Bozok yaylasında bir suna gördüm
Ak göğsünde Çiçek dağın karı var
Nar düştü gönlüme gönlüm eridi
Sepetinde kirazı var narı var
.
Dedim Karacoğlan seni gördü mü
Yaylanın yolunu sana sordu mu
Dedi benim gibi güzel sardı mı
O miskinin benim ile zoru var
.
Dedim Aşık Kerem burdan mı geçti
Güzeller içinden seni mi seçti
Dedi ki testimden bir yudum içti
Kim derdi ki Aslı gibi yâri var
.
Dedim o testide suyun kaldı mı
Dedi şeftali var istemez misin
Dedim şeftalini soran oldu mu
Şeftali sormanın ne yararı var
.
Bozok yaylasının yelinden sordum
Hem Kızıl ırmağın selinden sordum
Hem ipek saçının telinden sordum
Dilinden sormanın ne zararı var
.
Dedim a kız kirazların ballanmış
Dedi tatmadın ki ne bileceksin
Dedim ak göğsünde zemzem göllenmiş
Alev alev yanan bir pınarı var
.
Dedim güzellerin şahı mısın sen
Dedi bu yaylanın yıldızıyım ben
Dedim al yanaktan bir elma versen
Dedi ki sonradan ah u zârı var
.
Dedi aşık artık bırak oyunu
Emrah’tan Veysel’den çok duyduk bunu
Serviye benzetme yârin boyunu
Âşıklığın da bir itibârı var
.
Dedim sepetinde ayva var mıdır
Dedi ayvalarım koynumda saklı
Dedim bu fakire talih yâr mıdır
Yâri olmayanın intizârı var
.
Dedim Recâî’ye bir ayva versen
Dedi emmi olmaz dişin kırılır
Saçım beyaz amma gönlümü görsen
Her kışın özlenen bir bahârı var
.
“Bir kız bana emmi dedi neyleyim”
Neyleyim de dertli gönlüm eğleyim
Başım alıp gurbet ele gideyim
Orda güzellerin belki ârı var
AŞIK RECÂÎ