10. Sınıf Divan Şiiri
Abone Ol 

10. Sınıf Divan Şiiri

Divan Şiiri ( Klasik Türk Şiiri) Divan Edebiyatı Türklerin İslam kültüründen etkilenmeleri sonucu oluşturdukları bir edebiyattır. Arap ve Fars edebiyatlarının örnek alarak oluşturulmuştur. 11. yüzyıldan Tanzimat’a (1860) kadar ürünler vermiştir. Şiir ağırlıklı bir edebiyattır. Ancak düz yazı( nesir) alanında da eserler verilmiştir. Divan Edebiyatı adı şairlerin şiirlerini Divan denilen yazma kitaplarda toplamalarından dolayı verilmiştir. Medrese […]

Divan Şiiri ( Klasik Türk Şiiri)

Divan Edebiyatı

Türklerin İslam kültüründen etkilenmeleri sonucu oluşturdukları bir edebiyattır. Arap ve Fars edebiyatlarının örnek alarak oluşturulmuştur. 11. yüzyıldan Tanzimat’a (1860) kadar ürünler vermiştir. Şiir ağırlıklı bir edebiyattır. Ancak düz yazı( nesir) alanında da eserler verilmiştir. Divan Edebiyatı adı şairlerin şiirlerini Divan denilen yazma kitaplarda toplamalarından dolayı verilmiştir. Medrese kültürü ile yetişen aydınların Saray çevresinde oluşturduğu “yüksek zümre” ya da “seçkinler” edebiyatıdır.

Divan Şiirinin Genel Özellikleri

Divan şiiri Arap ve Fars edebiyatının etkisi altında gelişmiş, 11 yüzyılda temelleri atılmış 16. Yüzyılda en üst dereceye ulaşmış Osmanlıca yazılmış şiirlerdir. Konu, tema ve tür olarak sınırları önceden belirlenmiş, öz ve biçim bakımından belli kurallara bağlı bir edebiyattır.

Arapça-Farsça sözcük ve tamlamalara yüklü “Osmanlıca” da denilen ağdalı bir Türkçe kullanılmış,saray ve çevresindekilere seslenilmiştir.

Aşk,şarap,hikmet gibi din dışı konuların yanı sıra din ve tasavvuf konularına yer verilmiştir. Hemen hemen her konu şiirlerde işlenmiştir.
Şairler anlamdan çok söyleyişe önem vermişlerdir. Onlara göre ne söylediklerinden çok nasıl söyledikleri önemlidir. Amaçları,anlaşılır olmak değil, söz sanatlarıyla maharetlerini göstermektir.

Divan şiirinin nazım birimi genellikle beyittir. Dörtlüklerin kullanıldığı nazım biçimleri de vardır.

Aruz ölçüsü kullanılmıştır.

Tam ve zengin kafiye kullanılmış, göz için kafiye esas alınmıştır.

Bütün güzelliğinden çok,parça (beyit) güzelliği esas alınmıştır. Mesnevî dışında konu bütünlüğüne genellikle uyulmamıştır. Örneğin gazelin her beyitinde farklı konular işlenebilir.

İran ya da Arap edebiyatından alınan gazel, kaside, mesnevi, müstezat, kıt’a, murabba, rubai, terkibibent gibi nazım biçimlerinin yanı sıra Türklere özgü tuyuğ ve şarkı nazım biçimleri kullanılmıştır.

Şiirler işledikleri konuya göre tevhid, münacaat, naat, hicviye, methiye, fahriye, mersiye gibi farklı türlere ayrılmıştır. Belli konular belli biçimler kullanılarak işlenmiştir. Örneğin övgüler için kasideaşk gibi konular için gazel, Arap ve İran edebiyatından alınan hikayeleri anlatmak için mesnevi seçilmiştir.

Duygu,düşünce ve hayalleri dile getirmek için “mazmun” denilen kalıp sözlere sıkça başvurmuşlardır. Örneğin kaş için “yay”, diş için “inci”, yüz için “ay” sözcükleri kullanılmıştır.

