Elimi uzatıp da dokunduğum, hissettiğim,hissi kaybolduğunda, hissetmeyi karşılıklı kaybettiğimizde de sessizce uzaklaştığım alanlar kapı … Kapılar. Doğarken içimizde koca bir boşlukla mı bu gezegene gönderildiğimizi zannediyoruz? Ah o zan‘larımız. O boşluk hissini biz yaşarken oluşturuyor, besliyor ve büyütüyoruz. Yaradanın o muhteşem kıymetiyle oluştuk, var olduk halbuki. Boşluk zihnimizde belki! Kalp dolu. Ne çabuk, ne acayip […]
Elimi uzatıp da dokunduğum, hissettiğim,hissi kaybolduğunda, hissetmeyi karşılıklı kaybettiğimizde de sessizce uzaklaştığım alanlar kapı … Kapılar. Doğarken içimizde koca bir boşlukla mı bu gezegene gönderildiğimizi zannediyoruz? Ah o zan‘larımız. O boşluk hissini biz yaşarken oluşturuyor, besliyor ve büyütüyoruz. Yaradanın o muhteşem kıymetiyle oluştuk, var olduk halbuki. Boşluk zihnimizde belki! Kalp dolu. Ne çabuk, ne acayip bir aceleyle kirlettik sesleri, sözleri. Bir akbaba merakıyla bekler olduk kardeşimizin ayağının takılmasını. Acısıyla coşmayı kar saydık, semaya açılan ellerimizden de karşılık bekledik! Yanıldık, yanlışa savrulduk.
Az kaldı… Birazdan bastırır yağmur. Evlerin ışıkları yanar bir bir. O zaman sihirli olur evler benim için. Sıcak olur, sohbet olur. Hayalimde bazı evler var örneğin. Aradığım evler var, içine girip saklanmak istediğim odalar var. Ondan belki de aynı şehir içinde sık sık ev değiştirmem. Aradığım bir şey var. Bazı evlerin önünden geçerken kokusu burnumda kalır. Sıcaklığı yüzüme vurur, vurur da kapısını çalmamak için kendimle savaşırım. Limonlu Kek kokusu gibi, dumanı üstünde poğaça kokusu gibi. Kimi evlerde de suratlar beş karışı geçer, kapısı mor dan siyaha döner, çürümüş et kokusunu aşar. Çocuk hırsızı olmak isterim o kapılarda. Kimliğimi değiştirip, görünmez olup çocukları kaçırmak isterim o kapılardan. Duymasınlar o çürümüş et kokusunu, ışıksız kalmasınlar o evde, gök gürültüsüyle titremesinler isterim. Yağmurlu havalarda yanar mumlar. Sıcaklığı artar evin. Kapıdan hüzün yerine müzik yükselir. Dışarıya çıkın oynayalım… diyerek çağırmak isterim çocukları. Kapıdan müzik sesi gelen evin çocuklarıyla yağmur altında oynamak isterim.
Baba gelir birazdan. Işık daha sıcak olur. Hem yağmur da artabilir artık. Kapı sakince kapatılabilir artık. Herkes içeridedir. Radyoda “şarkılar hep seni söyler” çalar da ben de usulca ayrılırım o evin kapısının önünden. Çocukları babaya emanet etmenin huzuruyla… Hiç kimseye hiç bir şeye söylemediğim sözlerimle, huzur içinde, kapıları bir bir yoklama alarak dönerim evime. Yağmur şimdi daha sert yağsın.
Bunlar hep özlemekten, bilirim. O duygumu da severim. Bütün iyi duygularımızı severek besleyelim isterim. Hiçbir şeyin bizim olmadığı, sahibi olmadığımız maddesel şeylerden soyunarak, huzura varalım dilerim…
Şadan YER
çok bilgilendirici bir yazı olmuş ellerinize sağlık teşekkür ederim
Limonlu Kek kokusu gibi sıcacık OL’sun evlerimiz. Evlerin önünden geçerken hissettiğim duyguları bukadar doğru kelimelerle tanımladığın için midir bilmem burnumun direği sızladı okurken.
Yüreği sıcacık ve sevgi dolu kardeşim yüreğine karşılık gelsin ömrün.
Ah çok çok teşekkür ederim.Yolumuz o kapılarda,mutlulukla birleşsin.