Son gün ne kadar da mutluydu Sahilin karanlıkta nasıl parladığına baktı. Sanki bu gezegendeki her şey ona nispet yapıyordu. Yıldızlar bile bugün ayrı güzel parlıyordu … Denizden gelen soğuk esintiler tenini yaktı. Etrafına baktı, kimseyi göremediği için yerinde huzursuzca kıpırdandı. Yok olmuyordu, içinde kimsesizliğin sesi varken vicdanı rahat edemedi. Son gününü düşündü . Onunla geçirdiği […]
Sahilin karanlıkta nasıl parladığına baktı. Sanki bu gezegendeki her şey ona nispet yapıyordu. Yıldızlar bile bugün ayrı güzel parlıyordu … Denizden gelen soğuk esintiler tenini yaktı. Etrafına baktı, kimseyi göremediği için yerinde huzursuzca kıpırdandı. Yok olmuyordu, içinde kimsesizliğin sesi varken vicdanı rahat edemedi. Son gününü düşündü . Onunla geçirdiği son gün. Onun da son günüydü aslında. Ne kadar da mutluydu. Bu mutluluğu hiç kimse bozamaz demişti.
Büyük konuştuğunun farkına vardı, gözlerini kapattığında adamın kehribar gözleri belirdi hafızasında. Parmağındaki alyansla oynadı. Sanki ruhu alyansın içinde hapsolmuştu. Eve gitmeyi denedi. Ayakları onu taşıyamayacak gibiydi, felçliydi adeta. Kendini biraz zorlasa da eve gitmeyi başardı . Evde hala valiz tekerleklerinden oluşan çizgiler hakimdi. Tezgahta gördüğü bıçakla ağlamaya başladı. Güçlü olmalıydı. Terk edilen tek kadın kendisi değildi. Buzdolabını açtı. Acıkmıştı. Hiç bir şey yapamayacak kadar hissizdi. Salata yapmak için hamlede bulundu. Parmağını kesmişti.
Kan…Parkeye düştü ve iz bıraktı. Sanki kesilen parmağı her şeyin bitiş noktasıydı. Sarsılarak ağladı. Pamuklarda sakladığı aşkı bitmişti. Neden bu kadar sevmişti? Bilmiyordu. Hayatını birleştirdiği o güzel sıcacık bakışlı adam celladı imiş , haberi yoktu . Kendine denk biri olduğunu tahayyül etmişti. Fikir.. Aynı dinginlikle akla düştü. Giderken ardında insan bıraktı . Yegane kalmış bir insan . Sanki koskoca dünyada tek başına kalmıştı. Neden? Böyle olmasının sebebi neydi ? Neden terk edilmişti ?
Telefonu görüş açısındaydı . Annesini aramak istedi . Yapamadı. Son arananlarda yine o vardı. “Kaderim.”.
Kader… usulca süzüldü. Naif adımlarla girdi. Ardında iki kalp bıraktı. Biri diğerinden daha yaralıydı .Öbürü katildi.
Daha da sarsıldı . Aşk .. Sevmek miydi, yoksa öldürmek mi ? Bilemedi. Yalnızca ağlamakla meşguldü. Nefesini düzene soktu. Masadan destekle ayağa kalkmaya çalıştı. Masa eski olmasına rağmen sağlam, parlak kahverengi halinden hiç taviz vermemişti yıllarca. O masada ne çok yemek yemişler ne çok gülmüşlerdi …
Duvarlara göz gezdirdi yavaşça. İşte burada ona “Seni seviyorum.”diye haykırmıştı. Eli parkenin üstündeki yarısı kırılmış çerçeveye gitti. Etrafında bulunan çakıl taşları parkede boylu boyunca uzanmış , bembeyaz parkede göze çarpıyorlardı . Ağız dolusu gülmüşlerdi. Bakışları da mı yalandı yani? İnsan yalandan da olsa bu kadar güzel bakabilir miydi? Bir insan hiç bu kadar seviyormuş gibi yapabilir miydi? Aklı almadı . Herkese her şeye yakıştıracağı bu yalan illeti sevdiği adamda da mevcut muydu? Elbette mevcuttu.
O da insan değil miydi bizim gibi ? Şimdi sorun kendinize ya sizin de sevginiz yalansa ?
Sonunda “Ya sizi sevenin sevgisi de yalansa demek yerine, bu şekilde bitirip içimize yolculuk yapmamıza vesile oldunuz teşekkürler:)
Rica ederim.Geri dönüşleriniz çok güzel ,sanırım amacıma ulaştım ,içinize yolculuk yapmak hususunda.