Jale Sancak Kitapları
Abone Ol 

Jale Sancak Kitapları

Jale Sancak pek çok edebiyatçı gibi yazım hayatına şiir ile başlayanlardan. Şiirleri 80’li yıllarda edebiyat dergilerinde yayımlanmıştır. Öyküleri Argos, Adam Öykü ve Varlık dergilerinde yayımlanmıştır. 1998’de TRT’ye “Ateşi Çalmak” adlı televizyon programının yanında yine aynı kanalda yirmi kadar oyunu yer almış, bunun yanında özel televizyon kanalları ile radyolarda tanıtım programları hazırlamıştır. Jale Sancak Kitapları adlı yazımızı okuduktan sonra Jale hanımla […]

Jale Sancak pek çok edebiyatçı gibi yazım hayatına şiir ile başlayanlardan. Şiirleri 80’li yıllarda edebiyat dergilerinde yayımlanmıştır. Öyküleri Argos, Adam Öykü ve Varlık dergilerinde yayımlanmıştır. 1998’de TRT’ye “Ateşi Çalmak” adlı televizyon programının yanında yine aynı kanalda yirmi kadar oyunu yer almış, bunun yanında özel televizyon kanalları ile radyolarda tanıtım programları hazırlamıştır. Jale Sancak Kitapları adlı yazımızı okuduktan sonra Jale hanımla yaptığımız röportajımızı mutlaka okumalısınız.

Jale Sancak Kitapları

Tanrı Kent

Kalabalık. Birbirine benzemeyen milyonlarca yüz, öfke ve hayal kalabalığı. Yüzlerin değiştiği, öfkelerin bilendiği, hayallerin un ufak edildiği çürük dişlere benzeyen evlerin kalabalığı. Yüzyıllardır duyguları kamçılayan enstrüman sesleri gibi birbirine karışsa da kimsenin beraber duymaya heves etmediği kadim dillerin kalabalığı. Yokuşların, merdivenlerin, pazarların, vitrinlerin, yamaların ve marka etiketlerinin kalabalığı. Byzantion, Nova Roma, Stanpoli, Dersaadet, Asitane, Kostantinopolis, İstanbul. Tarih boyunca aldığı isimlerle dahi kalabalık olan bu kenti, onun karmaşasını, birbirini ne görmeye ne de anlamaya çalışan insanını, bizi de yanına alarak anlatıyor Jale Sancak Tanrı Kent’te.
 
“Adımlarım iyice ağırlaştı, hatırlamaktan nasıl yoruldum bilsen. Çoktan teslim olmuş, kömür kokan, sessiz, neşesiz sokaklar dağlıyor beni. O Hasköy, diyor kıyıya yüz süren dalgalar, susmuştur. Şiirinden Engin’in, hüzün kalmıştır geriye, bir de inmeli ruhunu sürükleyen kocamış meyhaneci. Beyaz çiçekli bahçeleriyle gecekondular, betonun iktidarına boyun eğmiştir. Bildiri dağıtan, afişe çıkan çocuklar… Onlar da.”

Belki Yarın

Toplam 11 öyküden oluşan kitap sıradan sanılan sıra dışı hayatları insanın içini titreten bir gerçeklikle aktarıyor.

Burada Mutlu Değilim “Gençler Bildiğiniz Gibi Değil”

– Dünya nasıl bir yer sana göre?
“Çok tehlikeli bir yer. Yani her an başınızın derde girebileceği bir yer. Mümkün olduğu kadar az yara bere alarak hayatta kalmak gerektiğini düşünüyorum ben.”
– Gelecekten umutlu musun? Bir gün bu ülkede devrim yapılacağına inanıyor musun?
“Gelecekten çok umutluyum. Devrim olacağına kesinlikle inanıyorum. Türkiye’de bunu yapacak güç var ve biz bunu yaratabiliriz. Bu kendi kendine olacak bir şey değil, örgütlemeyle, mücadeleyle, çoğalmayla gerçekleşebilir ancak. Yani siyasi mücadeleyle.”

On iki genç insan, on iki farklı bakış açışı. Bu kitabı oluşturmak için gençlerle konuşan Jale Sancak, “Birer genç insan olarak onların hayata, geleceğe nasıl baktıklarını, beklentilerini, umutlarını, umutsuzluklarını, gençliklerini nasıl yaşadıklarını görebilmek için gerçekleştirdim kitapta yer alan söyleşileri,” diyor. “Çok sesliliği, farklı düşünce biçimlerini bir arada aktarabilmek için aynı biçimde yaşayan ya da düşünenleri değil, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik anlamda birbirlerine benzemeyenleri özellikle seçtim. Biri solcuydu, diğeri sağcı. Bir diğeri ise apolitik. Aile içi şiddete maruz kalmış olanıyla yetimhanede kalanı, uyuşturucu bağımlısıyla uyuşturucu karşıtı, modern görüşlüyle gelenekçi olanı bu kitapta bir araya geldiler. Kiminin neşesini hiçbir şey bozamazdı. Genç olmanın yanı sıra bir ortak noktaları da gençlik çağının salt mutlulukla, eğlenceyle yaşanmadığı düşüncesiydi. Hiçbiri sorunsuz değildi.”

