1. Anasayfa
  2. Edebiyat Kafe

Psiko Drama Diziler

Psiko Drama Diziler
0

Herkese yeniden merhaba. Yoğun ve telaş içerisinde geçirdiğim bu yaz döneminde yazmaktan ve sizlerden biraz uzak kaldığımın farkındayım. Öncelikle sizlerle paylaşımda bulunmayı çok özlediğimi belirtmek isterim. Sonbahar ile verimli bir döneme başlamış olmayı umut ederek bu hafta yeni yazımla tekrar sizlerin karşısındayım. Önceki dostlar ve aramıza yeni katılanlar hepiniz tekrardan hoş geldiniz.

Okuyucularım ve takipçilerim psikolojiye merakımın, ilgimin olduğunu bu uğurda çok fazla kitap okuyup, araştırma yapıp sohbetlerde bulunduğumu az çok bilirler. İnsanın insanlık yolunda edinebileceği en güzel değer sağlıklı bir psikolojiye sahip olmaktır. Kişinin ne kadar doğru, ne kadar sağlıklı düşünüp hareket edebileceğini yönlendiren şey bilinçaltının temiz ve duygu durumunun net olmasıdır. 

Hepimiz iyi hissetmek isteriz öyle değil mi? İyi hissetmek keyif almakla doğru orantılı olarak bilinse de aslında değildir. Hayatın her anında yaşanılan olaylar sonucunda üzüntü, sevinç, acı, keder gibi  duyguların karşısında duygusal anlamda sağlıklı düşünüp sağ duyuyu korumak ona göre hareket etmek kişiyi her an daha olgun kılar. Peki duyguları zihnen iyi analiz edebilmek ve süzgeçten geçirebilmek, doğru tepkiler verebilmek yani bu farkındalığa ulaşabilmek kolay mı?

Toplum olarak çok sıkıntılı bir geçmişe sahibiz ve bir çok konuda içe atar bir yetiştirilme durumu öğretilegelmiş. “Kol kırılır yen içinde kalır” bunu savunmak ne kadar sağlıklı gerçekten? Dile getirmemek, unutmaya çalışmak, olmadı/yok saymak… Gerçekten kişinin hayatının geri kalanını sağlıklı yürütmesini sağlayacak mıdır? Yoksa halı altına süpürülen pislikler gibi bilinçaltının kirlenmesi, duygu durum bozukluğu, dengesiz ruh hali, sürekli ızdırap çekmek, iyi olmaya çalışmak, sıra dışı şeyler yapmak, her şey yolunday”-mış” gibi yaşamak insanın omuzlarında taşıdığı görünmez bir yük, göğsünden atamadığı bir sıkıntı olmaz mı hiç? Herkesi kandırabilirken kendinizle baş başa kaldığınızda yüzleşemediğiniz siz kendinizle mutlu olabilecek misiniz?

Toplumumuzda psikolojik rahatsızlık yaşayan kişilere önceleri deli gözüyle bakılırdı. Hatta;

Aman bununda yediği önünde yemediği arkasında ama yaşamayı bilmiyor! 

Bunun da tuhaf tuhaf huyları, takıntıları var! 

Bu iş olmadıysa olmadı ölüm mü var ucunda! 

Gibi ön yargı dolu, anlayıştan uzak bu tür yaftalamar ile kişinin hafif yada ileri derecede depresyon, anksiyete, obsesyonlar… gibi hayatı çekilmez hale getiren psikolojik sorunlarla mücadele ettiğini kimse bilemezlerdi. 
Son yıllarda birbirinden değerli psikolog ve yazarlar sayesinde psikolojiye karşı tabular yıkılmaya başlandı. Tv programları, gazete yazıları, kitaplar, seminerler ile psikolojik sorunlar dile getirilir oldu ve hatta psikolojik destekler alınıp, yaşam koçları ile işbirliği yapılarak sorunların üzerine gidilip hayatı daha yaşanılır hale getirmek adına adımlar atılmaya başlandı. 

İlk gençlik dönemimde çok değerli Psikolog/Yazar Doğan Cüceloğlu’nun kitaplarını okuyarak giriş yaptığım psikoloji alanında yıllar içerisinde farklı yazarlar ile faydalar sağlayarak devam ettim hep. (Doğan Cüceloğlu’nun tavsiye ettiğim kitabı “Yetişkin Çocuklar”) Önceleri daha çok bilgilendirme, anlatma tekniği kullanılan bu tarz kitapların okuyucuya ağır gelme durumları varken yakın zamanda okuduğum yine Psikolog/Yazar Gülseren Budayıcıoğlu’nun “Kral Kaybederse” kitabıyla bu sınırın dışına çıkıldığını görmüş oldum. 

Çocuklukta yanlış öğretilmiş değerler, yaşanan travmaların günümüze etkileri gibi oldukça derin ve önemli konuların gerçek hayattan yaşamsal kesitler olarak kurgulanıp harmanlandığı eserinde kendinizi o seansın içinde, o “Kırmızı Odada” gibi hissediyorsunuz kitap sayfalarında gezerken. Danışanın ve Psikolojik Danışmanın arka plandaki düşünce ve duygularını okumak da ayrı bir keyif verdi. Konu neden buralara geldi… Son dönemlerde Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitapları Tv dizilerine dönüştürülmeye başlandı. Çok sevdiğim Binnur Kaya’nın muhteşem oyunculuğunu es geçmeden; Gayet başarılı yapımlarda hassas, derin konulara ışık tutularak insanın hayatında bulunduğu karanlıktan kurtulabileceğini; bunu geçmişini anlayarak, kendiyle yüzleşerek başarabileceğini, ve en önemlisi hayatta önce kendi sağlığından sorumlu olduğunu ancak böyle kendine ve başkalarına faydalı olabileceğini öğretiyor izleyenlere.

Televizyon ekranlarında entrika, tecavüz, gasp, dolandırıcılık, salt cinsellik gibi olumsuzluk teşkil eden içi boş diziler yanı sıra böyle faydalı yapımlar seyretmek yeniden Türk dizilerine ilgimi açtı ve umutlanmamı sağladı. Toplum olarak en çok ihtiyacımız olan şey huzur, umut ve sağlıklı bir psikoloji. Belki bunu kitaplar ve diziler sayesinde başarmaya başlarız. Daha çok psikolojik olumlamalı diziler görmek dileğimle…

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Samet Koca 1986 yılında Denizli'de doğdu. Kütüphaneci bir babanın oğlu olduğu için çocukluğu ve ilk gençlik dönemini babasının çalıştığı ilçe halk kütüphanesinde kitaplar ve ansiklopediler arasında okuyarak geçirdi. Ortaokul döneminde başlayan müzik tutkusuyla, şiir ve şarkı sözleri yazmaya, filmlere ve kitaplara olan tutkusuyla da kısa hikâyeler yazmaya başladı. Pamukkale Üniversitesi Tekstil, Anadolu Üniversitesi İşletme bölümlerinden mezun oldu. İlk kitabı O'nun Bebeği Mart 2018'de yayımlanmış olup yeni kitaplarını yazmaya devam etmektedir. Yazara ulaşmak için sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz. www.instagram.com/sametkocaofficial www.facebook.com/smtkoca www.twitter.com/samet_koca

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.