1. Anasayfa
  2. Edebiyat Kafe

Can Yangını

Can Yangını
3

Can yangını varken son günlerde hiç bir şey yazamıyorum. Yazmak istemiyorum. Üzüntüm öyle büyük ki; hiç bir kelime ifade etmeye hiç bir cümle anlatmaya yetmeyecek sadece bunu biliyorum. Çocukken ders kitaplarında okuduğumuz savaşlar geliyor hep böyle zamanlarda aklıma. Savaşlar çok eskiden yaşanmış ve sona ermiş, dünya bir düzene oturmuş bir daha savaş yaşanmayacak artık diye düşünürdüm hep çocukken. Çünkü bunlar yıllar önce yaşanmış bitmiş kitaplara geçmişti bana göre. Tarih derslerinde detaylı detaylı hepsini okuduk yıllarca. Hangi ülke hangisiyle savaşa girmiş, kazanmış yahut malup olmuş. Birinci dünya savaşı, ikinci dünya savaşı, Çanakkale Zaferi gibi bir çok örneğiyle tarih olup kalmışlardı ve biz bunları okuyup öğreniyorduk. Ama başka bir şeyler daha vardı yeni küçük çatışmalar, işgaller duyuyorduk çocukken de bazı bazı. Ama tarih kitaplarında okumadığım için hiç büyük bir şeymiş gibi gelmezdi nedense. Çünkü savaşlar sadece kitaplarda anlatılırdı. Ama öyle değilmiş… 

İnsanlığın Sonu

Uzaklarda yaşanan savaşlar en yakınımıza kadar geldi. Hatırladığım ilk büyüklerden biri Irak savaşıydı; henüz liseye gidiyordum ve savaşın yıkımını günlerce haberlerde izleyip etkilendiğimizi, masum insanlar üzüldüğümüzü biliyorum. Dünyanın bir çok yerinde yaşanan zulümler, çatışmalar, işgaller hiç bitmedi. Son yıllarda ise Suriye’deki savaşa şahit olduk. Ama bu sefer daha farklıydı diğerlerinden. Ekonomik, kültürel, göçmenler, siyasal gibi birçok yönüyle etkilendiğimiz bir savaş oldu bu bizim için. Dünyanın dört bir yanında güçlü devletler güçsüzleri ezip geçerken her gün binlerce masum insanlar ölüyor. İnsanlar evinden yurdundan ailesinden oluyor. Ne için? Ya petrol, ya altın; yani para. İnsanın adı yok. Aynı zamanda değeri de. Dünya öyle kötü bir yer ki hiç bir zaman insan insana yaşayamadan kıyamete ulaşacağız sanırım. Ve o büyük gün geldiğinde perde tüm insanların üzerine örtülecek. İşte bunu unutuyor insanoğlu. 

Asker

Askere giderken geri dönmeyecek gibi yola çıkmayı, sevdiklerini tekrar görememe ihtimalini düşünmenin verdiği kaygıyı askerliğini yapan her büyüğümüz, kardeşimiz bilir. Büyüdüğü şehirden hiç çıkmamış ailesinden ilk defa ayrılan gençler olduğu gibi yıllarca farklı şehirde üniversite okumuş, çalışmış gençler çoğunlukla bilmedikleri şehirlere doğru vatani görevini yerine getirmek için yola koyulurlar. Meçhule giden bir yolculuktur bu. “Ayakkabınla git ayakkabınla gel” demişti bana birisi ben askere giderken. Önce ne olduğunu kavrayamamıştım bu sözün anlamını. Sonraları anladım. sağ salim git ve gel! Geride bıraktığı ailesi, eşi, dostları, sevdiği yolunu gözler. Her telefon çalışında aklına o, her haber dinleyişinde kulaklarına onun ismi, her asker gördüğünde o gelir gözüne, kulağına, kalbine. Sürekli teskere günü sayılır.

Kadın sevdiğini, nişanlısını, kocasını bekler. Ana baba kuzusunu merak eder. Er ise gününü tamamlayıp sevdiklerine kavuşmayı, rütbeli asker ise çoluğunun çocuğunun rızkını çıkartıp bu gün de hayatta kalıp ailesine bağışlandığı için haline şükreder. Bekleyen de, beklenen de hep kavuşmaya özlem duyar o güne inanır. Vatan borcu hak, şehitlik mertebesi lütuf fakat” Ölüm Allah’ın emri de şu ayrılık olmasaydı…” der bir türküde. Askerine ulaşamamak nasıl endişe verirse, merak edildiğini bilip  haber verememenin kaygısı da ağır gelir insana. Şehit haberini almak mı!? 

Eksik

Gencecik yaşında şehit düşen bir askerin ardında ana, baba, kardeş, eş, dost, çocuk olmanın acısını ancak bunu yaşayanlar anlar. Çünkü bir ana oğlundan, bir baba yiğidinden, bir kadın eşinden, bir çocuk babasından, bir bebek hiç hatırlayamayacağı babasından kopmuştur… Allah kimseye bu acıyı yaşatmasın artık, gül yüzlü Mehmetçiklerimiz sağ salim sevdiklerine kavuşsunlar her zaman…

Can Yangını İçin

Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, kıymetli ailelerine sabırlar diliyorum. Ülkemizin başı sağ olsun.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Samet Koca 1986 yılında Denizli'de doğdu. Kütüphaneci bir babanın oğlu olduğu için çocukluğu ve ilk gençlik dönemini babasının çalıştığı ilçe halk kütüphanesinde kitaplar ve ansiklopediler arasında okuyarak geçirdi. Ortaokul döneminde başlayan müzik tutkusuyla, şiir ve şarkı sözleri yazmaya, filmlere ve kitaplara olan tutkusuyla da kısa hikâyeler yazmaya başladı. Pamukkale Üniversitesi Tekstil, Anadolu Üniversitesi İşletme bölümlerinden mezun oldu. İlk kitabı O'nun Bebeği Mart 2018'de yayımlanmış olup yeni kitaplarını yazmaya devam etmektedir. Yazara ulaşmak için sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz. www.instagram.com/sametkocaofficial www.facebook.com/smtkoca www.twitter.com/samet_koca

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir
biriktiriyorum

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

Yorumlar (3)

  1. 1 Mart 2020

    Hislere tercüman oldunuz.
    Hepimiz aynı acının insanlarıyız.
    Gerçekten çok ama çok üzgünüm…

  2. 1 Mart 2020

    Dünya, en alt bilinç seviyesi, bu bilinç seviyesinde biz neredeyiz, ne haldeyiz?!

  3. 1 Mart 2020

    Hisler ortak…Ne yazık ki ortak. Rabbim hepimize fakat en çok evlatların ailelerine sabır nasip etsin.

Bir cevap yazın