”Senelerdir kendini eleştirip duruyorsun ve hiçbir şey olmuyor. Kendini sürekli onaylamayı dene ve bak bakalım neler oluyor. / Louise Hay” Hemen hemen hepimizin yaptığı çok önemli bir yanlış var. Bu yanlış o kadar önemli ki bütün hayatımızı değiştiriyor. Hemen hemen hepimiz hayalini kurduğumuz şeylerin karşısında engel olarak gördüğümüz düzinelerce bahaneye sahibiz. Bir şeyi hayal ediyoruz […]
”Senelerdir kendini eleştirip duruyorsun ve hiçbir şey olmuyor. Kendini sürekli onaylamayı dene ve bak bakalım neler oluyor. / Louise Hay”
Hemen hemen hepimizin yaptığı çok önemli bir yanlış var. Bu yanlış o kadar önemli ki bütün hayatımızı değiştiriyor. Hemen hemen hepimiz hayalini kurduğumuz şeylerin karşısında engel olarak gördüğümüz düzinelerce bahaneye sahibiz. Bir şeyi hayal ediyoruz ve o hayalden vazgeçmek için kendimize sebepler buluyoruz. Vazgeçmek için her zaman bir sebebimiz var. Ancak peşinden gitmek için kendimize sebep bulamıyoruz.
Bu zamana kadar hayalini kurduğun bir şeyi düşün. Onu gerçekleştirdin mi? Eğer gerçekleştirmediysen neden gerçekleştirmedin? Çünkü daima bahanelerin vardı. Bu durumu çok basit bir şekilde örneklendirmek istiyorum.
Çevremizde sıradan olmayan küçük çocuklar vardır. Diğer çocuklardan daha azimli, daha hayalperest ancak normal çocuklarla anlaşamayan çocuklar. Genelde derslerinde başarısızlardır ve çok fazla arkadaşları yoktur. Çok fazla ciddiye almadığımız ve asla hiçbir şeyi başaramayacağına inandığımız çocuklardan söz ediyorum. Hatta öyle çocuklardır ki çoğu öğretmen bile sevmez onları.
Kendimizi zehirlediğimiz yetmiyormuş gibi onlara da zehirimizi akıtırız. Sen aptalsın, sen yapamazsın, salak mısın mantıklı konuş gibi şeyler söyleriz. Onların hayali dünyasını yıkar ve heveslerini kırarız çünkü kendimize de yıllardır bunu yapıyoruz ve bunu değiştirmeye çalışmıyoruz.
Oysa burada atlanılan çok önemli bir detay var. Dünyayı o yargıladığımız çocuklara borçluyuz. Evet, dünyayı onlar değiştirdiler. Dünyaya sonsuz şeyleri ancak onlar katabildiler. Çünkü o çocuklardan bazıları sizin zehirinize karşı koymayı başardı. Sonra da dünyaya önemli şeyler bıraktı. Onu yok etmenize izin vermediler.
Size çok basit bir soru sormak istiyorum. Derslerinde daima başarılı olan, insanlarla anlaşabilen, normal düzeyde hayalperest olan ve kimsenin yargılamadığı herhangi bir bilim adamı biliyor musunuz? Ya da dünyaya önemli şeyler bırakmayı başaran herhangi normal bir çocuk? Size söyleyeyim, bu dünyaya sonsuz bir şeyler katabilmiş herkes sizin yargıladığınız çocuklar arasından kendilerini kurtarabilenler. Sizin o kaçık, salak, başarısız ya da bunun gibi lakaplar taktığınız çocuklar şuan sizin daha iyi yaşamanızı sağlıyor. Ve siz akıllılar, o kaçıkların buldukları icatlarla yaşamlarınızı sürdürmeye mahkumsunuz.
Kendinizi zehirlemeyi ya da zehirinizi başkalarına akıtmayı bırakın. Hayal gücü çok önemli bir şeydir. Ve hayal bu yani. Uçukça olması gerekiyor. Yoksa hayal olmazdı. Hayali mümkün kılabilirsiniz. Ne kadar uçuk olduğu önemli değil. Önemli olan o hayale ne kadar çok inandığınız.