Fırtına Takvimi

jale-sancak

2014 Duygu Asena Roman Ödülü sahibi Fırtına Takvimi daha çok öyküleriyle tanıdığımız Jale Sancak’ın ilk romanı.
 
Yelnehir, Doğu’nun ücra bir köşesinde, fırtınaların eksik olmadığı bir kasaba. Yaşam şartlarının zaten çok zor olduğu kasabada bir avuç insanın kaderi acı bir olayla kesişir.
 
Kevser ile Halil birbirlerine aşkla bağlı olsalar da yoksulluğun, çaresizliğin pençesinde kıvranmaktadırlar. Yüksek ateşle kasabanın hastanesine götürdükleri kızları Berru’nun ölümüyle iyice yıkılırlar. Kızlarının ölümünden büyük şehirden kasabaya tayin edilmiş doktor Levent’i sorumlu tutan ve adalet arayan Halil’in başına gelmedik kalmaz: Karakolda dayak yer, aşağılanır ve çevresinden iyice kopar.
 
Doktor Levent’in karısı Süreyya rüzgârın hiç dinmediği bu küçük kasabada çok mutsuzdur. Küçük Berru’nun ölümü, evliliğini ve kendi hayatını sorgulamasına yol açar.
 
Levent’le gizli bir ilişki yaşayan hemşire Nur da geçmişiyle barışabilmek için iç hesaplaşma yoluna gitmek zorunda kalır.
 
Geçmişin ve şimdinin travmalarıyla başa çıkmaya çalışan insanların yürek parçalayan hikâyeleri, usta edebiyatçı Jale Sancak’ın kalemiyle hayat buluyor.

İstanbul Öyküleri Antolojisi

Sivriada’da bir gece; Sait Faik, Sotiri ve Kalafat balığa çıkmış, bir hikâyede yarenlik ediyorlar. Bir kez daha binlerce yılın İstanbul’uyla bir yolculuğa çıkıyoruz. Şehir uskumrusu, levreği, balıkçı reisleri, Evgeniya’sı Bodrum kat meyhaneleri, keşleri, genelevleri, sevda ve firakları ile tam bir şenlik. Abidin Dino büyüleyici üslubuyla Yeditepeli Şehrimizi resmediyor. Peride Celal, Kalpazankaya’nın oralarda bir denizkızı çıkartıyor Angelos’un karşısına. Varsın inanmasın kimse.

Oktay Akbal’ın son vapurda rüzgârı taşıyıp getirdiği hüzünlü, neşeli, hicranlı İstanbul şarkıları… Selim İleri’ye son yazın hüznü, peyzaj gibi duran Kalamış, Esma Hanım’ın kayıkhanesi, Madam Jüliyet, dağılan hayatlar, gizli aşklar, yoksunlar birlikte bir öykü yazdırıyor. Hulki Aktunç iki denize, med ve cezire, lodosa, poyraza, ölüme ve sevdaya Pinilupi Sara’nın gözlerinden bakıyor. Belki Demir Özlü’nün Beyoğlu’nda dingin bir öğle vaktini, belki çoktan tarihe karışmış Cafe Boulevard’ın akşamüstü keyiflerini seveceksiniz. Üsküdar’ın güvercinleri, Bay Aleko’nun inceliği, Kumkapı’lı iki arkadaşın paylaştığı gök ve deniz yüreğinizi hafifletecek, Kuzguncuk’ta soluklanıp Rumelihisarı’nda tutkulu bir sarıkanat macerasına tanık olacaksınız. Şehir sizi renkleriyle, sesleriyle sarıp sarmalayacak. Bu İstanbul’lardan biri mutlaka sizin İstanbul’unuzdur. Kim bilir belki de siz son İstanbul’sunuzdur.”

Antolojide öyküleriyle yer alan yazarlar:

SAİT FAİK ABASIYANIK – ABİDİN DİNO – PERİDE CELAL – ZEYYAT SELİMOĞLU -OKTAY AKBAL – BİLGE KARASU – DEMİR ÖZLÜ – NURSEL DURUEL – TEZER ÖZLÜ – NEMİKA TUĞCU – MEHMET CORAL – SELİM İLERİ – HULKİ AKTUNÇ – NECATİ GÜNGÖR – SEMRA AKTUNÇ – NEDİM GÜRSEL – FERİDE ÇİÇEKOĞLU – VECDİ ÇIRACIOĞLU – MURATHAN MUNGAN – SEZER ATEŞ AYVAZ – MEHMET ÜNVER – YASEMİN YAZICI – JALE SANCAK – NALAN BARBAROSOĞLU – JAKLİN ÇELİK – MAKBULE ARAS.

