Yürüyen cesetlere dönüyoruz gün geçtikçe, kırıldıkça. Kaybettikçe inancımızı duygusuzlaşıyoruz. Duygusuzlaştıkça kırıyoruz, kırdıkça kırılıyoruz. Peki , nereye kadar gider ki bizi kıranların intikamını başkasını kırarak almaya çalışmak? Hayatın Hengamesi Küçükken büyümenin güzel olduğunu düşünecek kadar safmışız. Keşke büyüdüğümüzde o saf kalplerimizi kaybetmeseydik. Zamanla eksilen oyuncaklarımız gibi saflığımız da eksildi bizden. Hatta bazı insanlarda bu durum o […]
Yürüyen cesetlere dönüyoruz gün geçtikçe, kırıldıkça. Kaybettikçe inancımızı duygusuzlaşıyoruz. Duygusuzlaştıkça kırıyoruz, kırdıkça kırılıyoruz. Peki , nereye kadar gider ki bizi kıranların intikamını başkasını kırarak almaya çalışmak?
Küçükken büyümenin güzel olduğunu düşünecek kadar safmışız. Keşke büyüdüğümüzde o saf kalplerimizi kaybetmeseydik. Zamanla eksilen oyuncaklarımız gibi saflığımız da eksildi bizden. Hatta bazı insanlarda bu durum o kadar ileriye kadar gitti ki vicdanları da saflıklarıyla birlikte azaldı azaldı ve yok oldu. Yanlış anlaşılmasın saflıktan kastım asla “salaklık” anlamında değildir tamamen “kalbin, duyguların kötülük karışmamış” halinden bahsediyorum. Sahiden kaç insan kaldı büyüse de o saf halini kaybetmemiş? Herhalde parmakla gösterilecek kadar azdır. Çünkü hayatın hırsına kapılan herkes önüne geleni kırıp döküp geçmeye çalışıyor.
Günümüzde duyguları kenara bırakıp mantıkla hareket eden insan sayısı çok fazla kanımca. Büyüdükçe hayatın telaşesine kapılıp sadece kendimizi düşünür olduk. Diğer insanları değersizleştirdik kendi içimizde. “Benim işim olsun, ben yapayım, ben kazanayım” gibi tonlarca bencil cümleler eklendi hayatımıza ve bizde bu cümlelerin sonuna “diğerleri ne yaparsa yapsın beni ilgilendirmez”i ekledik. Hayır efendim orada duracaksınız! Bu koskoca hayatta, dünyada sadece sizin değil. Unutmayınız ki “Sizin özgürlüğünüz, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter.”
İnsansak ve bu dünyada yaşıyorsak bir insanı geçtim, bir bitkiye bile muhtacız. Bencilliğin lüzumu yok. Zira bencilleştikçe kırıyoruz insanları. Herkes haksız , gereksiz yere kırıyor birbirini ve sonra yürüyen cesetlere dönüyoruz gün geçtikçe, kırıldıkça. İnsanların iyi olmasına dair olan inancımızı kaybettikçe duygusuzlaşıyoruz. Duygusuzlaştıkça kırıyoruz, kırdıkça kırılıyoruz ve koskocaman bir kısır döngünün içine giriyoruz. Hatta bu döngüye “hayatın hengamesi” diyoruz. Hayır efendim böyle bir hengame olamaz! Hengame karışıklıktır, insanın ruhuna zarar vermez. Eğer bu kısır döngüyü birimiz kırmazsak gerçekten yürüyen cesetlere döneceğiz.
Ö.Ç.
Kapak Fotoğrafı Gılcan Mete Delibay‘a aittir.