Bu dünyada öyle insanlar var ki, hayatları tam bir örnek. Bazı şarkıcılar var mesela, onlara müzik şirketleri bile senden iş çıkmaz, sen şarkı söyleyemezsin dedi. Ancak o şuan dünyanın en başarılı şarkıcılarından birisi. Ona kimse inanmadı, o kendine inandı. Çok mükemmel motivasyon konuşmacıları var mesela, en dipten en yükseğe tırnaklarıyla kazıya kazıya çıkmayı başarmış birisi. Çünkü kimse ona inanmadı ama o kendine inandı. Sonra hepimizin bildiği bilim adamları var mesela, hatta bir tanesi hepimizin duyduğu bir söz ile anlatılabilir: ”Bana aptalsın demişlerdi, bende atomu parçalayıp ellerine verdim.” Bu sözü eminim ki çoğunuz duymuşsunuzdur. Duymadıysanız bile kimden bahsettiğimi bildiğinize eminim.
Size özel değilsiniz demiyorum, özel olmamayı seçiyorsunuz diyorum. Bana kalırsa aslında canlı olan her şey özeldir. Cansızlarda özeldir. Yani kısacası her şey özeldir. Şunu bilmenizi istiyorum, sizin dünyayı değiştiren insanlardan herhangi bir eksiğiniz yok. Gücünüzü kullanış biçiminiz farklı. Sahip olduğunuz gücü kendinizi zehirlemek için kullanıyorsunuz. Bu zamana kadar zehirlediğiniz yetmez mi? Bence yeter. Şimdi bir şey hayal edin ve peşinden gidin. Bunun ne kadar mantıklı olduğunu umursamayın. Şuan mantıklı olan her şey bir zamanlar mantıksızdı. Ama hayallerine inananlar mantıksızları mantıklıya çevirmeyi başardılar. Başka bir gezegen mi keşfetmek istiyorsunuz? Buna inanın ve çabalayın yeter.
Kendinizi zehirleyerek 10 yıl kaybettiniz, 20 yıl kaybettiniz, 30 yıl hatta 40 yıl. Hala yaşıyorsanız hiç önemli değil. Önemli olan tek şey kendinizi zehirlemeyi kesip kesmemeniz. 40 yıl hayallerini denemeyerek ve bunların imkansız olduğuna kendini ikna ederek geçirdin. Şimdi de tam tersini yapmak sana ne kaybettirir? Kendini imkansızın imkansız olmadığına inandır. İmkansızlığın göreceli bir kavram olduğunu ve en büyük engelinin zihnin olduğunu kabul et. Hayallerine inanması gereken tek kişinin kendin olduğunu aklında bulundur. İnan bana diğerleri inanmasa da olur. Sen kendi kendine yetebilecek güçtesin. Kendi kendine hayallerin için çabalayabilirsin. Başkalarının sana inanmasına ihtiyacın yok. Seni zehirlemelerine izin verme. Yalnız doğdun ve üzgünüm ama yalnız öleceksin. En azından şuanki bilim şartlarıyla.
En nefret ettiğim söz bu yaştan sonra diye başlayan cümlelerdir. Bir çok insan yaşın sadece dünyada ne kadar süredir var olduğunuzu hesaplamak için bir sayı olduğunu algılayamıyor. Yaşıyorsun işte. Önemli olan bu. Kaç yaşında olduğunun canı cehenneme! İlk insanlar 18 yaşını bile zor görüyordu. Ancak bu kadar kısa sürede kendine inananlar durumu değiştirdi. Şuan sen ortalama 88 yaşını bile görebilirsin. Yani yaşam süresi uzatılabilir. Ancak bunu oturup şikayet ederek yapamazsınız. Çalışmak zorundasınız.
Şimdi lütfen kaç yaşında olduğunuzun gerçekte ne anlama geldiğini algılayın ve yapmak istediğiniz şeyler için bir engel olmadığına dair kendinizi ikna edin. Yeterince zehirlendiniz ve başkalarını zehirlediniz. Bence bu kadar yeter. Şimdi tüm olumsuzlukların tam tersini deneme zamanı. Bu zamana kadar sürekli olumsuzca kendinizi ikna ederek hiçbir şeyi değiştiremediniz. Şimdi tam tersini yapın ve göreceksiniz ki her şey değişecek. Ayrıca bu yaştan sonra ile başlayan cümle ne kadar saçma bir şeydir ya? Ne kadar yaşamış olduğunuz ne kadar yaşayacağınızı bilebileceğiniz anlamına gelmiyor. Ayrıca bana şahsi fikrimi soracak olursanız ben 1 dakika ömrüm bile kalmış olsa, 1 dakikayı değiştirip daha anlamlı değerlendirmeyi tercih ederim. Çünkü o zaman anlayacaksınız ki o değiştirdiğiniz 1 dakika, değiştirmediğiniz 1000 yıldan daha önemlidir.