Çimen, Mısır ve Annelik
  • Facebook
  • Twitter
  • 9 Mayıs 2020
  • 8
  • 156
  • 1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
    1 Kişi oy verdi
    Ortalama puan: 5,00.
    Bu yazıya oy vermek ister misiniz?
    Loading...
  • +
  • -
Abone Ol 

Çimen, Mısır ve Annelik

Geçenlerde sevgili Sepin İnceer’den sanki uzun zamandır aradığımı hissettiğim bir hikaye öğrendim. Okuduktan sonra bir an durdum ve büyük bir heyecanla dedim ki: Evet, tüm hücrelerimle inandığım şeyin kısacık bir özeti gibi sanki. Gel, şimdi seni de tanıştırayım çimenin mısır olma hikayesiyle: “Hikayeye göre çimenin bir yaprağı, binlerce sene önce yukarı doğru uzamaya değil, toprağa […]

Geçenlerde sevgili Sepin İnceer’den sanki uzun zamandır aradığımı hissettiğim bir hikaye öğrendim. Okuduktan sonra bir an durdum ve büyük bir heyecanla dedim ki:

  • Evet, tüm hücrelerimle inandığım şeyin kısacık bir özeti gibi sanki.

Gel, şimdi seni de tanıştırayım çimenin mısır olma hikayesiyle:

“Hikayeye göre çimenin bir yaprağı, binlerce sene önce yukarı doğru uzamaya değil, toprağa inmeye başlıyor, yani nereden geldiğini, eski hikayeyi “hatırlamaya” istekli oluyor. Bu “hatırlama” isteği içinden, yukarı doğru gitmek yerine, toprağa dönen bu yaprak sayesinde, çimen mısır oluyor. Bunun adı hafıza. Çimen hafıza sayesinde mısıra dönüşüyor. Aynı şekilde bizim de toplumsal belleğe, atalara, eskiye, eski hikayeyi hatırlamaya ihtiyacımız var.”

Ritüeller, inanç ve annem

Hıdrellezden bir gün önce öğrendim sanırım bu hikayeciği. Hıdrellez de benim doğum günüm gibi en sevdiğim ve heyecanla beklediğim günlerdendir. Zira, içinde inanılmaz bir inanç ve ritüeller barındırır ki en sevdiğim ikilidir bunlar. Yaptığın her neyse tüm hücrelerinle inanarak sanki biraz sonra gerçekleşecekmiş gibi bir umut ve aşkla yapmak.

 İşte, ben bunu anneciğimden öğrendim. Konuyu da getirmek istediğim yer tam da anneler günü haftasında bu nokta. Annemin sağlık durumu çok iyi olmasa da şu anda hayatta. Düşünüyorum da Reyhan olmamda en büyük katkıyı sağlayan ve en zor zamanları dönüştürebilmemde güç aldığım bu “değer” aynı zamanda bana bırakabileceği en büyük miras.

Ha, annem ritüel kelimesini, inancın biyolojisi kitabını, plasebo etkisini, kuantum fiziğini ya da Dr. Joe Dispenza’yı bilmezdi. Bilmezdi, dolayısıyla da beni de karşısına alıp öğretemezdi. Ama onda en etkilendiğim şey, bizi (4 kardeşiz) eğitirken hiç karşısına almadı, göz hizamıza oturup bir şeyler anlatmadı. Ya, ne yaptı?

Hal diliyle hallendi. İnandığı şeyi yaşadı. İnandığı şeylerle dans etti adeta.

Biz evlatları olarak dansla dans edeni ayıramazdık. Hangisi dans eden, hangisi dansın kendisiydi bilemezdik. Annem, davranışından bağımsız biri değildi. O yüzden öğretmek için hiçbir ilave çabası yoktu. Son zamanlarda, ruhsal gelişim alanında çokca konuştuğumuz ve uygulamaya çalıştığımız “çabasızlık” haliyle örnek olurdu.

FOMO

Bu ne demek şimdi diyebilirsin ama çok şey demek. Hani, şimdilerde anne kimliğimiz altında çok tedirgin oluyoruz, kendimizi eksik hissediyoruz, sürekli birilerinin hayatıyla kıyaslıyoruz ve hatta bu dönem çok meşhur kavram olan FOMO yu (feeling of missing out) yani, eksik kalmış gibi hissetme halini konuşuyoruz ya, işte onun böyle bir derdi olmazdı. Zira, emindi inandığı şeyleri yaşadığından.

  • Yeteri kadar iyi bir okula gönderiyor muyum?
  • Gün içinde yeterince oynuyor muyum?
  • Bu yaz tatili nereye gitsek mutlu bir çocukluk yaratırım?
  • Bu kışlık montu yeteri kadar iyi mi? Bir de başka rengini mi alsak?

