“18 Mart “ bu tarih günümüze dek dünyanın çeşitli yerlerinde birbirinden farklı biçimlerde anlamlandırılıp, hatırlanmış. Yıllar değişiklik gösterse de bu tarih ya hüzün ya zafer getirmiş toplumlara, bazen de barış . Örnek vermek gerekirse ; 1913 Yunan kralı 1. George’nin Selanik’te suikast sonucu ölümü , 1918 Karayazı Nerman ve Tekman’ın düşman işgalinden kurtuluşu , 1921 […]
“18 Mart “ bu tarih günümüze dek dünyanın çeşitli yerlerinde birbirinden farklı biçimlerde anlamlandırılıp, hatırlanmış.
Yıllar değişiklik gösterse de bu tarih ya hüzün ya zafer getirmiş toplumlara, bazen de barış . Örnek vermek gerekirse ; 1913 Yunan kralı 1. George’nin Selanik’te suikast sonucu ölümü , 1918 Karayazı Nerman ve Tekman’ın düşman işgalinden kurtuluşu , 1921 Riga Antlaşması’nın imzalanması Polonya-Sovyet Savaşı’nın sona erişi gibi …
Gelelim 1915’in soğuk ve bir o kadarda acı dolu 18 Mart’ına ,Türkler için 18 Mart bir zaferin ilanı, dökülen kanların mükafatı, kahramanlığın simgesi , gurur kaynağı ve dahasıdır.
Cevat paşa komutasındaki 250.000 kahramanın şehit düştüğü o savaş, “Yenilmez” olarak bilinen İngiliz ordusunu yenilgiye uğratıp aksini kanıtlamış atalarımızın savaştığı cepheler, unutulur mu ?
Dökülen onca kan , çekilen çileler, acılar, yapılan yiğitlikler , binbir cefa ile kazanılan o zafer…
Silah ve mühimmatı kat kat üstün düşmana, kendini siper etmiş kudretli Mehmetçik , Ayağında çarığı , topraktan kapkacağı ile medeniyeti 60 yıl önde olan düşmanın , karşısında gözünü kırpmadan canını feda eden o şanlı ordu, savaş anında bile kendi canından vazgeçip vatanı ailesi için endişelenen o güzel yürekler…
Tanık olmadığımız bir zaferin nasıl kazanıldığı hakkında elbette birçok kaynak bulabiliriz. Ancak o anki yoğun hisleri anlamak adına Piyade Er Cebecioğlunun babasına yazdığı mektuba göz atalım isterim.
“Merhametli velinimetim sevgili pederim Mehmet ağa’ya ;
Bir kere sonsuz istekle ve hürmetle selam eder, hayır duanızı talep ederim. Beni sorarsanız elhamdülillah duanızın bereketiyle aciz bedenim sıhhatte olup ,sizin ömrünüzün uzun olması için gece gündüz dua etmekteyim. Pederim , şu kadar ki orada sizlerin zahmet ve meşakkat çekip çekmediğinizi merak ediyorum. Başka bir gam ve kederim yoktur. Bizim için merakta kalmayasınız . Cenab-ı Hüda beni sizlere bağışlasın. Sizleri de yanınızda bulunan üç sabi çocuğa bağışlasın, onları mahsun etmeyiniz. Bu her şeye yeter. Siz onları mahsun etmediğiniz için Cenab-ı Allah da kıyamet günü umduğunuz derecelere nail eder inşallah ” der.
Ve şu şekilde sonlandırır:
“Bizi bilip soran komşulara , hısım akrabalara, bu mektubu okuyan efendilere , dinleyen cemaate dahi hepsine teker teker selam ederim. Baki ve sağ olmanızı Allah’a arz ediyorum .”
Bu satırların ardından bir ay sonra şehit düşüyor askerimiz . Öyle bir savaş ki iki tarafında askerleri savaştan bitap düşmüş , hastaneler dolup taşmış , nice canlar verilmiş , vatan toprağı ala boyanmış.
Şanlı bayrak alına al ,canına can katmış, anaların yürekleri bu savaşta da yanmış , ağlamış evlatlar , geride kalanları hüzün sarmış, yazılmış nice türküler , şiirler .
107 yıl geçmiş üzerinden hala düşündükçe irkiliyor bedenler.
107 yıl geçmiş üzerinden hala 18 Mart ” zafer günü” Türkler için …
Aziz ve şanlı milletimizin 18 Mart Çanakkale zaferini 107. yılında Mithat Cemal Kuntay ‘ın “On beş yılı karşılarken ” şiirinde sözünü ettiği gibi ;
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” dizesi ile kutluyor.
Şehitlerimize minnettarlığımızı bir kez daha dile getirip, Allah’tan rahmet diliyorum.
Edanur ÇAKIRKAYA