Hepimiz ilkokul numaralarımızı hatırlarız. Şöyle hafızanızı biraz zorladığınızda aslında ilkokul numaramızla birlikte aklımıza ilk hayranlık duyduğumuz kişi gelecek : Öğretmenimiz. Annemizden sonra en çok görmeye başladığımız dünyanın en bilgili ve en güzel/yakışıklı saygı,emek,sevgi ve gelecek işçisi . Öğretmen ve iki hipotez Ben anaokuluna başladığımda “öğretmen”in tanımını hemen yapmıştım kafamda. Hatta bir değil tam iki hipotezim […]
Hepimiz ilkokul numaralarımızı hatırlarız. Şöyle hafızanızı biraz zorladığınızda aslında ilkokul numaramızla birlikte aklımıza ilk hayranlık duyduğumuz kişi gelecek : Öğretmenimiz.
Annemizden sonra en çok görmeye başladığımız dünyanın en bilgili ve en güzel/yakışıklı saygı,emek,sevgi ve gelecek işçisi .
Ben anaokuluna başladığımda “öğretmen”in tanımını hemen yapmıştım kafamda. Hatta bir değil tam iki hipotezim vardı. Öyle ya ne sorsam cevaplayan “öğretmen” ancak bir yürüyen ansiklopedi olabilirdi ya da çocuk aklıyla düşündüğüm ve eğitim fakültesinde geçirdiğim bu günlerde beni gülme krizlerine sokan ikinci hipotezim de vardı: Öğretmenim kitap yemişti! Hem de tüm yemeklerinde öğretmen olana kadar kitapları yalayıp yutmuştu!
O günlerde kafamda canlanan öğretmenimin elinde çatal bıçağıyla tabaktaki kitabı yemesi beni şok etmişti. Öğretmen olmak belli kitaplar yenmesi gerektiğini düşünmüştüm. Mesela bir matematik öğretmeni benden büyük kuzenlerimde gördüğüm o matematik kitabını yemeliydi. Hem de yalayıp yutmalıydı!
Bir öğretmen adayı olarak hala o “ilk öğretmenime” hayranım. Fark etmeden onun gibi tahtanın önüne çıkıp konuşmaya çalışırdım. Beni öğretmen olma hayaliyle süsleyen “ilk öğretmenim”e minnetim bu yüzden çok büyüktür.
Minnet ve vefa konusu geldiyse başöğretmenim Mustafa Kemal Atatürk’ten bahsetmeden geçmem yahut başöğretmen hakkında iki kelam etmeden yazımı bitirmem büyük hadsizlik olacaktır.
Zira O, Latin asıllı Türk alfabesini tanıtmak üzere geçtiği kara tahta önündeki fotoğrafı hepimizin gözlerinin önünde canlanmaktadır.
Bugünü kutlama sebebimiz Atatürk’ün başöğretmenliği kabul ettiği gün olması dolayısıyladır. 1981 yılından itibaren 24 Kasım her yıl kutlanmıştır. Çoğu zaman fedakar öğretmenlerimiz öğrencilerini çocuklarından önde tutmuşlardır. Bu konuda birkaç tecrübeli öğretmenimle konuştum.
Tazecik bir öğretmen adayı olarak öğretmenlerimin tecrübelerini aktarmasıyla aslında ne kadar kutsal olduğunu fark ettiğim bu meslek dalında henüz ayakta durabilmeyi yeni yeni öğreniyorum. İnanın öğretmenlerimin anlattıkları tecrübeler o kadar içten ve o kadar samimi tecrübeler ki …Çocukların masum bakışları ve henüz akıllarına sızamamış o pis düşüncelerden tamamen yalıtılmış olmaları , bir şeyi yaparken aslında yalnızca sevmek duygusuyla hareket etmesi …
Şehit Neşe Öğretmen,Şehit Necmettin Öğretmen ve “Öğretmen oldum ben!” sevinciyle akıllarımıza kazınan Şehit Şenay Aybüke Öğretmen ve diğer şehit öğretmenlerimiz en çok sizin öğretmenler gününüz kutlu olsun.
Biz gelecek işçileri olarak bugün ,yarın ve daima yanınızdayız. Sizler de bugün saygıdeğer meslektaşlarıma kendinizi hatırlatın.Çocuklarından önde tuttukları öğrencileri olarak vefanızı göstermek için yalnızca bugünü beklemeyin.
İlk öğretmenime ve daha sonra tanıştığım tüm öğretmenlerime sevgilerle…
ÖĞRETMENLER GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN !
Ne güzeldir öğretmeniniz için yetiştirdiği öğrencileri tarafından böyle güzel anılmak. Bir gün sizi de öğrencilerinizin gülümseyerek hatırlaması dileklerimle.?
Teşekkür ederim ,böyle anılmak güzel bir his olsa gerek .İnşaallah bir gün tatmak isterim. 🙂
Harikaydı,aktı geçti.Kaleminiz kurumasın sevgili Nazlı?
Teşekkür ederim,Şadan hanım.Kalemlerimiz daima yazsın.