Elbette, çoğaltabiliriz kendimize göre eksik hissetmelerimizi. Hele ki böyle bir pandemi döneminde ilave bir eksiklik, bunalmışlık da hissedebiliriz. Ben de açıkçası böyle bir dönemde üç cana annelik eden kimliğimle zaman zaman bu duyguya girebiliyorum. Ancak, kendi adıma annelik şapkamla şu soruya cevap vermeye gayret ediyorum. Cevap verebilirsem de diğer noksanlıkları görmüyor, dolayısıyla FOMOya da geçit vermemeye gayret ediyorum. Soru şu:

Çocuğum da çimen gibi zamanı geldiğinde biraz yükselmek yerine toprağa inmek istediğinde orada “özüne” yani “hafıza”sına dair neler bulacak?

İşte ebeveyn olarak ilk yavrumu kucağıma aldığım günden beri en çok önem verdiğim bu hususa cevap ararken bu hikayeyi öğrenmek çok iyi geldi bana. Bu soruya etkili cevap verebilmek için ritüellerime, değerlerime, inandığım şeylere, bir şeyleri yaparken aşkla yapmaya ilave özen gösteriyorum. Bazen durup bir kameradan seyrediyorum kendimi nasılım diye. Çünkü, onun/onların hafızasını bunlar dolduracak. Maddi şeylerin eksikliği illa ki kapanıyor zamanla ya da hafızası doğru bilgilerle donatılmışsa çocuk bunu telafi etmeyi ve kendini iyileştirmeyi çok da iyi biliyor.

Demek istediğim, ne kadar paratoner olmak istesek de çocukları hayattan korumamız mümkün değil. Bir üst versiyonumuza geçmek için tasarlanan ve kontrolümüz dışında gelişen bir çok olay var ve olmaya da devam edecek. Birey olarak o da illa ki düşecek, canı acıyacak, kalbi paramparça olmuş gibi hissedecek. Ama toprağa inmek istediğinde nelerden güç alacak? Neleri hatırlayacak? İşte, bunun cevabını vererek yetiştirmek asıl mesele.

Minik bir egzersiz

Şimdi, seni bir an durup aşağıdaki birkaç soruya çabasız bir şekilde cevap vermeye davet ediyorum.

  • Seni kıran/kızdıran bir insan hakkında ağzından ilk hangi cümle çıkıyor?
  • Karantina döneminde hangi bakış açılarını değiştirebildin?
  • Gün içinde ruhunu nelerle besliyorsun?
  • Ritüellerin var mı ve ne kadar özen gösteriyorsun?
  • Kendinle ve çevrendekilerle iletişim dilin nasıl?
  • Çocuğuna izleme dediğin televizyonu sen ne kadar izliyorsun?

İnanıyorum ki bu sorulara verebildiğimiz cevaplar aslında çocuğa bırakabileceğimiz hafızanın ta kendisini oluşturuyor.

Hediye sorular

O zaman, bu  yazı vesilesiyle bu anneler gününde tüm anne ve anne adaylarına iki adet güçlü soru hediye etmek istiyorum:

  1. Çocuklara sürekli gelişim-ilerleme yerine zamanı geldiğinde biraz da toprağa inmeyi nasıl hatırlatırız?
  2. Çocuğum zamanı gelip biraz da toprağa indiğinde orada köklerini daha da sağlamlaştırabilmesi adına “hafızasına dair” neler bulacak?

Karnından, kalbinden veya zihninden nice güzellik doğurmak ve güzelliklere vesile olmak üzere yaratılmış tüm kadınların anneler gününü kutlarım. Aşkla!

Reyhan YILMAZ

Sosyal Medyada Paylaşın:
Önceki Yazı
Sonraki Yazı

BİRDE BUNLARA BAKIN

8 yorum

  1. Reyhanım bu dönemde şifa niyetine gelsin soruların.Çimen, Mısır ve Annelik’te tam da sorulması gereken, hepimizin oturup düşünmesini gerektiren sorular sormuşsun. Kendimize ulaşmak için muazzam bir fırsat var şu dönemde. Umarım sorulara objektif cevaplar verebilir ve kendimizle yüzleşebiliriz. Yüreğinden öpüyorum. Anneler günümüz kutlu olsun :))

  2. Yine harika sorular sormuşsun Reyhan’ım, “güçlü sorular”… Aşkla okudum her bir satırı. Ahh Gülten teyzecim o kadar güzel bir ruhsun ki, şifa gibi gelen çok özel evlatlar yetiştirmişsin,ellerinden öperim?

  3. Harika bir yazı, keyifle okudum. Bu vesile ile bende sizin anneler gününüzü kutlarım. Bu arada yazıyı şimdi eşime de okutacağım. Çünkü çok güzel.

  4. Soluk alamıyorum yazıların karşısında.
    Sorular da nefis ayrıca, bazılarında kendimi hiç beğenmedim fakat sayende bunu eksiklik olarak görmeyeceğim, kendi toprağıma inip orada yeniden yeşerebilirim.
    Ve son olarak sizi yetiştiren o güzel anneciğinizin ellerinden öperim.
    İki çocuğu ile tanıştım, bu tanışıklıkta ikisinde de en çok ona rast geldim ??

    • Can Dinçel sen öyle güzel bir kalp ve gözle okuyorsun ki, maharet yazıda değil aşkla okumanda.

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM