Bugün bir farklı uyanmıştı. Gözlerini açtığı zaman yüzüne vuran ışığa alışmıştı ama bugün hiç ışık yoktu. Korkarak pencereye gitti ve dışarıya baktı. Dışarısı kapkaranlıktı. Herkes ve her şey simsiyahtı. Sıradan bir hayatı olan ve bu sıradanlığa alışan birisi için bu değişiklik sanki hayatını bütünüyle etkilemişti. Sese kulak verdiği zaman artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını […]
Bugün bir farklı uyanmıştı. Gözlerini açtığı zaman yüzüne vuran ışığa alışmıştı ama bugün hiç ışık yoktu. Korkarak pencereye gitti ve dışarıya baktı. Dışarısı kapkaranlıktı. Herkes ve her şey simsiyahtı. Sıradan bir hayatı olan ve bu sıradanlığa alışan birisi için bu değişiklik sanki hayatını bütünüyle etkilemişti. Sese kulak verdiği zaman artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlamıştı. Karanlıktan gelen ses onu içine hapsediyordu.
Bu olanları kafasından atması ve normal yaşamına devam etmesi biraz uzun sürdü ama artık dışarı çıkmalıydı. Odasının içerisinde kıyafetlerini aradı. Kıyafetlerinin rengi de değişmişti. Hepsi siyahtı. Artık korkmaya başlamıştı. Hemen evden çıktı. Sokağa çıktığı zaman birilerine soru sormak istiyordu neden bir anda her yerin siyah olduğunu neden hiç kimsenin gülmediğini öğrenmek istiyordu. Etrafına bakındı ama kimseye bir şey soramadı. Çünkü herkes yere bakarak yürüyor aynı hareketleri tekrarlıyordu. Bütün düşüncelerinden vazgeçmek zorundaydı. Kendisi sorduğu soruların cevabını bulmalıydı.
Her zaman yürüdüğü kaldırımlar bile farklıydı. Aslında bu kadar şaşırmış olmasının sebebi bu karanlık değildi belki de… Bu farklılığı sadece kendisinin hissetmesi, sorgulaması, kafasındaki sorulara cevap araması şaşırtmıştı onu. Sadece bir an bundan sonraki hayatı böyle devam ederse yoluna nasıl devam etmesi gerektiğini düşündü. Yaşadığı ve belki de hiç yaşamadığı anıların içine karanlığı yerleştirmek ve alışmak çok zor geldi. Düşüncelerinde bile bu kadar zor olan bu olayı kabullenemezdi. Bunun cevabını bir an önce bulmalı ve hayatına eskisi gibi devam etmeliydi.
Yürümeye devam etti ve karanlığın içinde belki de bu zamana kadar hiç dikkat etmediği bir bina karanlığa inat ışıl ışıl parlıyordu. Bu binayı daha önce hiç görmediğinden emindi. İçinde uyanan bir umut ışığı onu binaya doğru sürükledi. Adımları hızlanmış, kalbi ilk defa bu kadar hızlı atmaya başlamıştı. İnsanlardan kaçmak ve karanlıktan kurtulmak şu an istediği tek şeydi.
Artık binanın önündeydi. Kapıyı yavaşça araladı. İçeriye girdiğinde buranın bir kütüphane olduğunu anladı. Raflarda şimdiye kadar hiç okunmadığı belli olan tozlu kitaplar vardı. Raflara daha dikkatli baktı ve bir kitabın diğer kitaplara göre daha parlak olduğunu fark etti. Kitabı eline alıp ilk sayfasını açtığı zaman onu tek bir cümle karşıladı.
“KARANLIĞI AYDINLATACAK IŞIK SENSİN”