Şairim Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası,Ayak seslerinden tanırım.Ne zaman bir köy türküsü duysam,Şairliğimden utanırım. ŞairimŞiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum. Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim,Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm . Böyle diyordu Bedri Rahmi EYÜBOĞLU, binlerce yılın hayat tecrübesinden süzülüp gelen türkülerimiz için. Bir toplumun varlığını devam ettirmesi, kültürüne sahip çıkmasıyla mümkündür. Kültürü oluşturan öğelere baktığımızda ise hep türküleri görürüz. Gelenek ve […]
Şairim
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası,
Ayak seslerinden tanırım.
Ne zaman bir köy türküsü duysam,
Şairliğimden utanırım.
Şairim
Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum.
Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim,
Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm .
Böyle diyordu Bedri Rahmi EYÜBOĞLU, binlerce yılın hayat tecrübesinden süzülüp gelen türkülerimiz için.
Bir toplumun varlığını devam ettirmesi, kültürüne sahip çıkmasıyla mümkündür. Kültürü oluşturan öğelere baktığımızda ise hep türküleri görürüz.
Gelenek ve görenekler kültürün en büyük parçasıdır. Ama mesela hemen hemen her geleneğin içinde türküler vardır. Düğünler, bayramlar, ölüm törenleri türküsüz düşünülemez. Efsaneler, destanlar, masallar ve edebiyat türkülerle anlam kazanır.
Savaşları anlatır türküler, devrimleri anlatır. Fakirliği yoksulluğu anlatır.
Ve en çok aşkı anlatır. Her dönemin kadınını erkeğini türkülerden tanırız.
Tarih, türkülerle yoğrulur. Türküler bir toplumun hafızasıdır. Bazı konularda tarih kitaplarından daha çok şey öğretirler bize. Özellikle halk ozanlarının, basit ama çok derin ifadelerle anlattığı konular, bazen kitaplar dolusu yazının bir özetidir.
Veysel’in şu kelimeleri mesela; “Güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa”…
Ya da Karacaoğlan’ın “Ben güzele güzel demem güzel benim olmayınca” sözleri…
Yıllarca herkesin dilinde ayrı bir anlam ifade eden Dadaloğlu’nun; “ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” ifadesi…
Sadece şairleri şairliklerinden değil, filozofları da felsefelerinden utandıracak kadar müthiştir.
Anadolu’nun her karış toprağından ozan fışkırmıştır tarih boyunca.
İşte bu ozanların son ve en büyük temsilcilerinden biriydi Neşet ERTAŞ.
Yaşar KEMAL’in deyimiyle ‘Bozkırın Tezenesi’
Kırşehir’in kavruk topraklarının, kavruk yüzlü dev ozanı Neşet ERTAŞ, sekiz yıl önce 25 Eylülde aramızdan ayrıldı. Hüzün ayı eylül, daha bir hüzne boyandı.
Her canlı ölümü tadacaktır elbette. Ozanlarda ölecektir.
Türküler yetim kalır belki ama hiç ölmez.
Dost elinden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahçenin gülü derilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez
Gönülden gönüle gider yar oy yar oy
Yol gizli gizli
Ahmet KESKİN / Bozkırın Tezenesi