Bir şeye odaklanmak kişinin kendi içinde yolculuk yapmasına sebebiyet verir. Bu içe dönüş yeni keşifler yapmaya ya da kendi içinde oluşan yeni tümsekleri aşmaya yardımcı olur. Faydalıdır yani insan için. O odaklandığın şey ya da yer her ne ise sanki uzun zamandır aradığını bulmuş hissine kapılırsın, bakarsın bakarsın olduğun yerde değilsindir artık aklından her ne ya da neresi geçiyorsa oradasındır artık, oraya aitsindir. Bu tür yolculuklar insana hep bir şeyler katar. Hicret bir konumdan başka bir konuma göç etmek demek değildir sadece. Bir anlamda hicret kendi içinde kendini konumlandırdığın bir yerden alıp başka bir yere koymaktır. Bunun adı belki bir olgunluk, belki uyanış, belki aymak olabilir ama odaklandığın şey her ne ise işte o aradığın, kendini bulduğun şeydir.

Tevafuk bu ya bir önceki yazım olan ‘’Aşk-ı İlahi’’nin bir bölümünde de semazenlerin kısa bir şekilde bahsi geçmişti. Bu hafta içi bir semazen gösterisine konuk oldum. Maneviyatı yüksek çok güzel bir programdı. Ney dinletileri ve ilahiler eşliğinde geçti zaman. Bu tür organizasyonların yaygınlaşması temennimdir. İnsanın maneviyatını güçlendirmesinde önemli bir rol oynuyor. Hele birde semazenlerin üzerindeki kıyafetlerin her birinin ne anlama geldiğini biliyorsanız. Sema eden semazenleri izlerken şu duyguya kapılıyorsunuz (ben böyle hissederim) ‘’şu fani dünyada neyin kavgasını yapıyoruz, ne kadar boş işlerle uğraşıyoruz. Biz aciz kullarına sen yardım et Ya Rabb..’’

Semazenlerin üzerinde bulunan her kıyafetin bir ismi ve manası vardır. Başındaki 45-50 santim uzunluğunda koyu kahverengi yada devetüyü rengi olan sarık ‘’sikke’’dir. Sikke mezar taşını simgeler. Üzerindeki siyah hırka mezarlığı simgeler ve sema ederken bunu çıkarırlar. Beyaz bir kıyafet kalır üzerlerinde bunun adı ‘’tennure’’dir. Kefeni simgeler. Pervane gibi açılan geniş, kloş etektir, üst tarafı ise vücudu sarar.

Tennurenin üzerindeki yeleğe ‘’mintan’’ bununda üstüne giyilen dar ve düğmesiz bele kadar gelen ince kumaştan yapılmış yeleğe ise ‘’destegül’’ denir. Düğmesiz olduğu için ön kısmının solundan aynı kumaştan bir parmak kalınlığında uzunca bir şerit bulunur. Bu şerit sema esnasında sabitleştirilir ve sema sola doğru yapıldığından destegülün sol tarafı açılmamış olur.

Şöyle bir baktığımızda bunların hepsi bize ölümü anımsatabilir fakat sema bize ölümü değil de tekrar doğmayı anlatır. Suretler âleminden, hakikat âlemine geçmeyi anlatır.

Sema yaparken 4 kere selam verilir. Bu ‘’İnsan-ı Kamil’’ yani ‘’Hakka ulaşan insan’’ olma yolundaki 4 mertebeyi temsil eder. Bunlar; şeriat, tarikat, marifet, hakikat kapılarıdır.

Semazenlerin sağ eli göğe, sol eli ise yere bakar. Anlamı ise sağ eli haktan alır, sol eli halka verir demektir.

Sema Arapça kökenli bir kelimedir ve iki anlamı vardır. Bir anlamı tahmin etimiz gibi ‘’gökyüzü’’ diğer anlamı ise ‘’dinlemektir’’.

Gökyüzü ve dinlemek olan bu kelimelerden bahsedince benimde aklıma bu kelimelerle ilgili ilk gelen sözlerden de bahsetmek istiyorum.

‘’Gökyüzü’’
İmam Gazali gökyüzüne bakmanın faydalı olduğundan bahsetmiş ve hatta bu faydaları sıralamış; vesveseyi azaltır, hüzün ve kederi azaltır, korku vehmini giderir, Allah’ı hatırlatır, kalpte Allah’ın büyüklüğünü yayar, kötü düşünceleri giderir, karamsarlık hastalığına iyi gelir, âşıkları teselli eder, sevenleri birbirine alıştırıp yakınlaştırır ve o duaların kıblesidir.

‘’Dinlemek’’
Ömer Tuğrul İnançer hocamızın şu sözü kulağıma küpedir. ‘’Dinle ki dinlenesin’’.

Hakka hakkıyla ulaşan insan sıfatına nail olmak temennisiyle…

Tolga Özşahin

Tolga Özşahin’i sosyal medya üzerinden de takip edebilirsiniz…

İNSTAGRAM.COM ;
https://instagram.com/yazartolgaozsahin?igshid=MzNlNGNkZWQ4Mg==

FACEBOOK.COM ;
https://www.facebook.com/Tolgaozsahin1?mibextid=ZbWKwL

YOUTUBE.COM ;
https://youtube.com/@tolgaozsahin