Kötü insan olmamak iyi insan yapar mı bizleri? Umarım ki çevremizde böyle çok az insanların varlık gösterdiği yaşamlarımız vardır. Fakat bu sorgu; yılı bitirirken fazlasıyla kurcalıyor zihnimi. Gerçekten iyi insan kavramını açıklamak fazlasıyla zor hatta imkansız zannımca. Herkesin bir fikri olabilir bu konuda. Herkes yaşamının yönüyle ‘iyi’ kavramına yön verir. Herkesin iyisi, iyi beni kendi […]
Umarım ki çevremizde böyle çok az insanların varlık gösterdiği yaşamlarımız vardır. Fakat bu sorgu; yılı bitirirken fazlasıyla kurcalıyor zihnimi. Gerçekten iyi insan kavramını açıklamak fazlasıyla zor hatta imkansız zannımca. Herkesin bir fikri olabilir bu konuda. Herkes yaşamının yönüyle ‘iyi’ kavramına yön verir. Herkesin iyisi, iyi beni kendi gözünde şekillidir.
Fakat kötü olmamak gerçekten iyi kılar mı bizleri?
Kimseye kötülük yapmak istememek, niyetinin kötülük olmaması ve buna inanmak yeterli kılıyor bazen ruhumuzu. Olağan durumlarda bile ‘ben kötü bir insan değilim’ e o kadar inanıyoruz ki böylelikle sıradan olmanın tanımına varıyoruz. Artık sıradan insanlar olmak kimseye dokunmadan, görünce görmezden gelerek, bilmemeyi dilemek oldu ne yazık ki!
Yoldan geçerken her gün gördüğünüz o kedi artık sıradanlaşıyor ve bazen fark bile etmiyorsunuz. Kuşları havada uçarken gördükçe güzelliği artık bize basit bir görüntü izlenimi veriyor. Karıncalar göç ederken yahut sürü halinde çalışırken ne yazık ki -umuyorum ki olmuyordur- basıp ilerliyoruz, fark bile etmiyoruz. Peki bir bakışımızla bile incitebileceğimiz onlarca insan, yabancı, çocuk, arkadaş , aile …
Hayat koşturması ve kendimizle o kadar iç içeyiz ki artık bu hal sıradan bir alışkanlık halinde seyrediyor. ‘Aslında öyle yapmak istemedim’ e alışıp her içimize sinmeyen olayda bunu etiketleyerek devam ediyoruz. Çünkü sıradan, çünkü alıştık ve umarsızlaştık.
İnce düşünmenin çok zor ve ulaşılmaz olduğuna inandırdık kendimizi. Halbuki bir yetim başını okşamanın inceliği ve naifliği vardı bizim kılavuzumuzda. ‘Benim Hayatım’ derken fark etmeden hep ‘ ben’ oldu önceliğimiz.
Bize dokunan ve emeği geçen herkesi yolda gördüğümüz o kediye dönüştürdük, güzellikleri artık fark bile etmediğimiz uçan kuşlara döndüler ve belki de karınca naifliğimizin üzerine basarak kendi hayatımız için koştururken ezip yok edildik/ettik.
Görmek çok elzem bir fıtrattır. Konuşmak için, yürümek için geçirilen zamanı, görmek için de verseydik; hayatlarımızda ‘keşkelerimiz’ yalnızca yetişmek için çabaladığımız, hayatımızda oluşturduğumuz kendi iyiliklerimiz olurdu belki de.
Yaptığımız seçimler hiç var olmayacaktı ve kim bilir bir kalp kırmanın korkusuyla dolu bir benlik olurduk hepimiz.
Ya sevmeyecekti insanoğlu ya da sevmenin koşullarını bilerek yerine getirecekti bu hislerinin var oluşunu. Kılavuzdan kopmayacaklardı. Basitleşmeyecekti sevgi de. Her şeyleşmeyecekti kimseler. Her sevgi basitleşmeyecek ve herkeste aynı şekliyle var olmayacaktı. Bu bir sınavdı. Bu körlük, esasında bir iletiydi.
Bazen herhangi bir objeyi, eşyayı, kitabı, mevsimi… Yani gerçekten herhangi bir şeye çok kıymet veririz. İyi ki de veririz. Her şeyi aynı gören gözlerimiz olduğunda kıymet verme, değer gösterme algılarımız da basitleşmez mi? Büyük/Küçük bir şeye verilen değer de bizim hayrımızadır elbette. Bazen değer verdiklerimizin yerini almaz hiç bir şey . Sonrasında hayıflanır dururuz, nedenler silsilesi sıralanır durur. Aslında fark ettiğimizde görüyoruz ki bu bizim iyilik havuzumuzdaki değer kriteridir. Basitleşmeyen sevgi gücümüzdür. Yerine gelmez ki zaten, hiç bir sevginin karşılığı yoktur ki… Milyonlarca canlı doğarken hangisi birbirinin aynısı? O halde hangi sevgi birbirinin aynısı olsun ki ? Yaratıcı tarafından her birimiz ayrışmışken , yine yaratıcının etkisiyle fıtrat yapımızdaki sevgi nasıl aynılaşır ki? Yerine geçebilir ki?
Bir insan kalbi kırmanın ağırlığını görmekte fayda var . O ağırlık ki çok elzem bir yüktür. Ve evet korkmalı. Basitleşmesine izin vermemeli. Bu olgumuzun basitleşerek ‘benlik yaşamımıza’ dönüşmesine asla müsade etmemeli.
Bir kalp kırmanın bu kadar kolay olduğunu bilerek, hoyratça davranmak nasıl açıklanabilir ki?
Adaletinize güveniyorsanız ne mutlu.
Bilerek acıtıyorsanız, ne acınası. Bir adalet terazisi vardır ,
Umuyorum ki O’na kalmadan biter bu dünya serüveni.
Eğer kalırsak biliyoruz şükür ki olacağı…
Her şeyin fazlası zarardır. Her şeyin … Unutmamalı.
Mükemmel bir anlatım ahh dengede kalabilelim İNŞALLAH
Biriktikçe daha fazla inşallah♥️??
Emeğinize sağlık çok başarılı bir yazı olmuş ??
Çok teşekkürler ??
Muhteşemdi, idrakına sağlık Zeynep’ciğim.
Değerli yorumunuz için çok teşekkürler ?? Keyifli okumalar diliyorum .?