İyi Ben
6
|

Kötü insan olmamak iyi insan yapar mı bizleri?

Umarım ki çevremizde böyle çok az insanların varlık gösterdiği yaşamlarımız vardır. Fakat bu sorgu; yılı bitirirken fazlasıyla kurcalıyor zihnimi. Gerçekten iyi insan kavramını açıklamak fazlasıyla zor hatta imkansız zannımca. Herkesin bir fikri olabilir bu konuda. Herkes yaşamının yönüyle ‘iyi’ kavramına yön verir. Herkesin iyisi, iyi beni kendi gözünde şekillidir. 

Fakat kötü olmamak gerçekten iyi kılar mı bizleri?

Kimseye kötülük yapmak istememek, niyetinin kötülük olmaması ve buna inanmak yeterli kılıyor bazen ruhumuzu. Olağan durumlarda bile ‘ben kötü bir insan değilim’ e o kadar inanıyoruz ki böylelikle sıradan olmanın tanımına varıyoruz. Artık sıradan insanlar olmak kimseye dokunmadan, görünce görmezden gelerek, bilmemeyi dilemek oldu ne yazık ki!

Bir günümüz nasıl geçiyor ?

Yoldan geçerken her gün gördüğünüz o kedi artık sıradanlaşıyor ve bazen fark bile etmiyorsunuz. Kuşları havada uçarken gördükçe güzelliği artık bize basit bir görüntü izlenimi veriyor. Karıncalar göç ederken yahut sürü halinde çalışırken ne yazık ki -umuyorum ki olmuyordur- basıp ilerliyoruz, fark bile etmiyoruz. Peki bir bakışımızla bile incitebileceğimiz onlarca insan, yabancı, çocuk, arkadaş , aile …

Hayat koşturması ve kendimizle o kadar iç içeyiz ki artık bu hal sıradan bir alışkanlık halinde seyrediyor. ‘Aslında öyle yapmak istemedim’ e alışıp her içimize sinmeyen olayda bunu etiketleyerek devam ediyoruz. Çünkü sıradan, çünkü alıştık ve umarsızlaştık.

İnce düşünmenin çok zor ve ulaşılmaz olduğuna inandırdık kendimizi. Halbuki bir yetim başını okşamanın inceliği ve naifliği vardı bizim kılavuzumuzda. ‘Benim Hayatım’ derken fark etmeden hep ‘ ben’ oldu önceliğimiz. 

Bize dokunan ve emeği geçen herkesi yolda gördüğümüz o kediye dönüştürdük, güzellikleri artık fark bile etmediğimiz uçan kuşlara döndüler ve belki de karınca naifliğimizin üzerine basarak kendi hayatımız için koştururken ezip yok edildik/ettik.

Görmek çok elzem bir fıtrattır. Konuşmak için, yürümek için geçirilen zamanı, görmek için de verseydik; hayatlarımızda ‘keşkelerimiz’ yalnızca yetişmek için çabaladığımız, hayatımızda oluşturduğumuz kendi iyiliklerimiz olurdu belki de.

Yaptığımız seçimler hiç var olmayacaktı ve kim bilir bir kalp kırmanın korkusuyla dolu bir benlik olurduk hepimiz. 

Ya sevmeyecekti insanoğlu ya da sevmenin koşullarını bilerek yerine getirecekti bu hislerinin var oluşunu. Kılavuzdan kopmayacaklardı. Basitleşmeyecekti sevgi de. Her şeyleşmeyecekti kimseler. Her sevgi basitleşmeyecek ve herkeste aynı şekliyle var olmayacaktı. Bu bir sınavdı. Bu körlük, esasında bir iletiydi. 

Heyhat olamadık kılavuzdaki bir belirti. Olamadık sanırım esaslı bir iyi.

Bazen herhangi bir objeyi, eşyayı, kitabı, mevsimi… Yani gerçekten herhangi bir şeye çok kıymet veririz. İyi ki de veririz. Her şeyi aynı gören gözlerimiz olduğunda kıymet verme, değer gösterme algılarımız da basitleşmez mi? Büyük/Küçük bir şeye verilen değer de bizim hayrımızadır elbette. Bazen değer verdiklerimizin yerini almaz hiç bir şey . Sonrasında hayıflanır dururuz, nedenler silsilesi sıralanır durur. Aslında fark ettiğimizde görüyoruz ki bu bizim iyilik havuzumuzdaki değer kriteridir. Basitleşmeyen sevgi gücümüzdür. Yerine gelmez ki zaten, hiç bir sevginin karşılığı yoktur ki… Milyonlarca canlı doğarken hangisi birbirinin aynısı? O halde hangi sevgi birbirinin aynısı olsun ki ? Yaratıcı tarafından her birimiz ayrışmışken , yine yaratıcının etkisiyle fıtrat yapımızdaki sevgi nasıl aynılaşır ki? Yerine geçebilir ki? 

 Bir insan kalbi kırmanın ağırlığını görmekte fayda var . O ağırlık ki çok elzem bir yüktür. Ve evet korkmalı. Basitleşmesine izin vermemeli. Bu olgumuzun basitleşerek ‘benlik yaşamımıza’ dönüşmesine asla müsade etmemeli. 

İyi ben

Bir kalp kırmanın bu kadar kolay olduğunu bilerek, hoyratça davranmak nasıl açıklanabilir ki? 

Adaletinize güveniyorsanız ne mutlu.

Bilerek acıtıyorsanız, ne acınası. Bir adalet terazisi vardır ,

Umuyorum ki O’na kalmadan biter bu dünya serüveni.

Eğer kalırsak biliyoruz şükür ki olacağı…

Her şeyin fazlası zarardır. Her şeyin … Unutmamalı.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Denklemin hayat sürecin. Sürecin mihmanı ise esas benliğin… Aynı şeyleri yaşamıyoruz. Biz aynılaşıyoruz. Olgunlaşmıyoruz. Birikiyoruz. Biriktikçe dimdik değil kamburlaşıyor ve en kolaya odaklanıyoruz. Ve ben; zamanlaşıyorum, anı’laşıyorum ve birikimlerimle ağırlaşıyorum. Halk dilinde sanırım böyle olgunlaşıyorum…

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

Yorumlar (6)

  1. Mükemmel bir anlatım ahh dengede kalabilelim İNŞALLAH

  2. Emeğinize sağlık çok başarılı bir yazı olmuş ??

  3. 2 Ocak 2020

    Muhteşemdi, idrakına sağlık Zeynep’ciğim.

Bir cevap yazın