1. Anasayfa
  2. Edebiyat Kafe

Kurban Tamam da İsmail Kim?…

Kurban Tamam da İsmail Kim?…
2

İbraniceden Arapçaya, Arapçadan Farsçaya ve Farsçadan da Türkçeye geçen ‘Kurban’ kelimesi ‘yakınlaşma’ ve ‘yaklaşma’ anlamlarına gelir.

Dini açıdan ise kurban; ‘Allah’a yakınlaşmak amacıyla belirli şartları taşıyan hayvanları kesmek’ demektir.

Sadece İslam dininde değil, tek tanrılı ya da çok tanrılı hemen hemen bütün dinlerde var olan bu ibadet, maalesef ne bu ibadeti yerine getirenlerin çoğu tarafından, ne de her kurban bayramında ortaya çıkıp Allah’tan daha merhametli olduğunu sanan, hayvansever görünümlü insansevmezler tarafından anlaşılabilmiştir.

Kurban ibadetinin bu iki kesimde de tam olarak anlaşılamadığını ispatlayan görüntüleri ve söylemleri bugünden itibaren üç dört gün boyunca bol bol görecek, bol bol duyacak, bol bol okuyacaksınız.

Mutlaka yine ibadet yaptığını zannederek sokakları kan gölüne çevirenlerin neden olduğu kötü görüntüler dolaşacak medyada…

Mutlaka yine bu görüntülere bakarak şöhretine şöhret katmak isteyen birkaç kişinin hezeyanlarına şahit olacağız.

Üstelik bu bayram bir de “Sosyal Mesafe” tartışmalarını izleyeceğiz. Çarşıda pazarda, diskoda barda, camide plajda, AVM’de sokakta gördüğümüz sosyal mesafe ihlalleri mutlaka kurban kesim yerlerinde de yaşanacak. Ancak herkes kendi ihlalini sevip başkasının ihlaline kızacak.

Kurban konusundaki en büyük yanılgı, kurbanın fakirlere et dağıtmak amacıyla kesildiğini zannetmektir.

Keşke Allah’a yaklaşmak bu kadar kolay olsaydı…

Eğer sadece fakirlere et dağıtarak Allah’a yaklaşılsaydı hepimiz çoktan Allah’a komşu olmuştuk bile…

Kesilen kurbanın etini fakirlere dağıtmak, sadece o kurbanı değerlendirmektir. Kurban kesmenin anlamı ise çok daha derindir.

Hepimiz biliriz ki; kurban ibadetinin kökeni Hz. İbrahim ile oğlu İsmail arasında geçen bir kıssaya dayanır.

Gelin bu kıssayı Kur’an- Kerim’den dinleyelim. Saffat Suresi’nin 102 ile 107. Ayetleri arasında Allah, bu olayı şöyle anlatıyor:

“…Derken çocuk onun çaba ve tasasına ortak olacak olgunluğa eriştiğinde, (İbrahim) şöyle dedi: ‘Yavrucuğum! Kendimi rüyada seni kurban ederken görüyorum; bir bak bakalım, sen bu işe ne dersin?’ (Oğul); ‘Babacığım!’ dedi, ‘Sana emredileni yap; inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.’

Sonunda o ikisi Allah’a teslimiyetlerinin bir gereği olarak (vardıkları sonuca) uydular ve (babası) onu yüzüstü yatırınca,

 Biz kendisine ‘Ey İbrahim!’ diye seslendik:

 ‘Artık rüyanı gerçekleştirmiş bulunuyorsun!’ Nitekim Biz, iyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz.

Hiç şüphesiz bu, elbet apaçık bir sınavdı.

Ve Biz ona fidye olarak muhteşem bir kurban verdik.”

Olayın gerçekte nasıl yaşandığını Allah bilir. Zira Kuran’da zaman zaman olaylar, simgesel ifadelerle anlatılır.

Tarihi kaynaklar, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’e oldukça ilerlemiş bir yaşta kavuştuğunu ve bu yüzden de ona çok aşırı bağlandığını yazar. Öyle ki; İsmail’e olan sevgisi, Allah’a olan sevgisinin önüne geçmeye başlayacaktır.

Allah’ın ‘apaçık bir imtihan’ olarak nitelendirdiği rüya da tam bu noktada devreye girer. Yani İsmail, İbrahim’in Allah’a yaklaşmasını engelleyen bir simgedir.

Dolayısıyla kurban bayramında kurban etmeniz gereken şey, sizin Allah’a yaklaşmanızı engelleyen şeyler olmalıdır. İbrahim’in İsmail’i sevdiği kadar sevdiğiniz bir şey…

Belki eşiniz, belki işiniz, belki yeteneğiniz, belki gücünüz, belki cinsiyetiniz, belki statünüz…

Siz de kendi İsmail’inizi yatırmalısınız bıçağın altına…

Merak etmeyin; Allah, İsmail’inizi alacak değildir elinizden…

Zira bu İbrahim’in dinidir; kana susamış tanrıların, mazoşistlerin ve işkencecilerin değil.

O kestiğiniz koç, ancak İsmail’in bedeli olduğunda ‘kurban’ sıfatını kazanır. Yalnızca kurban olsun diye koç boğazlamak ise kasaplıktır.

Ahmet KESKİN

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

"Kıyamet borusu çaldığında, ben, elimde bu kitapla yüce yargıcın huzuruna çıkacak ve şöyle haykıracağım: İşte yaptıklarım, işte düşündüklerim ve işte ne olduğum. BU kitapta ben her şeyi, bütün açıklığıyla dile getirdim. Yaptığım hiçbir kötülüğü gizlemediğim gibi, yapmadığım bir iyiliği de söylemedim. Gerek rezil ve sefil, gerekse asil ve iyilik sever olduğum zamanları tüm içtenliğimle gözler önüne serdim. İç yüzümü tıpkı senin bildiğin gibi dışa vurdum. Ey ebedi Varlık! Kullarını etrafıma topla da itiraflarımı dinlesinler. Topla ki kederlerim karşısında inleyip, çirkefliklerim karşısında utansınlar. Ve hepsi birer birer Taht’ının dibine gelip, kalplerindekini aynı içtenlik ve dürüstlükle itiraf etsinler. Sonra da içlerinden birisi çıkıp, cesaret edebilirse, ‘Ben, bu adamdan daha iyiyim’ desin." Jean-Jacques ROUSSEAU / İTİRAFLAR

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

Yorumlar (2)

  1. Yine harika bir yazı olmuş.. Resmen nokta atışı yapmışsınız.

Bir cevap yazın