Kıskanç mısın? Dikkat et
  • Facebook
  • Twitter
  • 19 Mayıs 2023
  • 0
  • 883
  • 1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
    1 Kişi oy verdi
    Ortalama puan: 5,00.
    Bu yazıya oy vermek ister misiniz?
    Loading...
  • +
  • -
Abone Ol 

Kıskanç mısın? Dikkat et

KISKANÇLIK (Haset ve gıpta) Öncelikle şunu söylemek gerekir ki; tasavvufta kıskançlık yani haset, kötü ve zararlı bir duygu olduğu için haram hükmündedir. Kendisinden daha üst seviyede bulunan kişiyle kendisini karşılaştıran ve haset durumu yaşayan kişi gıpta ederek durumu olumlu yönde kullanabilir ve kendini geliştirme eğiliminde bulunabilir. Kendi içinde kıskançlık farklılıklar gösterir. Kişiye olumlu ya da […]

KISKANÇLIK (Haset ve gıpta)

Öncelikle şunu söylemek gerekir ki; tasavvufta kıskançlık yani haset, kötü ve zararlı bir duygu olduğu için haram hükmündedir.

Kendisinden daha üst seviyede bulunan kişiyle kendisini karşılaştıran ve haset durumu yaşayan kişi gıpta ederek durumu olumlu yönde kullanabilir ve kendini geliştirme eğiliminde bulunabilir. Kendi içinde kıskançlık farklılıklar gösterir. Kişiye olumlu ya da olumsuz etki doğurabilir.

Kıskançlık kendi içinde ikiye ayrılır.

HASET: Başkalarını bulundukları durumdan dolayı kıskanmak ve başkasının iyiliğine, elindeki nimetlere üzülmek, hatta hasetli kişiler bu nimetlerin onun elinden gitmesini isterler.

GIPTA: Başkasında bulunan bir nimetin ondan gitmesini istemeyip, kendisinde de o nimetin bulunmasını isteme yani imrenmektir. Gıpta güzel bir huydur.

Haset, tedavisi mümkün olmayan en öldürücü ahlak hastalıklarındandır. Bu konuda denilir ki;

‘’Haset öyle bir ruh hastalığıdır ki, ona hiçbir doktor çare bulamaz. Allah’ın yardımı tahakkuk etsin’’

Hadis-i şerifte buyuruyor ki;

‘’İnsan üç şeyden kurtulamaz, suizan, tayere ve haset. Suizan edince, buna uygun harekette bulunmayınız. Tayere (uğursuz zan) ettiğiniz şeyi, Allah’a tevekkül ederek yapınız. Haset ettiğiniz kimseyi hiç incitmeyiniz.’’

Bu hadis-i şeriften anlaşılıyor ki, kalpte haset meydana gelmesi olağan bir durumdur. Ancak bunu bilmek hasedi tanıyarak meyletmemek gerekir.

Haset deygusu Kuran-ı Kerim’de de ele alınmış ve bizlere ders niteliğinde örnekler verilmiştir. Hz.Adem (as)’in oğulları Habil ile Kabil arasında cereyan eden ve beşeriyetin ilk cinayetinin işlenmesi, Hz.Yusuf (as)’ın kendi öz kardeşleri tarafından kuyuya atılması yine kardeşler arasında doğan hasetten meydana gelmiştir.

Peygamber Efendimiz (sav)’in hayatındaki en büyük ve en önemli kıskançlık hadisesi ise Ebu Cehil’in Allah Resulüne karşı beslediği haset duygusudur. Düşünün ki hikmetlerin babası denen bir şahısken ki Ebul Hikem denirken Peygamber efendimiz (sav)’e duyduğu kıskançlıktan dolayı cehaletin babası ünvanını almış ve Ebu Cehil denmeye başlanmış ve ömrünü hasetle geçirmiştir.

Haset kalbe düştüğü gibi beraberinde mutsuzluğu da getirir. İnsan, bu kalp illetinden kurtulabilir. Hasede düştüğünü hissettiği an bunu gıpta duygusu olarak kendine olumlu hale getirmek de kendi elindedir. Tabi aynı zamanda tek ve yegâne sığınak olan Allah’a sığınmayı ihmal etmemek lazım gelir. Böyle durumlarda Yusuf Suresi çokça okunmalıdır.

Kıskançlık kinin, kin de öfkenin neticesidir. Bu yüzden öfkelenmeyi en aza indirgeyecek davranışlar içinde bulunmak kini, dolayısıyla da kıskançlığı azaltır.

Peygamber Efendimizin (sav) bir Hadis-i Şerifinde ‘’Haset etmekten sakınınız. Biliniz ki, ateş odunu yok ettiği gibi haset de iyilikleri yok eder, siler götürür.’’ (Ebu Davud, Edep 52) buyurmaktadır.

Hasetten kurtulmanın bir diğer yolu da onu tanımak ve ne olduğunu, dünya ve ahiretimize nasıl zarar vereceğini bilmektir. Kişinin kendi ayıbına değil de, başkalarının kazancına üzülmesi ne büyük bir ahmaklıktır. ‘’Dünyayı da ahİreti de kaybederler…’’ (Hacc 11)

Rahmete itiraz eden, rahmetten mahrum kalır. Hasedin bir de kadere itiraz yönü vardır. Bir insan düşünün elinde olan nimetlere ulaşmak için her türlü gayreti ve çabayı göstermiş, meşru daire çerçevesinde çokça çalışmış. Bir diğer tarafta da böyle yapmayarak büyük bir haset içerisinde olup onun kazançlarına kıskançlık göstererek ve onda var bende neden yok derler. Allah çalışana kendi lütfundan verir bilmezler. Allah’ın verdiğine de itiraz ederler.

‘’Yoksa onlar, Allah’ın lütfundan verdiği şeyler için, insanlara haset mi ediyorlar’’ (Nisa suresi 4/54)

Rahmete itiraz eden rahmetten mahrum kalır…

TOLGA ÖZŞAHİN…

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM