Kaç gündür gündemimizde bir virüs var, kendisi podyumların yeni gözdesi… İşim gücüm korona virüs İçini korku, kaygı, endişe nefesiyle şişirdiğimiz şu virüs balonu ne zaman patlayacak ve yok olacak bekliyorum merakla. Virüs için ne deniyor? Onkolog Doktor Yavuz Dizdar bakın ne diyor: ‘Bu virüsten enfekte olan o kadar kişiye bir şey olmuyorsa demek ki bir […]
Kaç gündür gündemimizde bir virüs var, kendisi podyumların yeni gözdesi… İşim gücüm korona virüs
İçini korku, kaygı, endişe nefesiyle şişirdiğimiz şu virüs balonu ne zaman patlayacak ve yok olacak bekliyorum merakla.
Onkolog Doktor Yavuz Dizdar bakın ne diyor: ‘Bu virüsten enfekte olan o kadar kişiye bir şey olmuyorsa demek ki bir problem yok. Bu virüse yakalanıp en kötü ihtimalle yatak döşek yatarsınız o kadar.Peki ölümlerin olma sebebine gelince, yaşınız ileride ve altta yatan sağlam bir akciğer hastalığı varsa mesela yıpranmış bir akciğer ve beraberinde kalp, dolaşım sisteminde altta yatan kronik bir bozukluk varsa o zaman ölümcül seyredebilir. Virüs çoğalmak için başka bir hücreye muhtaçtır yani kendi kendine çoğalma özelliği yoktur. Virüsün içinde çok kısıtlı kendini kopyalama geni var.
Ama sağlam çalışan bir hücrenin içine girerse o hücrenin sistemini ele geçirip kendisi için çalıştırtıp oradan da dışarıya çıkabilir. Ondan sonra da çoğalmış olarak başka hücreleri de enfekte edebilir. Yani bir virüsün dışarıda yaşayabilmesi hele ki ‘güneş ışığı’ varsa mümkün değildir. Özetlemek gerekirse, ‘Eğer belli bir yaşın üstündeysem ve ciğerlerim de sağlam değilse normal grip olmamla korona virüsü arasında hiç bir fark yoktur.’
Düşünüyorum da bir virüs insanı nasıl ele geçirebilir? Ele geçirmek, bir güç, savaş senaryosu kokusu alıyor yine burnum…
Maalesef dünya öğretileri -mesela şuan gündeme oturan virüs tartışmaları-bizleri kemalatımıza erdirmek için değil, acziyetimizi bildirmek, bizi taşıdığımız mananın kudretinden uzaklaştırarak, yoksun bırakarak aciz olduğumuza inandırmak üzere programlanmış. Mutlaka fark edeceksiniz, etrafınıza bir bakın sevgili dostlar, dünyevi kandırmaca sisteminin seni korkular, endişe, madde bağımlılığı, kaygı haset gibi aslı olmayan illüzyonik duygularla yavaş titreşimde uyurgezer halde tutmaya çalıştığını. Bu yüzden ne ekonomik krizlerin ne savaşların ne virüslerin ne kaygıların bitmesini isteyecek bu şeytan yapımı sistem… dünyanın yüksek frekanslı alanlarında uyanış başlayıp da kollektif bilince sirayet etmesin diye sürekli savaş ve terör ya da işte virüs, türlü türlü grip çeşitleri yaratıldığını anlayalım artık ne olur.
Şimdi bizim podyumların meşhuru virüse geri dönersek. Genel olarak bağışıklığımız yüksek olduğunda bu meşhur virüs bize dokunamıyor değil mi? Peki öyleyse Allah’ımızın eşsiz yarattığı şu kendimize ait kainatımızda, bedenimizde bağışıklık nasıl zayıflar hiç düşündünüz mü?! Aklıma direkt şu geldi, kötü görür, kötüyü duyar, kötüyü konuşursam, onun bunun hakkında sürekli dedikodu eder, el alem bana şunu yaptıların peşinde içimi bir çöplüğe dönüştürürsem elbet bağışıklığım asla yıkılmaz denilen bir imparatorluk gibi yerle bir olur, olabilir değil mi?
Çok ilginç araştırmalar var. Mesela araştırmacılar, duygularını yönetmeyi öğrenmiş bir insanın DNA’sının şeklini değiştirip değiştiremeyeceğini incelemiş. Ve öfke, kaygı, haset gibi duygularda DNA’mızın kasıldığı ve sıkıldığını bu yüzden de işlevlerini yeterince yerine getiremediğini, tam tersi sevgi, şefkat şükran halinde gevşeyip rahatladığını ve faaliyetlerini gerektiği gibi yerine getirdiğini ispatlamış.
Bu arada biliyorsunuz, vücudumuzda DHEA denilen, bedende doğal olarak bulunan bağışıklık sistemini güçlendirmek gibi pek çok olumlu özelliğe etkisi olan bir hormon var. Yapılan deneylerde sadece 3 dakika için şükran, affetme, sevgi gibi duyguları sürekli halde hissedebilirsen bu; beden üzerinde, DHEA hormonunu 3dk içerisinde %100 oranında artırıyormuş. Öte yandan, stres duygusunun oluşturduğu kimya ise bu hormonun salgılanmasını %23 oranında düşürüyormuş.
Aklımız var, irademiz var sezgilerimiz var, şimdi bu bilgiler ışığında düşünelim ne olur. Bu virüs başta olmak üzere, bu tarz, toplumları galeyana getiren konularla ilgili galeyana gelmeden önce halim selim düşünelim. Elbet tedbirlerimizi alalım. Tedbirimizi zaten almalıyız; ama planlanmış, insanı insana öcü gibi göstermeye çalışan, insanda panik atak yaratmaya çalışan senaryolara karşı uyanık olalım. Korkuyla, kaygıyla bir şeylere esaretimizi arttırmayalım. Teslim olalım bizi var edene, güvenelim. Bir zarar gelecekse zaten nereye kaçabileceğiz ki, kaçmak mümkün mü bu! Bu arada şunu unutmayalım, unutturmayalım…. ‘Sevgi enerjisi, en yüksek ve en uzun dalga boylarına sahip enerjiler’ bağışıklığımızın kuvvetli olmasını istiyorsak korkmak yerine ee bir zahmet sadece ve sadece şu enerjiye sarılıverelim dostlar…
Resmen hayatımız felç oldu ve kolonya ile ayılmaya çalışıyoruz. Akıl sağlığımızı da koruyabilmemiz dileğiyle.
Amin,arkadaşım inşAllah.
Evet sanırım öyle olacak, işte bu sebeple bu zaman Bir’lik zamanı…
Çok güzel anlatılmış corona dan değil kolonya dan ya beyin sağlığından öleceğiz gibi bence de normal değil laboratuvar virüsüne benziyor teşekkürler.