Uyanan Güzel

Vahide kırklı yaşlarının sonlarında, terzilik yaparak hayatını kazanan bir kadındır. Geçmişte büyük sorunlar yaşadığı yatalak babası ve taptığı yeğeniyle birlikte yaşamaktadır. Aşk hayatını çoktan askıya almış olan Vahide’nin dünyası, sokak çalgıcısı Adrian’la yolları kesişince değişir. Bosna savaşı sırasında bombalanan pazaryerinde tek bacağını kaybetmiş olan Adrian’ın en büyük hayali protez bir bacaktır ve bunun için para biriktirmeye çalışmaktadır. Ancak şehirde bir şeyler çok ters gitmektedir. Yeşil alanların yok edilerek yerlerine alışveriş merkezleri yapılması, kentsel dönüşüm adı altında tarihi ve doğal dokunun tahrip edilmesi tansiyonu yükseltmiş, gençleri sokaklara dökmüştür. Betonlaşan şehirde aşırı sıcaklar ile fırtınalar iç içe geçmiştir. Üstüne bir de sokak çalgıcılarına yasak gelince iyice ruhsuzlaşan şehirde Adrian’ın yapacağı bir şey kalmamıştır.
 
Uyanan Güzel bütün olumsuzluklara rağmen sevgiye inananların, dünyayı yaşanılır bir yer haline getirmek için çabalayanların ete kemiğe büründüğü sımsıcak, umut dolu bir roman.

Sürgün Melekler

Kaçıp kuytulara sığınarak, kimi zaman da uzun yolculuklara çıkarak sevgisizliğe, yalnızlığa ve korkulara çare arayanların öyküleri. Yaşam sürgünlerinin, yaşamdan sürülmüşlerin acılı yolculukları. Uçurumun kıyısındakilerin birbirleriyle ya da kendilerinde kayboluşlarının trajedisi. Kapkara umutsuzlukların içinde direnen umudun aydınlığı. Vurulmuş, parçalanmış, yaralanmış ve terk edilmişlerin sevgiye, aşka, yaşamaya özlemleri. Yaşamın kıyısına tutunup ölmeyedurmuş, ölümü özleyen ruhların savruluşları. Yaralı kanatlarıyla meleklerin dolaştığı, kan ve irinle yıkanan sokakların öyküsü. Acılar, umutsuzluklar, umutlar, çekingen aşklarla örülü uzun yolculukların güncesi.

Jale Sancak Kitapları

Kenti Dinlemek / Büyülü Kent İstanbul’dan Öyküler

Jale Sancak herkesin İstanbul’unu sözcükler, şiirler, şarkılar eşliğinde aktarıyor. Ne denli değişirse değişsin, ne denli yitimlere ve yıkımlara uğramış olursa olsun, “Ben ancak İstanbul’da yaşayabilirim” demekten vazgeçmeyenlerin İstanbul’u bu.
Sancak’a kendi İstanbul’unu anlatanlar arasında İlhan Şeşen, Nedim Gürsel, Selim İleri , Uğur Yücel, Sunay Akın, Refik Durbaş, Attila Dorsay’ın, Demir Özlü, Handan Öztürk, İlhan Berk, Metin Kaçan, Mario Levi, Vecdi Çıracıoğlu, Jaklin Çelik, İlhan Eksenkimi, Hasan Öztoprak yer alıyor. Herkes kendi semtini, sevdiği bir köşeyi anlatıyor ve ortaya benzersiz bir İstanbul manzarası çıkıyor.

Jale Sancak Kitapları

Üç Aşk

“Jale Sancak, yoğun, imgelerle yüklü şiirsel dili, öykü ortamı yaratmadaki benzersiz becerisi yanında, seçtiği alan ve kişiler üzerine kurduğu rafine dilin inandırıcılığı bakımından da çok kendine özgü bir öykücü.
– İnci Aral-

“Jale Sancak, ince duyarlıkların öykücüsü. Kentin büyülü görüntüsü, kentlilik bilincinin labirentleri onun her anlatısının alınlığında yer alır. İnsanın kent yaşamı içindeki duruşu, debelenişi, yaşama tutunmaya çalışması; dünle bugün arasındaki gelgitleri Sancak’ın öykülerinin belirgin izleklerini oluşturmaktadır.”
– Feridun Andaç

