Hayatta tesadüf yok, ne bir eksik ne bir fazla neye ihtiyacımız varsa onu yaşıyoruz. Yaşam seçimdir… Sorduğumuz sorulara cevaplar er ya da geç geliyor. Hay’at gelişime hizmet eden soruları asla yanıtsız bırakmıyor. Son zamanlarda her yerde önüme çıkan; ama henüz idrak edemediğim bir cümle vardı. ”Hiç kimseyi hiçbir şeyi yargılama, yargılamak saygısızlıktır. Anlamaya çalış, anlamak […]
Hayatta tesadüf yok, ne bir eksik ne bir fazla neye ihtiyacımız varsa onu yaşıyoruz. Yaşam seçimdir… Sorduğumuz sorulara cevaplar er ya da geç geliyor. Hay’at gelişime hizmet eden soruları asla yanıtsız bırakmıyor. Son zamanlarda her yerde önüme çıkan; ama henüz idrak edemediğim bir cümle vardı. ”Hiç kimseyi hiçbir şeyi yargılama, yargılamak saygısızlıktır. Anlamaya çalış, anlamak sevmenin başlangıcıdır.” Kendimi pek çok kere yanlış gördüğüm bir şeyi ya da benden farklı düşünen birini yargılarken buluyor ve açıkçası yargılamadan anlamanın nasıl mümkün olabileceğini idrak edemiyordum.
Bir gün bahçemizi salyangozlar sardı. Babam geceden ilaç serpmiş, sabah uyandığımda salyangozların çoğunu ölmüş görünce – hissedebilmenin şükründe- gözlerimden akan yaşlara söz geçiremedim. Hayata hizmet eden ve yaşamaya hakkı olan bir canı sırf bahçemizi tehdit ediyor diye yok etmek doğruya hakaret değil miydi?!
İnternetten öldürmeden, doğal yollardan bahçeyi nasıl koruyabilirim diye araştırırken karşıma içimi titreten şu başlık çıktı:
Hepimiz kendi yolculuğumuzu yapmak için buradayız ve bu yolculukta kendimiz olabilme cesaretini bulmamız gerçekten kolay değil. Bazen kendimi bulabilmek için -tıpkı salyangozları bana zarar verecek bir tehdit olarak görüp yok etmeye çalıştığım gibi- benden farklı bakış açısına sahip fikre, insana karşı tepkiyle yaklaşıp o fikri yok etmeye çalışıyorum. Yani kendimi başkalarını ötekileştirerek tanımaya çalışıyorum. Bir söz var: ”Ne olmadığımızdan nefret etmediğimiz sürece ne olduğumuzu sevemeyiz.” Bir aşırılık, bir korkutma, bir güç iktidarı kokusu alıyor musunuz siz de, bu mantıklı gibi görünen cümleden?! İşte bu yüzden belkide çocukları televizyon ve medyadan uzak tutmak gerek diye düşünüyorum çünkü beyinlere zerk edilmeye çalışılan fikir çoğunlukla ”saldır, öldür yani yargıla, yok say” değil mi?! Peki salyangozları öldürmek ya da karşı bir fikri hunharca sabote etmek sorunu çözüyor mu?
Şükürler olsun salyangozlar sayesinde fark ettim ki, diğerine saldırmadan kendimi savunabilmem, kendimi bulabilmem gayet mümkün ve inanın bu bakış açısı insanı kuş gibi hafifletiyor. Kendimi tanıyabilmem için Yaradan ihtiyacım olan insanları, her türlü canı yerleştirmiş etrafıma. Anlayabilmek, işte tam da bundan önemli, yargılamak yerine analiz edip anlamaya başladığımda seçeneklerimin olduğuna yani seçim yapabileceğime uyandım. Sorumluluk alıp etkili olmanın gücünü, emek vermek istediğim doğru yolu seçebilme özgürlüğümü keşfettim. Yani o farklı fikir, gitmek istediğim yere gidebilmeme, kendi seçimimi yapabilmem için analiz edip doğru bilgiye ulaşabilmeme vesile oluyor. İşte bu yüzden o salyangozlara minnettarım.
Kendimi bulabilmem, doğruyu seçebilmem için Hay’at onlarla idrakımı açtı. Doğruyu savunmak varken neden diğerine saldırarak var olmaya çalışayım! Doğruyu seçip, yaşadığım hayatı etkileyebileceğimin, bir hücreyken birleşip organlara dönüşebileceğimin idrakindeyken neden bölüp öldürmeyi seçeyim! Fark ettirene şükürler olsun… Yaşam seçimdir…
Ne güzel bir anlatım Melda’m.Düşünene ne manalar gizli her cümlede.Varol kardeşim.
İdrak Ettiren’e, anlayana bin şükür ablacım.