Nazlı Aydın
Nazlı  Aydın
biriktirdiklerimde@gmail.com
Karanlık Kabul
  • 1
  • 194
  • 22 Mart 2020 Pazar
  • 1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
    1 Kişi oy verdi
    Ortalama puan: 5,00.
    Bu yazıya oy vermek ister misiniz?
    Loading...
  • +
  • -

Karanlık bir gündü. Hayır henüz akşam olmamıştı ama o havanın sanki birden karardığını hissetmişti. Çocuk parkında, günbatımına yakın, karşısındaki adamla ne yapıyordu? Sorgulamaya gerek var mıydı? Bu teklifi kabul etmek zorundaydı. Yalanlar onu çıkmaza sokmuştu. Karanlık Dizleri titredi. Birazdan düşüp kalacaktı. Şişme montuna biraz daha sarıldı, hava soğumuştu. Gücünü topladı ve hayatını değiştirecek o cümleyi […]

Karanlık bir gündü. Hayır henüz akşam olmamıştı ama o havanın sanki birden karardığını hissetmişti. Çocuk parkında, günbatımına yakın, karşısındaki adamla ne yapıyordu? Sorgulamaya gerek var mıydı? Bu teklifi kabul etmek zorundaydı. Yalanlar onu çıkmaza sokmuştu.

Karanlık

Dizleri titredi. Birazdan düşüp kalacaktı. Şişme montuna biraz daha sarıldı, hava soğumuştu.

Gücünü topladı ve hayatını değiştirecek o cümleyi kurdu: Kabul ediyorum. Bu kabul ediş sanki bir yakarıştı. Çaresizlikti. En çok da uyanış.

Arkasına bakmadan boş parktan çıkan adama baktı. Uzunca bir müddet boş parkta oturdu. Saati unutup düşüncelere dalmıştı. Allahuâlem evi tam karşıdaydı.

Ev yakın olmasına yakındı ancak evde yüzüne çarpacak olan yalnızlığın soğuk rüzgarını yemektense biraz dışarıda dolaşıp kafa dağıtmayı yeğlerdi.

Issız caddenin soluk,soğuk sokaklarında gezintiye çıkmıştı. Nasıl oldu, neden oldu demeye kalmadan etrafında küçük bir çember oluşturdular. dört kişilik bir kalkan…

Altın Günü Yüksek Üyeleri Ve Kabul

İçlerinde mahalle muhtarının karısı da vardı. Muhtar; ciddi, asabi, suratsız bir adamdı. Naciye Hanım, muhtarın tam aksine güleç, konuşkan bir kadın olmanın yanı sıra, mahalledeki en yüksek rütbeye erişmişti: Altın Günü Yüksek Müdürlüğü.

Ellerini önünde birleştirmiş, zarif eldivenleri, koluna asmış olduğu siyah, parlak çantası, burnuna yerleştirdiği düşük numaralı gözlüğüyle sorguya hazırdı.

“Merhaba, komşu hanımkızım.”

“Mer…Merhaba, efendim.”

Zaten dizleri yeni titremeyi kesmişti, bir bela bitti diyordu ki ikincisi karşısında ona “merhaba” demişti.

“Hayırdır böyle, bu saatte sokaklarda?”

“Evde sıkıldım da biraz…”

Emekli öğretmen Leylâ Hanım, uzun süredir Altın Günü Yüksek Müdürlüğü’nde müdür yardımcılığı görevini îfâ etmekteydi. İkinci söz kesinlikle onundu.

“Kızım, sen hasta gibisin. İyi misin, yavrum?”

“İyiyim, Leyla Hanım. Siz nereden geliyorsunuz böyle?”

Lafı değiştirmek iyiydi. Sözü bu sefer altın kız kardeşler almıştı. İkizlerdi, aynı anda konuşmayı sevmeseler de hep aynı anda sözleri boşluğa savururlardı.

“Toplantıdan!”

Ahh… Salı akşamı olduğunu nasıl unutmuştu? Salı akşamı Altın Günü Yüksek Konseyi için istişare yemeği demekti. Onlar “toplantı” demeyi daha hoş görse de bu yemekte altın gününde bile konuşulmayan dedikodular gün yüzüne çıkardı. Gelecek toplantıya meze olmak istemediğinden ağzını sıkı tutmalı, tekliften bahsetmemeliydi. Evli olduğunu, boşanmak istemeyen kocasının boşanmaları dahilinde çocuğunu ona bir daha göstermeyeceğini, kimse bilmiyordu. Kimse bilmemeliydi.

Sosyal Medyada Paylaşın:

1 Yorum

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM