Sanat ile Bütünleşmiş Yazar Jale Sancak
  • Facebook
  • Twitter
  • 18 Haziran 2020
  • 0
  • 188
  • 1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
    1 Kişi oy verdi
    Ortalama puan: 5,00.
    Bu yazıya oy vermek ister misiniz?
    Loading...
  • +
  • -
Abone Ol 

Sanat ile Bütünleşmiş Yazar Jale Sancak

Jale Sancak deyince aklıma ilk gelen Galapera Sanat Evi ’dir. Jale Sancak bu sanat evinin kurucusudur ancak onunla özdeşleşmiştir. Kendisiyle ilk karşılaşmam yine Galapera Sanat Evi’nde düzenlenen öykü atölyesine katılmamla oldu. Mekân anlatılmaz, yaşanır denilenden. İçeriye girer girmez mekânın enerjisini hemen üzerinizde hissedersiniz. Çekim gücü yasası sizi içine alır ve yakanızı bırakmaz. Farklı dekoru ile […]

Jale Sancak deyince aklıma ilk gelen Galapera Sanat Evi ’dir. Jale Sancak bu sanat evinin kurucusudur ancak onunla özdeşleşmiştir. Kendisiyle ilk karşılaşmam yine Galapera Sanat Evi’nde düzenlenen öykü atölyesine katılmamla oldu. Mekân anlatılmaz, yaşanır denilenden. İçeriye girer girmez mekânın enerjisini hemen üzerinizde hissedersiniz. Çekim gücü yasası sizi içine alır ve yakanızı bırakmaz. Farklı dekoru ile bambaşka bir dünyada bulur insan kendisini. Mekânın sıcaklığına daima kaynayan çayın kokusu da eşlik edince burada yazmayıp da ne yapacak diye sorar insan kendi kendine. Mekânı kucaklayan kursiyerler- ki ben bu kelimenin karşısında onlara sanat gönülleri demek isterim- bu atmosferde farklı öykülere isteyerek ya da istemeyerek yol alır. İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde bulunan Galapera Sanat Evi her yaştan öykü ve sanatseverlere kapılarını açmıştır bu da gerçek edebiyat ve sanatseverler açısından bence bulunmaz bir fırsattır. Kaleminde konuşturduğu ustalığını, öykü yazma ve yazdırma tekniklerinde de konuşturan bir edebiyat aşığıdır Jale Sancak. Edebiyat severlere Galapera Sanat Evi’nde verilen etkinlikler şiddetle duyurulur.

Jale Sancak Kimdir?

Jale Sancak 3 Aralık 1958, İstanbul’da doğmuştur. Bir süre sekreterlik, redaktörlük, desinatörlük yapmış ve 1984’ten itibaren tekstil sektöründe stilist ve tasarımcı olarak çalışmıştır.  

Jale Sancak pek çok edebiyatçı gibi yazım hayatına şiir ile başlayanlardan. Şiirleri 80’li yıllarda edebiyat dergilerinde yayımlanmıştır. Öyküleri Argos, Adam Öykü ve Varlık dergilerinde yayımlanmıştır. 1998’de TRT’ye “Ateşi Çalmak” adlı televizyon programının yanında yine aynı kanalda yirmi kadar oyunu yer almış, bunun yanında özel televizyon kanalları ile radyolarda tanıtım programları hazırlamıştır.  

2001 yılında Haldun Taner Öykü Ödülü, 2014 yılında ‘Fırtına Takvimi’ ile Duygu Asena Roman ödülünü, 2018’de ‘Uyanan Güzel ‘romanıyla Attilâ İlhan Roman Ödülü”ne layık görülmüş.  Yapıtları Almanca ve Bulgarca ‘ya çevrildi.  

Jale Sancak Kitapları

Öyküleri; Bu Gece Pera’da (1989), Aynadaki Yüzler (1991), Bahçedeki Tuhaf Adam (1993), Ansızın Gelen (1998), Hayatın Bu Yakası (1999), Aşkla Dayanmak (2000), Surdibi’nde Çilingir Muhabbeti (2002), Üç Aşk (2003), Sürgün Melekler (2004),  Belki Yarın (2016)

Derlemeleri: Kenti Dinlemek-Büyülü Kent İstanbul’dan Öyküler (2002), İstanbul Öyküleri Antolojisi (2009)

Söyleyişi: Burada Mutlu Değilim (2011)

Romanları;  Fırtına Takvimi (roman 2013), Uyuyan Güzel (roman 2019 )

Ve son olarak bu yıl çıkan Tanrı Kent (öykü kitabı)  

Kitapları için ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Jale Sancak Röportaj

Öncelikle sizinle sohbet edebilmek eski bir öğrenciniz olarak beni yeniden Galapera’ya götürdü dersem yeridir. Son kitabınız ‘Tanrı Kent’ hakkında bilgi alabilir miyiz? Kurgusu nedir? Kahramanları nasıldır?

-‘Tanrı Kent’ on sekiz öyküden oluşan hem günümüz İstanbul’unu hem de İstanbul’da yaşayan farklı kesimlerden insanların yaşamlarını öykü kahramanları üzerinden anlatan bir öykü kitabı. Büyük kentte yaşayan günümüz insanlarının açmazlarını, hayatla, kendileriyle ve kentle ilişkili meselelerini, büyük kentte nelere maruz kaldıklarını aktarmaya çalıştığım bir kitap oldu diyebilirim. Aynı zamanda İstanbul’u farklı açılardan okuyan, okumak isteyenlere kılavuzluk edebileceğini de belirteyim.

Malum son günlerde yaşadığımız Covid-19 salgını nedeniyle ülke olarak hepimiz zor günler geçirdik. Evde izolasyona girmeyi bir yazar olarak nasıl değerlendirdiniz?  Jale Sancak bu zor ve kısıtlayıcı günlerde neler yaptı? Daha çok yazabildi mi?

-Evet zor, ürkütücü günler maalesef.  Bir çoğumuz gibi benim için de moral bozucu olduğunu söyleyebilirim. Öte yandan durumu değiştirebilecek herhangi bir şey olmadığı için umudu elden bırakmadan, edebiyatla dayanmaya çalışıyorum. Zamansızlıktan, yoğunluktan okuyamadığım bazı kitapları okuma fırsatım oldu bu arada. Bir romanla uğraşıyorum bir süredir, bu süreçte daha düzenli yazabildim. Daha önce yayınlanmış öykülerimden oluşan bir öykü seçkisi hazırladım, önümüzdeki aylarda yayımlanacak. O da epeyce zamanımı aldı. Bir de tam oluşmasa da çocuklar için bir kitap çalışmam var.

-Eserleriniz incelendiğinde öyküden romana doğru bir geçiş görülüyor. Gerçekte kendinizi nasıl tanımlarsınız. Öykücü mü, romancı mı?

-Hep şunu söylüyorum, belki de yirmi yıldan fazla sadece öykü yazdığım ve bu türü çok sevdiğim içindir, roman yazsam da ben öykücüyüm, öykü yazmayı da sürdüreceğim. Metnin türü ne olursa olsun bakışım, yaklaşımım bu yönde oluyor.

-Öykü ile roman arasında teknik olarak farklar nelerdir? Bu ikisi sizin bakış açınıza göre aynı kategoride mi yer alır?

-İkisi de düzyazı olmakla birlikte ve temelde teknik ihtiyaçları aynı olsa da ana tür olarak kendilerine özgü kuralları var, birbirlerinden farklılar. Romanda devamlılık ve zincir esasken, öykü genellikle tam tersine başlar ve biter. Roman çoğaltırken öykü eksiltir. Roman içinde pek çok zamanı barındırırken, öykü tek bir andan oluşabilir. Tabi hemen bir parantez açalım, bir roman öykü tekniğiyle de yazılabilir ve bu onun roman olmasını engellemez.

