40 yaşın üstündeki herkes sanırım benim gibi düşünüyordur. Çocukluğumuzun en mutlu anları yeni alınan kıyafetlerimizdi. Özellikle bayramlardan önce alınan ayakkabılar, pantolonlar, kazaklar 1970’li yılların çocuklarına, uykusuz arife geceleri yaşatırdı. Bütün gece sabah giyeceği ayakkabılarla yatan çocuklar bilirim. Şaşılacak bir şey değil bu… Ya da yokluktan fakirlikten kaynaklanmıyor. Yeni olan her şey mutluluk verir insana, heyecan […]
40 yaşın üstündeki herkes sanırım benim gibi düşünüyordur.
Çocukluğumuzun en mutlu anları yeni alınan kıyafetlerimizdi.
Özellikle bayramlardan önce alınan ayakkabılar, pantolonlar, kazaklar 1970’li yılların çocuklarına, uykusuz arife geceleri yaşatırdı. Bütün gece sabah giyeceği ayakkabılarla yatan çocuklar bilirim.
Şaşılacak bir şey değil bu…
Ya da yokluktan fakirlikten kaynaklanmıyor.
Yeni olan her şey mutluluk verir insana, heyecan verir.
Aldığınız yeni bir kıyafet, tanıştığınız yeni bir arkadaş, sahip olduğunuz yeni bir otomobil hemen hemen her insanda benzer etkiler yapar. Sanki her yeni şey ile sizin de bir parçanız yenilenir.
Bir şeyler ters gittiğinde bu yüzden hep ‘yeni bir sayfa’ açmaktan bahsederiz.
Bir şeylere karar verdiğimizde başlangıç için hep pazartesileri bekleriz mesela…
Çünkü pazartesiler de yeni bir haftanın başlangıcıdır.
Güneşin doğuşu da yeni bir günün başlangıcı olması nedeniyle aynı duyguları yaşatır o ana şahit olan her insana…
Oysa akşam güneşinde bir hüzün vardır.
Yeni bir yılın ilk günü…
Teorik olarak baktığınızda diğer günlerden hiçbir farkı yok aslında…
Dünyanın, milyonlarca defa yaptığı gibi güneş etrafında bir tur daha atmaya başlaması dışında bir anlamı yok bilimsel açıdan…
Eğer insan bir makine gibi olsaydı 1 Ocak tarihi de bu bilimsel veriler dışında hiçbir mana ifade etmeyecekti.
Ancak insanın bir ruhu ve psikolojisi var ve az önce yazdığım gibi bu psikoloji yeni şeylerden hep olumlu etkilenir.
İşte dün gece milyonlarca insan, bu duygularla karşıladı yeni yılı…
Siz bakmayın ‘Müslüman yılbaşı kutlamaz’ diyenlere, ortalama Türk insanı günah olduğu için içki içmedi ama dün gece meyvesiyle, çereziyle televizyon karşısında eğlendi kendi çapında…
Bugün 1 Ocak…
Bu sabahtan itibaren neredeyse bir aydır süren ve her yıl bıkmadan usanmadan yaptığımız; Noel Baba, yılbaşı, çam ağacı, alkol, dansöz, Milli Piyango, Mekke’nin Fethi, Müslüman’ın yılbaşı kutlayıp kutlayamayacağı, hindi yemenin mahzurlu olup olmadığı gibi tartışmalar sanki hiç yapılmamış gibi unutulacak.
Ve muhtemelen bir süredir başlamak için bugünü seçtiğiniz planlarınız gelecek aklınıza…
Ve yine muhtemelen tıpkı geçen yıl olduğu gibi, tıpkı pazartesilere ertelediğiniz her planlarınız gibi yine başlayamayacaksınız.
Çocukluğumuzun yeni ayakkabısı neyse, yeni bir yıl da o demektir bizim için…
Ve nasıl ki; giymek için acayip can attığımız o ayakkabıyı giydiğimiz andan itibaren büyü bozulup hemen top oynamaya koştuysak bu sabahtan itibaren de o yeni yılın yeni umutlarının büyüsü bozuluverecek.
Çünkü önceki yazımda da vurguladığım gibi ne yeni bir gün, ne yeni bir hafta, ne yeni bir yıl size hiçbir şey getirmez. Ne yapacaksanız kendi kendiniz yapacaksınız. Böylesi günler belki sadece psikolojik bir rahatlamanın yaşandığı kısa anlardır.
Herhangi bir planınızı ilk ertelediğiniz anda kaybedersiniz…
Yani bir şeylere başlamak için bugünü beklediyseniz bilin ki; bugün de başlayamayacaksınız…
Ahmet KESKİN