A-Beyitlerle Kurulanlar

Gazel
Kaside
Mesnevî
Müstezat
Kıt’a

B-Dörtlüklerle Kurulanlar

Rubai
Tuyuğ

C-Bentlerle Kurulanlar

Murabba
Şarkı
Terkib-i Bent
Terci-i Bent

Dörtlüklerle Kurulan Divan Şiiri Nazım Biçimleri

1- RUBAİ

  • Dört dizeli tek bir beyitten oluşan nazım biçimidir.
  • Sözlük anlamı dörtlüktür.
  • Halk şiirindeki maniye benzer.
  • Uyak düzeni a a x a şekildedir.
  • Belirli aruz kalıplarıyla yazılır.
  • Rubailerde aşk, şarap, eğlence, ölüm, dünyanın nimetleri, dünyanın geçiciliği gibi konuların yanında daha çok felsefi düşünceler işlenir.
  • İranlı şair Ömer Hayyam dünyaca ünlü rubai şairidir.
  • Anadolu da rubainin öncüsü Mevlana’dır.
  • Kadı Burhanettin, Azmizade Haleti, Yahya Kemal, Arif Nihat Asya rubai türünde eserler vermiştir.

NOT: Dört dizesi birbiriyle kafiyeli rubailere “rubai musarra” veya “terane” adı verilir.

  • Divan edebiyatı nazım biçimlerinden günümüze kadar canlılığını koruyabilmiş tek nazım biçimi “rubai”dir.

Rubai Örneği

Mal mülk düşkünleri rahat yüzü görmezler,
Bin bir derde düşer, canlarından bezerler.
Öyleyken, ne tuhaftır, yine de övünür,
Onlar gibi olmayana adam demezler.

Ömer Hayyam

2 -TUYUĞ

  • Tuyuğ maniden doğmuş, Türk edebiyatına özgü milli nazım biçimidir.
  • Rubaiden farkı aruzun sadece “failatün/faülatün/failün” kalıbıyla yazılmıştır.
  • Rubaide olduğu gibi tuyuğda da mahlas kullanılmaz.
  • Kadı Burhanettin ve Seyit Nesimi bu tarzın ustalarıdır. Ali Şir Nevai, Babur Şah da tuyuğ örnekleri vermişlerdir.

Tuyuğ Örneği

Âlemi yüzün gülistan eylemiş

Bülbülü sermest ü hayran eylemiş

Amberin zülfün perişan eylemiş

Mahını ebrinde pinhan eylemiş

Günümüz Türkçesiyle:

Senin yüzün âlemi gül bahçesi eylemiş

Bülbülü kendinden geçirip hayran eylemiş

Saçlarının kokusu perişan etmiş

Bulut ayı kapatıp gizlemiş

Beyitlerle Kurulan Divan Şiiri Nazım Biçimleri

1) Gazel:

  • Divan edebiyatının en çok sevilen,en yaygın nazım biçimidir.
  • Aşk,sevgili,şarap,bahar gibi konuları ele alır.
  • Arap edebiyatından Iran’a, oradan da Türk edebiyatına geçmiştir.
  • Gazellerin nazım birimi beyittir. Birim sayısı 5 ile 15 arasında değişir.
  • Aruz ölçüsüyle yazılır.
  • Uyak düzeni “aa/xa/xa/xa…” biçimindedir.
  • Gazelin ilk beytine “matla”, son beytine “makta” denir.
  • Matladan sonra gelen beyte “hüsn-i matla”; maktadan bir önceki beyte “hüsn-i makta” adı verilir.
  • Gazelin en güzel beytine “beytü’l gazel” ya da “şah beyit” denir. Son beyitte şairin mahlası geçer.
  • Beyitler arasında anlam bütünlüğü bulunan gazellere yek-ahenk; bütün beyitleri aynı değer ve güzellikte olanlar da “yek-avaz” gazel denir.
  • Gazel söylemeye “tegazzül”,başka bir şairin gazeline aynı vezin ve kafiyede benzer bir güzel söylemeye “nazire” adı verilir.

Gazeller işledikleri konulara göre şöyle isimlendirilir.

Âşıkhane Gazel: Aşkla ilgli acı,mutluluk,yakınma, gibi duyguların anlatıldığı gazellerdir. En başarılı şairi Fuzuli’dir.

Rindane Gazel: Dünya malına,yaşamaktan zevk alma düşüncesini anlatan gazellerdir. En başarılı şairi Baki’dir.

Şühane Gazel: Kadının güzelliğini çapkın bir anlatımla dile getiren gazellerdir. En başarılı şairi Nedim’dir.

Hikemi Gazel: Ahlakla ilgili öğütler veren gazellerdir. En başarılı şairi Nâbi’dir.

GAZEL ÖRNEĞİ

1.Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
  Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı

Sevgilim beni candan usandırdı, kendisi cefadan usanmaz mı? Ahımdan felekler yandı muradımın mumu hâlâ yanmayacak mı? (Arzuma kavuşmayacak mıyım?)

2.Kamu bîmârına cânân devâ-yı derd ider ihsân
  Niçin kılmaz bana dermân meni bîmâr[ı] sanmaz mı

Sevgili, bütün hastalarının (âşıklarının) dertlerine deva bağışlar, fakat bana niçin derman vermez, beni hasta (âşık) sanmaz mı ki?

3.Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
  Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı

Ayrılık gecesinden canım yanar, ağlayan gözlerim kan döker; feryatlarım halkı uyandırır. Kara bahtım uyanmaz mı?

4.Gül-i ruhsârına karşu gözümden kanlı akar su
  Habîbüm fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı

Yanağının gülüne karşı gözümden yaşlar kanlı olarak akar. Sevdiğim! Bu, gül mevsimidir, bu mevsimde akarsular bulanık akmaz mı?

5.Gamım pinhân dutardım ben dediler yâre kıl rûşen
  Desem ol bî-vefâ bilmen inanır mı inanmaz mı

Ben gamımı gizli tutuyordum; Sevgiline aç.” dediler. Fakat derdimi söylesem, bilmem o vefasız inanır mı, yoksa inanmaz mı?

6.Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
  Bana ta’n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı

Ben sana düşkün değildim; sen benim aklımı başımdan aldın. Bu halimden dolayı bana dil uzatan gafil, seni görünce, bana hak vererek, söylediğinden utanmayacak mı?

7.Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
  Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı

Fuzuli, aşk yüzünden çılgına dönmüş bir rinttir. Bu yüzden de daima dile düşmüştür. Ona sorun ki, bu ne biçim sevgidir, bu sevgiden usanmayacak mı?

Vezni
Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün

2-KASİDE

  • Daha çok din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan şiirlerdir.
  • Beyit sayısı 31-99 arasında değişir.
  • Uyak düzeni gazelde olduğu gibi aa/xa/xa/xa... şeklindedir.
  • Kaside de ilk beyte “matla,son beyte “makta” denir.
  • En güzel beytine “beytü’l-kasid”, şairin adının ya da mahlasının geçtiği beyte “taç beyit” denir.
  • En ünlü kaside şairi Nefi’dir. Baki, Fuzuli, Nedim de başarılı kasideler yazmıştır. Fuzuli’nin Su Kasidesi ünlü kasidelerdendir.

KASİDENİN BÖLÜMLERİ

a)Nesib(Teşbib): Kasidenin giriş bölümüdür. Tasvirlere yer verilir. Bahar,kış,temmuz,ramazan,savaş gibi konularda tasvirler yapılır. 10-15 beyit arasındadır. NOT: Kasideler genellikle nesib bölümünde betimlenen konuya göre adlandırılır. Örneğin bu bölümde bahar betimlemesi yapıldıysa kaside “kaside-i bahariye”,kış betimlemesi yapıldıysa “kaside-i şitaiye” gibi.

b)Girizgâh: Genellikle tek beyittir. Asıl konunun işlendiği methiye bölümüyle nesib arasında bağlantının kurulduğu beyittir.

c)Methiye: Kasidenin amacına uygun olarak övülen kişiden bahsedilen bölümdür. Bu bölüm kasidenin en sanatlı beyitlerini içerir.

d)Tegazzül: Kasidenin içinde,kasideyle aynı ölçü ve uyakla gazel söylemektir. Bir kasidenin başında yahut sonunda yer alabildiği gibi tegazzül bölümü olmayan kasideler de vardır.

e)Fahriye: Şairin kendisini övdüğü bölümdür.

f)Dua: Şairin övdüğü kişi için dua ettiği bölümdür.

KASİDE TÜRLERİ (Konularına Göre Kasideler)

1)Tevhit: Allah’ın birliğini anlatan kasidelerdir.

2)Münacaat: Allah’a yalvarıp yakarmak için yazılan kasidedir.

3)Naat: Hz.Muhammed’in büyüklüğü anlatan,o’nun övgüsü ile ilgili kasidedir.

4)Methiye: Padişahları,vezirleri ve devrin ileri gelen kişilerini övmek için yazılan kasidelerdir.

5)Mersiye: Devlet büyülerinin ölümünden duyulan acıları anlatan kasidedir.

6)Hicviye: Bir kimseyi yermek amacıyla yazılan kasidedir.

7)Cülüsiye: Padişahın tahta çıkmasını kutlamak için yazılır.

8)Tarih Kasidesi: Övülen kişiyle bir olayı yada

KASİDE ÖRNEĞİ

Su Kasidesi

1.Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
  Kim bu denli dutuşan odlara kılmaz çare su

Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda vermez.

2.Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
  Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su

Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kaplamıştır, bilemem..

3.Zevk-i tiğından aceb yok olsa gönlüm çâk çâk
  Kim mürûr ilen bırakır rahneler dîvâre su

Kılıç gibi keskin bakışlarının zevkiyle gönlüm m olsa şaşılamaz; çünkü duvarı doğen nehir suları orada gedikler, oyuklar bırakır.

4.Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin
  İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su

Yaralı gönül senin ok temrenine benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söyler; elbette yarası olan suyu ihtiyatla çekine çekine içer.

5.Suya versin bağban gülzarı zahmet çekmesin
  Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzâre su

Bahçıvan nafile yorulmasın ve gül bahçesini sele versin, gül bahçesini bin kere sulasa. Senin yüzün gibi bir gülün açılmasına imkân yoktur.

6.Ârızın yâdiyle nemnâk olsa müjgânım n’ola
  Zayi olmaz gül temennâsiyle vermek hâre su

Senin yanağını anarak kirpiklerim yaşarsa, ıslansa ne olur? (şaşılır mı?) Gül açılacağını umarak dikenine su vermek boşa gitmez.

7.Gam günü etme dîl-i bîmardan tiğin diriğ
  Hayrdır vermek karanû gecede bîmâre su

Gam gününde, hasta gönülden kılıç gibi keskin bakışlarını esirgeme; karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.

Fuzuli

3-MESNEVİ:

  • Mesnevinin sözlük anlamı ikişer ikişer, ikili demektir.
  • Her beyit kendi arasında uyaklı olan (aa/bb/cc/…) ve genellikle aruzun kısa kalıplarıyla yazılan uzun şiirlerdir.
  • Mesnevi, İran edebiyatının ürünüdür. Arap ve Türk edebiyatına İran edebiyatına geçmiştir.
  • Divan şiirinde en uzun nazım biçimidir. Mevlana’nın Mesnevi’si 25.700,İran şairi Firdevsi’nin Şehname’si 60.000 beyittir.
  • Genellikle aşk, din, tasavvuf, ahlak, savaş,kahramanlık, kişilerin ve toplumların gülünç yönleri en çok işlenen konulardır.
  • Olay ağırlık konular işlenir.
  • Klasik Türk edebiyatında öykü ve romanın yerini tutar.
  • Beyitler arasında anlam bütünlüğü vardır.
  • Türk edebiyatının ilk mesnevisi 11.yüzyılda Yusuf Has Hacib’in yazdığı Kutadgu Bilig’dir.
  • Mesnevilerde konuya doğrudan doğruya girilmez. Asıl konudan önce “dibace (önsöz), tevhid, münacaat, naat, miraciye, methiye” gibi bölümler bulunur.
  • Beyitler arasına gazel, terkibent gibi nazım biçimleri serpiştirilebilir.
  • Aynı şair tarafından yazılan beş mesneviye “hamse” adı verilir. Türk edebiyatında ilk hamse Ali Şair Nevai’nindir. Batı Türkçesinde ilk hamseyi 15. yy şairi Hamdullah Hamdi yazmıştır.

ÜNLÜ MESNEVİLER

Yusuf Has Hacib -> Kutadgu Bilig
Şeyhi -> Harname
Fuzuli -> Leyla ve Mecnun
Nabi -> “Hayrabat”, “Hayriye”
Şeyh Galip -> Hüsnü Aşk

MESNEVİNİN BÖLÜMLERİ

1-GİRİŞ

Dibace(önsöz): Mesnevilerde manzum ya da mensur bir ön söz bölümü bulunur. Burada mesnevinin yazılış amacından bahsedilir. Dua ile biter.

Tevhid: Allah’ın varlığının,birliğinin anlatıldığı bölümdür.

Münacaat: Allah’ın övündüğü, genellikle Allah’a yapılan yalvarış ve yakarışların dile getirildiği bölümdür.

Naat: Hz. Muhammed’i konu alan, onu öven bölümdür.

Mihraciye: Peygamberimizin miraca çıkmasının anlatıldığı bölümdür.

Medh-i Çihar yar-ı Güzin (dört halifenin övülmesi) : Dört halifenin (hz. Ömer, hz. Osman, hz. Ali, hz. ebu bekir) çeşitli özelliklerinin övüldüğü bölümdür. Bu bölüm her mesnevide bulunmayabilir.

Methiye: Eserin sunulduğu kişinin övüldüğü bölümdür.

Sebeb-i Telif: Mesnevinin yazılış nedeninin belirtildiği bölümdür. Her mesnevide bulunmayabilir.

2-AĞAZ-I DASTAN (ESAS KONU)

Mesnevinin asıl konusunun işlendiği bölümdür.

3-HATİME(SON SÖZ)

Mesnevinin bittiğini bildiren bölümdür. Burada yazarın adı, yazılış tarihi ve son söz söylenir.

KONULARINA GÖRE MESNEVİLER

Aşk Konulu Mesneviler: Hüsrev ü Şirin, Leyla ile Mecnun

Kahramanlık Konulu Mesneviler: İskender – name, Gazavat – name

Dini Tasavvufi Mesneviler: Mevlit, Hüsnü Aşk

Öğretici Mesneviler: Pendname, Kutadgu Bilig, Hayriye

Şehrin Güzelliğini Anlatan Mesneviler: Şehrengiz

Hicvi/Mizahi Mesneviler: Harname

DÜNYA EDEBİYATINDA TANINMIŞ BAŞLICA MESNEVİLER

Kutadgu Bilig : Yusuf Has Hacib

Selçuklu Şehname’si : Hoca Dehhani

Leyla vü Mecnun, Beng ü Bade : Fuzuli

Mevlid (vesiletün necat) : Süleyman Çelebi

Mesnevi Şerif : Mevlana

Risalet’n Nushiyye : Yunus Emre

Harname, Hüsrev ü Şirin : Şeyhi

Garipname : Aşık Paşa

Hayrabad : Nabi

Mantıku’t Tayr : Gülşehri (İranlı şair Feridüttin Attar’dan çeviri

İskendername, Cemşid ü Hurid : Ahmedi

Hüsnü Aşk : Şeyh Galib

MESNEVİ ÖRNEĞİ

“Barış dalgaları kopar, gönüllerden kinleri giderir.
Bunun aksine savaş dalgaları kopar, sevgileri alt üst eder.
Sevgi acıları tatlıya çeker tatlılaştırır. Çünkü sevgilerin aslı doğru yola götürmektir (Mesnevî, I, 2578-2580).”

“Sevgiden tortulu sular durulur, berraklaşır.
Sevgiyle ölü diriltilir, sevgiyle padişahlar köle yapılır (Mesnevî, II, 1530-1531).”

“Nice Hintli ve nice Türkün dili birdir de nice iki Türk birbirine yabancıdır gibidir.
Öyleyse yakınlık dili başka bir dildir. Gönül beraberliği, dil birliğinden daha iyidir.
Gönülden; söz, işaret ve yazı olmadan yüz binlerce tercüman belirir (Mesnevî, I, 1206-1208).”

“Annenin hakkı Allah’ın hakkından sonra gelir. Çünkü O kerem sahibi senin cenini ona emanet etti.
Onun bedeninde sana şekil verdi. Taşımak için de ona huzur ve kabiliyet verdi
O da seni kendisine bağlı bir parça gördü. Allah’ın takdiri bağlı olanı ayırdı.
Hak binlerce sanat ve fen yarattı, böylece anne de seni sevgiyle kuşattı (Mesnevî, III, 325-328).”

4-KIT’A

  • Genellikle iki beyitten oluşan şiirlerdir. Bu tür kıtalar dörtlük diye de anılır.
  • Beyitlerin ilk iki dizesi serbest, ikinci dizeleri birbiriyle uyaklıdır. (xa/xa/…)
  • Beyitler arasında anlam bütünlüğü vardır.
  • Uzun kıtaları kasideden ayıran en önemli özellik bu menzumelerde matla ve mahlas beyitlerinin bulunmamasıdır.
  • Din, tasavvuf, övgü, eleştiri gibi konulara yer verilir.

Kıta Örneği

İlm kesbiyle pâye-i rif’atÂrzû-yı muhal imiş ancak(Bilim ile yüksek makamlara erişmekgerçekleşmeyecek hayal imiş)Aşk imiş her ne var âlemdeİlm bir kîl ü kâl imiş ancak(Dünyada her şey yalnız aşktan ibaretmiş,bilim ise kuru dedikodudan ibaretmiş)

5-MÜSTEZAT

  • Arapça “artmış, ziyadeleşmiş” anlamına gelir. Edebiyat terimi olarak uzunlu kısalı mısralar halinde yazılan nazım şeklini ifade eder.
  • Gazelin her dizesinde kısa bir dize eklenmesiyle oluşur ve bu kısa dizelere ziyade adı verilir. Ziyadeler dize olarak kabul edilmez.
  • Uyak düzeni genellikle gazele benzer. (aa/xa/xa/xa/…) (Ziyadeler eklendikleri dizelerle uyaklı olurlar.)
  • Şeyhi, Ali Şir Nevai, Necati, Naili, Nabi, Nedim, Şeyh Galib, Enderunlu Fazıl,… belli başlı müstezat şairleridir.

MÜSTEZAT ÖRNEĞİ

Bülbül yetişir bağrımı hûn etti figânın
                            Zabt eyle dehânın

Hançer gibi deldi ciğerim tîğ-ı zebanın
                                  Te’sîr-i lisânın

Âh etse nola bülbül-i dil meşhedim üzre
                                Tâ mahşer olunca

Çok çekti gam-ı hârını gül-zâr-ı cihânın
                                Bu bâğ-ı fenânın

İzzet ne şeker çiğnedi tûtî gibi bilmem
                             Açmış yeni bir söz

Reşk ile sulandı yine ağzı şu’arânın
                          Sınf-ı husemânın

İzzet Molla

Günümüz Türkçesi

Bu halinden dolayı ah eylemeye başladı. 

Bu hararet nedendir?

Can bülbülünün acaba yine bir derdi mi var?

Gönül bülbülü şehit olduğum yer üzerinde ta mahşer vaktine kadar ah etse ne olur?

O, dünya gül bahçesinin bu fani bahçenin gamını çok çekti.

İzzet, papağan misali nasıl bir şeker çiğnedi bilmem

Yeni bir söz açmış.

Kıskançlıktan ağzı sulandı ozanların, o rakip olan sınıfın.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM