”Ölülerin yolları vardır. Bizim hayatlarımızın gerisinde uzanan bedenlerinden ayrılmış ruhlarının sonsuz bir trafikle gidip geldikleri yollardır bunlar. Dünyamızdaki bozulmuş yerlerde barbarca davranışların, şiddetin ve ahlaksızlığın neden olduğu çatlaklardan onları duyabiliriz. Bu yollar üzerinde işaretler, kesişme noktaları ve kavşaklar vardır. Bu kavşaklar, ölülerin bir araya geldikleri yerlerdir. Ve bazen, dünyamıza girerler. ” Yönetmenliğini John Harrison’ın yaptığı […]
”Ölülerin yolları vardır. Bizim hayatlarımızın gerisinde uzanan bedenlerinden ayrılmış ruhlarının sonsuz bir trafikle gidip geldikleri yollardır bunlar. Dünyamızdaki bozulmuş yerlerde barbarca davranışların, şiddetin ve ahlaksızlığın neden olduğu çatlaklardan onları duyabiliriz. Bu yollar üzerinde işaretler, kesişme noktaları ve kavşaklar vardır. Bu kavşaklar, ölülerin bir araya geldikleri yerlerdir. Ve bazen, dünyamıza girerler. ”
Yönetmenliğini John Harrison’ın yaptığı bu korku filmi bize bambaşka bir bakış açısı sunuyor. Birçok insan doğa üstü varlıkların tamamen zarar verme amaçlı olduğuna dair filmler yapıyor. Doğa üstü bir korku filmi dediğimizde aklımıza gelen ilk şey çoğu filmin herhangi bir insana musallat olan kötü bir ruhun yada varlığın o insanın başına açtığı işler gelir.
Ama bu korku filminde ruhlar bir zamanlar insan olduğunu unutmuyorlar. Anlamak ve dahası anlaşılmak istiyorlar. Onlarla dalga geçen ve ruh çağırmak gibi alay konusu olan şeylere tahammülleri olmasa bile gerçekten tüm benlikleriyle anlaşılmak ve hikayelerini paylaşmak istiyorlar. Bunu yapma biçimleri biraz barbarca olsa bile aslında empati duymaya çalışıldığında anlaşılabilir bir durum oluyor kayıp ruhlar için.
Daha fazla spoiler vermezsem iyi olacak sanırım. Aksi halde filmi izlemenin bir mantığı kalmayacak.