-Hangisini yazmak daha kolaydır: Öykü mü roman mı?

-Amaçladığımız iyi, nitelikli bir metinse, işçiliğe, dile, kurguya, yaratıcılığa önem veriyorsak yahut özgünlük hedefliyorsak ikisi de kolay değil bence. Yalnız eksilterek anlatmayı, bununla birlikte anlamı ıskalamamayı ve derinliği hedefliyorsak öykü biraz daha zorlayıcı olabilir.

-Galapera Sanat Evi’ nde yapılan etkinliklerden sadece öykü atölyesinden bahsettim. Başka atölyeler de var mı? Şiir gibi, roman gibi…

-Şiir üzerine bir atölye çalışması yapmadık bugüne kadar, lâkin roman ve senaryo yazımı üzerine atölyeler düzenliyoruz. Eleştirel edebiyat okuma atölyelerimiz de var. Bir kitap kulübü oluşturduk. Ayrıca son yıllarda çizgi roman, çocuklara felsefe atölyeleri gibi yeni farklı çalışmalarımız da mevcut. 

-Galapera Sanat Evi’ni kurma fikriniz neydi? Sizi buna iten ne oldu?

-Öteden beri yazarla okuru buluşturan etkinlikler yapmak istiyordum. Hem yazarları ve kitaplarını tanıtalım, hem edebiyatımıza küçük de olsa bir katkı sağlayalım, bir edebiyat mekânımız olsun isteğiydi bu.  2006 yılında da bu isteğim gerçekleşti, Galapera’yı açtık. Tam on yıl sürdürdük bu söyleşi-buluşma etkinliklerini. Şimdi artık söyleşilere ara verdik ama unutulmaz, çok keyifli günlerdi. Galapera’dan Türk edebiyatı geçti diyebilirim. Belki başka bir ülkede olsa edebiyat tarihinin içinde yer alabilirdi, ne var ki bizim çölleşen kültürel ortamımızda, belleksizliğimizde böyle bir şey mümkün değil.

-Size katılmamak elde değil. Dilerim Galapera hak ettiği yeri bulur.  Peki Jale Sancak’ın başucu kitapları nelerdir ve hangi yazarları okur?

-Leyla Erbil, Ferit Edgü, Edip Cansever, Antonio Tabucchi, Saramago ve kitapları ilk aklıma gelenler.

-Halihazırda devam eden edebi çalışmanız var mı?

-Evet, şu anda bir roman üzerine çalışıyorum. Önceki sorunuzda belirttiğim gibi yazabilirsem bir de okul öncesi çocuklara için bir kitap var gündemimde.

-Bazı yazarlar gece yazarım derken bazı yazarlar da sadece gün ışığında… Yazarken zaman kavramı sizin için ne olmalıdır? Zamanın yanında mekân ayırımı da yapar mısınız?

-Öncelikle mekândan söz edeyim, nadiren Galapera’da yazsam da asıl çalışma alanım, rahatlıkla üretebildiğim yer evdeki masamdır. Hemen her yerde çalışabilen biri değilim. Zaman konusuna gelince bazen gündüz öğleden sonra ama çoğunlukla geceleri yazıyorum. Bir alışkanlık sanırım, çünkü son dört yıl öncesine kadar gün içinde başka bir işte çalışıyordum, gündüz yazabilme imkânım yoktu bu yüzden. Sonra da böyle sürüp gitti.

-Ve son olarak; yazarken, ya da okurken… Çay mı kahve mi?

-Bir sigara tiryakisi olarak kahve. Kahve denince akan sular durur benim için.

Bu güzel röportaj için biriktirdiklerim.com adına teşekkür ederim.

Serpil TUNCER

Sosyal Medyada Paylaşın:
Önceki Yazı

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM