Gamzedeyiz (*)
Abone Ol 

Gamzedeyiz (*)

Sağlık Bakanlığı verilerine göre son beş yılda psikolojik sorunları nedeniyle, kliniklere başvuranların sayısı, üç kat artmış. Hollywood filmlerinde, şehir hayatının ve iş yoğunluğunun stresi nedeniyle, ruhsal sorunlar yaşayan birçok orta sınıf mensubu okumuş kişinin, düzenli aralıklarla, psikologları ziyaret ettiğini izlerdik. Oysa Yakın zamana kadar ülkemizde, psikologlara ve psikiyatristlere ‘deli doktoru’ gözüyle bakılıyordu. Bu nedenle psikolojik […]

Sağlık Bakanlığı verilerine göre son beş yılda psikolojik sorunları nedeniyle, kliniklere başvuranların sayısı, üç kat artmış.

Hollywood filmlerinde, şehir hayatının ve iş yoğunluğunun stresi nedeniyle, ruhsal sorunlar yaşayan birçok orta sınıf mensubu okumuş kişinin, düzenli aralıklarla, psikologları ziyaret ettiğini izlerdik.

Oysa Yakın zamana kadar ülkemizde, psikologlara ve psikiyatristlere ‘deli doktoru’ gözüyle bakılıyordu. Bu nedenle psikolojik sorun yaşayanlar, tedavi olmayı reddediyordu.

 Demek ki bu anlayış bir ölçüde yıkılmış. Sevindirici bir gelişme…

Ancak, psikolojik sorun yaşayan kişilerin sayısında da ciddi bir artış olduğu yadsınamaz bir gerçek…

Kişisel kanaatim o dur ki;

Gerçek dostları olan kişilerin, özel durumlar haricinde, psikologlara ya da psikiyatristlere ihtiyacı olmaz.

20. yüzyılın sonlarında ve 21. Yüzyılın başlarında modern insanın en çok dile getirdiği şikâyetlerin başında, ‘yalnızlık’ geliyor.

Ve bu yalnızlığın kaçınılmaz sonucu; stres ve depresyon.

Yani gerginlik ve bunalım.

Buna ek olarak, günümüz iş hayatı, ağırlıklı olarak masa başına endekslenmiş durumda.

Artık kol gücünün yerini, büyük oranda, beyin gücü aldı. Ve uzmanların ifadelerine göre beynin çalışması, bedenin çalışmasına göre, sekiz kat daha fazla oksijen harcanmasına, yani sekiz kat daha fazla yorgunluğa neden oluyor. Üstelik beden yorgunluğu birkaç saat uyuyunca geçerken, beyin yorgunluğunu bu şekilde geçirmek mümkün olmuyor. Bu beyin yorgunluğu ister istemez, gergin, sinirli, bunalımlı ve belki de bu nedenlerden dolayı, kalabalıklar içinde bile olsa, ‘yalnız’ bir kuşak ortaya çıkarıyor.

Bu yalnızlığı, sosyal medya takipçileri ile ya da paylaştığı resimleri beğenenlerin sayısıyla aşmaya çalışanlar, bir anda akıllı telefonların ve internetin bağımlısı oluyor. Bu bağımlılık ise, daha fazla yalnızlık olarak kişiye geri dönüyor.

Sırf beğeni ya da takipçi sayısını artırmak için kişilerin ne saçmalıklar yaptığını görüyoruz, duyuyoruz. Bu durum ciddi bir de ahlaki yozlaşma sorununa dönüşecek gibi görünüyor. Ya da çoktan dönüştü de ben kabul etmek istemiyorum.

Ve sonuç;

Çatırdayan evlilik ve aile kurumu, zayıflayan akrabalık ilişkileri, neredeyse biten komşuluk, tamamen maddi ya da manevi çıkar ilişkilerine indirgenen dostluk ve stüdyo tipi dairelere hapsedilmiş bir hayat.

Üstelik ortaya çıkan psikolojik sorunlar, sadece ruh sağlığını değil, beden sağlığını da doğrudan etkiliyor.

Çevrenize bir bakın.

Şeker, hipertansiyon, kalp rahatsızlıkları gibi kronik hastalıkların ne kadar çoğaldığını görürsünüz. Bu hastalıkların ortaya çıkmasında ya da ilerlemesinde üzüntü ve stresin en önemli faktörlerden biri olduğunu bütün bilimsel göstergeler ifade etmektedir. (Bu satırların yazarı da günde dört kez insülin iğnesi kullanmak zorunda olan bir diyabetlidir ve stres ve üzüntünün sağlığa olumsuz etkilerini de moral ve mutluluğun olumlu etkilerini de bizzat yaşamaktadır.)

Özetle sevgili dostlarım; sevdiklerinize yakın durduğunuz sürece gamdan ve psikologlardan uzak kalırsınız.

Aslına bakarsanız, atalarımız da yüzyıllar öncesinden sağlıklı yaşamanın altın kuralını söyleyip durmuşlar.

DUVARI NEM, İNSANI GAM YIKAR

(*) Tatyos Efendi’nin uşşak makamındaki “Gamzedeyim deva bulmam”  isimli muhteşem şarkısında geçen ‘gamzedeyim’ ifadesi birçok kişi tarafından ‘gamze’ kökünden sanılır. Oysa depremzede kelimesinde olduğu gibi ‘gamdan etkilenmiş’ anlamına gelmektedir.

Ahmet KESKİN

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM