” Henüz değil “in Gücünü Hissettim Her hafta Rabb’im izin veriyor da düzenli olarak , çocuk evlerine gidiyorum. Bir gün çocuklarla beraber halka olduk oyun oynuyoruz. Oyun bu ya, elbet kuralları var ve bir de kazananı. Çocuklardan biri -yaklaşık 4 yaşında- oyunu kazanamayınca ağlamaya başlayıp kendini yere attı. Ve bu davranışı, oyunu her kaybedişinde tekrarladı. […]
” Henüz değil “in Gücünü Hissettim
Her hafta Rabb’im izin veriyor da düzenli olarak , çocuk evlerine gidiyorum. Bir gün çocuklarla beraber halka olduk oyun oynuyoruz. Oyun bu ya, elbet kuralları var ve bir de kazananı. Çocuklardan biri -yaklaşık 4 yaşında- oyunu kazanamayınca ağlamaya başlayıp kendini yere attı. Ve bu davranışı, oyunu her kaybedişinde tekrarladı. Belli ki bu minik kızımızın yönetemediği bir öfkesi vardı içinde.
Bir şeyi başaramamaktan kaynaklı yetersizlik hassasiyeti, çocuğa belli ki geri kalmışlık hissettiriyor ve bu duygu da dışarıya küsme, ağlama kendine zarar verme olarak çıkıyordu. Bu çocuk takdir edersiniz ki annesinin karnından bir yetersizlik anında ağlayacak, birilerine saldıracak ya da hayata küsecek şekilde programlanmış olarak çıkmadı. Bir şeyler yaşamış, yetersizlik hissine karşı bir hassasiyet kazanmış belli ki. Ya sürekli pozitif yönde pohpohlanmış (sen her şeyin üstesinden gelirsin, aslan kızım, oğlum sen her zaman en iyisini yaparsın vb beklenti yükseltilmiş) ya da sürekli eksiklikleriyle birlikte hassasiyet kazandırılmış (sen başaramazsın, o öyle yapılmaz böyle yapılır, beceriksizsin vb.).
Aslında minik kızımız bizlere mükemmel bir örnek. Bir düşünsenize bir konuda hata yaptığımızda, başarısız olduğumuzda bizler nasıl davranıyoruz? Belki de çoğu zaman en ufak bir zorlukta çabalamaktan vazgeçip kendi gelişimimize olan inancımızı yok edip hayata küsüyoruz. Bu kız çocuğu pek çoğumuzun minyatür hali adeta…
Yabancı bir ülkede öğrencilerin mezun olabilmeleri için belirli sayıda dersi geçmeleri gerekiyor ve geçemedikleri her ders için ”Henüz Değil” notunu alıyorlar. Peki neden böyle bir not veriliyor. Çünkü dersten kalırsanız, ben umutsuz vakayım diye bir düşüncede boğulabilirsiniz; ama henüz değil notunu aldığınız an öğrenme eğrisi üzerinde olduğunuzu bilirsiniz.
Hepimiz farklı farklıyız. Kimimiz henüz değil deyip zorlukları kucaklayabiliyoruz ve bu zorluklar sayesinde gelişen beynimize güvenerek yeteneklerimizi geliştirebileceğimize olan inancımız artıyor. Öğrenmeye daha aç hale geliyoruz. Hatalardan ders çıkarmayı ve aynı hatayı tekrar yapmamayı öğrenebiliyoruz. Diğer taraftan ‘Henüz Değil’ in gücünü idrak etmemiş kimimiz, zorlukları dramatik bir felaket olarak tanımlıyoruz ve hata yapmaktan kaçtıkça kaçıyoruz. Bu sayede gelişimden uzak zihnimiz, ya kolay olanı seçip, kurban rolünü oynuyor pes ediyor ya da kendinden daha başarısız birini bulup o kişi gibi olmadığı için kendini rahatlatabiliyor.
Şimdi aslında içimizde de var olan o küçük kız çocuğuna dönersek, bu çocuk en ufak bir başarısızlıkta, hatada hayata küsme davranışını nereden, niçin öğrendi? Biz çocuklarımızı hayal kurmaktan yoksun, en iyi notu alma, en mükemmel okula gitme ve daimi onaylanma ihtiyacı içinde sonuca odaklı bir robot olarak mı programlıyoruz yoksa!?
Peki ‘Henüz’e ulaşan köprüyü nasıl kurabiliriz? Bu başarısız oldu demek yerine, çocukların gelişme süreçlerini, onların çabalarını, odaklanmalarını, azmini övebilsek yani sonuçtan ziyade süreci övsek daha atılgan ve dirençli çocuklar yetişmez mi? Yani nihayetinde ‘henüz’ü de takdir edebiliriz değil mi? Bu sayede her koşulda çocuk kendini değerli hissetmez mi? Ve değerli hissettiği her an kendine güveni ve toplumda konuşması gereken yerde rahatlıkla fikrini beyan edebilecek gücü bulmaz mı kendinde?
Önce kendimize ve sonra çocuklara karşı sorumluyuz, onların çaba ve zorluğa bakış açılarını değiştirmelerine yardımcı olabiliriz. En ufak bir başarısızlıkta aptal gibi hissedip yetersizlik duygusuna bulanmış şekilde büyümelerine tanıklık etmek yerine; karşılaştıkları her zorlukta yaptıkları her hatada daha iyisini yapabilmeleri için büyük fırsatlar yattığını onlara fark ettirebiliriz.
Henüz değil ‘in gücünün tadını çıkarmak varken, şu anın zulmüne neden tutunalım.
Not: Bu yazıyı yazarken psikolog Prof. Carol Dweck’in videosundan faydalandım. Video beni inanılmaz etkiledi. Önce kendiniz ve sonra da evlatlarınız için lütfen izleyin. Sevgiyle…
Henüz değil not sisteminde değerlendirilmediğimiz için sanırım kendimize güvensizliğimiz .
Evet büyük ihtimalle, katılıyorum.
Evet kesinlikle, çok anlamlı çok.
“ben umutsuz vakayım diye bir düşüncede boğulabilirsiniz; ama henüz değil notunu aldığınız an öğrenme eğrisi üzerinde olduğunuzu bilirsiniz.” muhteşem bir şey bu düşünsenize bizde de böyle bir sistem olsa …
Evet kesinlikle, çok anlamlı çok.