“Jale Sancak, öykü türünün, düzyazı olsa da romandan çok şiire akraba oluşunu, yani yoğun anlatım ilkesini kavramış bir yazar. Anlatım biçimlerinin birinden ötekine geçişi ustaca.”
– Gürsel Aytaç-

Aşkla Dayanmak

“Gözleri karanlığa iyice alıştı. Az ötede Meryemce, sonra Yalıini, Kuzeyce, yalıyarın üzerinde Sahilsaraylar, sonra Anna!
Anna’ya gitmek imkansız değildi artık, o unutmayan yüzüyle daima soran ve acıtan, unutmayan yüzüyle gönendiren genç kadına, o sevgili varlığa.
Bir düş olmaktan çıkacaktı Anna. Küçük Yakup’la, olmadı eskici Danyal’le haber salacaktı. Gelecekti; Anna’nın incir kokan boynunu koklayıp açılacaktı, ırmaksı sarı saçları arasında kaybolacaktı topuzunu çözüp, en güzel kayboluşlardan biri olacaktı bu, ince endamına bakacaktı uzun uzun, ardından özleyen bedenine uzanacaktı, Anna gene okşayacaktı onu usul usul, evladını incitmekten korkarcasına seven bir anne gibi. Yeis, kaygı uçup gidecekti.”
İşte bu aşkla dayandı.
Yangınla sınandı, bu aşkla dayandı.
Bu kez de başka yolcularla, başka bir yolculukta, kayıp anahtarların, açamadığımız kilitlerin, gene de aşkla dayanmanın, dayanabilmenin öykülerinde yol alacağız.

Surdibi’nde Çilingir Muhabbeti

“Sabih 70’lik şişeyi kaptığı gibi parçaladı (..) mezar taşının birinden bir elif düştü, ikiye bölündü, bir yarısı göğe uçtu, diğer yarısı toprağa karıştı. İkindi çekildiği kuytuda Gülsen’in suretini çizdi boşluğa…

(..) bir zamanlar Agora Meyhanesi’nde garson olan Pisbıyık Necdet’i düşünüyordu Gülsen; ilk aşk, ilk aldanış (..) Bıçaklanmış, deşilmiş aşkların, Agora Meyhanesi’ndeki çılgın cenaze törenleri, ardından isterik kahkahalar, tükenmeyen gözyaşları..”

Ayvansaray’da, Surdibi’nde bir çilingir sofrası, Galata’da meyhanelerin gamlı zamanı, Beyoğlu’nda cankiler, uçuş tayfası, gedikli içiciler, Kuzguncuk’ta Can Yücel’i arayan bir papaz hayaleti.. Uykusuz bir göl, mavi bir yangın ve sefaletin cirit attığı sokaklar… Ortam bu ortam!

Hayatın Bu Yakası

Uzak coğrafyalardan yaşadığımız sokaklara, sokaklardan ev içlerine akan uzun ince bir yol.
Sonra birden hayatımıza karışıveren yolcular: Beyoğlu’nun yavuklusu Şefika, karanlıkta sesleri dinleyen Yakup reis, şehir hatları vapurlarına sığınan Suzan ve Perikli’nin pır pır eden yüreği..
Sonra ötekiler kaybolmuş bahçeler, kimi gün sokağı basan deliler, Leyla hanımın bitmeyen aşk romanı ve düşten yontulmuş sevgililer, bitmek bilmeyen bir av düşünün çırpınışları.
Hayatın Bu Yakası’nda onlarla birlikte yolculuğa var mısınız?

Ansızın Gelen

Bugüne kadar, Bahçedeki Tuhaf Adam, Bu Gece Pera’da, Aynadaki Yüzler adlı yapıtları yayımlanan Jale Sancak, bu kez Ansızın Gelen’le karşımızda.
Jale Sancak, Ansızın Gelen’deki öykülerini şiirsel, yumuşak, duygu yüklü, bol görüntülü metinlerle donatmıştır. Dili de inceliklidir. Ve bu öykülerde duygular baştan sona ırmaklar gibi akar. İşte Ansızın Gelen, ırmaklar gibi akan bu duygu yoğunluğundan doğmuştur.

Yaşamdan Sahneye

Jale Sancak’ın Açık Radyo’da tiyatro üzerine tiyatro sanatçılarıyla yaptığı sohbetlerin bir araya geldiği bir kitap Yaşamdan Sahneye. Genco Erkal, Ayla Algan, Zeliha Berksoy, Haluk Bilginer, Cüneyt Türel, Tilbe Saran gibi Türk tiyatrosunun önemli isimlerinin , tiyatroyla ilgili görüşlerini,merak ediyorsanız keyifle okunabilecek, bir kitap bu.

Ahu ZABUN

Jale Sancak Kitapları

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM