Duygusal deneyimlerimi ve gerçeği boğazımdan geçirerek yutarım; boğazım aracılığıyla nefes alırım, bir şeyler içerim ve yemek yerim.

Boğaz kuvvetimin ve içsel gücümün temsilcisidir, kendimi ifade etme kapasitem bu iki unsura bağlıdır. Hislerimi kalbimden sesime doğru serbest bıraktığım yer de bo- gazımdır.

Boğaz baş ile vücut, ruh ile beden arasındaki iki taraflı köprüdür.

Eğer boğazım ağrıyorsa, bazı sözler sarf ettiğim için suçluluk duyuyor ya da bir durum karşısında bazı sözler sarf etmem gerektiğini düşünüyor olabilirim.

Bu durumda kendimi bir nevi boğazımdaki ağrıyla cezalandırmak isterim.

Öfkem ve kızgınlığım ifade şansı yakalayabilmek için yanıp tutuşur ama diğer insanların tepkisinden korkarım ve boğazımı ateşe veren duyguları yutarım.

Kendimi bu duygulardan kurtarmak için yaşadıklarımı dile getirmenin tam zamanı bu an olabilir!

Eğer hissettiğim öfkeyi bastırırsam bu duygu boğazıma yükselir ve boğazımın iltihaplanmasına yol açar.

Söylemek istediğim şeyi söylemezsem ya da kendimi ifade etmede bir çatışma yaşarsam, boğazım bu baskıyı açığa çıkarır.

Boğaz kendini ortaya koyma kavramının ifadesi olduğundan, kendimi ya da kendime ait bir bakış açısını savunmada sıkıntı yaşadığımda bunu kendime veya diğer insanlara karşı otoriter bir tavır takınarak telafi etmek isteyebilirim; bu da o alandaki enerjimi kısıtlar.

Birilerinin benimle dalga geçmesini göze almaktansa, bazı şeyleri saklamayı tercih ederim.

Etrafımdaki insanlara bağımlılık gösteririm; bu insanların sözlerinin ya da hareketlerinin beni kolayca etkilenmesine izin veririm.

Streptokok bakterisinin boğazda neden olduğu enfeksiyon en sık karşılaşılan enfeksiyon çeşididir.

Irritasyona ve enerjinin baskılanmasına sebep olur. Boğaz hayatı anlama ve kabul etme yetisini temsil eder; dolayısıyla boğazımla ilgili bir sıkıntı söz konusuysa bu, varoluşumu kabul etmek konusunda derin bir çatışma yaşadığım anlamına gelebilir. Hem içimdeki gücü arar hem de bu gücü inkâr ederim.

Boğaz çakrası ve cinsel çakra birbiriyle doğrudan ilişkilidir. Daha açık anlatmak gerekirse, hipofiz bezi tiroidi uyarır; tiroit bunun karşılığında genital organlara mesajları iletir. Her ikisi de yaratıcılıkla bağlantılıdır: Boğaz çakrası düşüncelerimin yaratıcılığıyla, cinsel çakra ise maddesel yaratıcılığımla ilgilenir. Bu iki enerji merkezi aynı zamanda iletişimle ilişkilidir: Sesim aracılığıyla düşüncelerimle, cinselliğim aracılığıyla fiziksel olarak duygularımla iletişim kurarım. Bu yüzden eğer boğazımla ilgili sorun yaşarsam, kendime şunu sormam yerinde olacaktır: Kendimle ilgili ifade etmem gereken şey ne? Ayrıca cinselliğim ile ilgili hayal kırıklığı yaşayıp yaşamadığımı da kontrol etmem gerekecektir.

Besinler “yanlış bir yola” girdiğinde (genzine kaçmak) kendime hayatımın hangi alanında “yanlış bir yola saptığımı” düşündüğümü, önceliklerim bakımından hangi yönleri gözden geçirmem gerektiğini sormalıyım. Bazı şeyleri çabucak halletmek ve “kontrolü ele almak isterim çünkü tehlikede olduğumu hissederim. Eğer besinleri bütün halinde yutuyorsam bu, diğer insanlardan gelen her şeyi yuttuğumu ve kendi fikirlerimi oluşturmakta güçlük çektiğimi gösterir. Diğer insanların her şeyi benim yerime halletmesini bekleyerek kendimi pasif konuma almaya eğilim gösteririm. Eğer boğazımda mukozit varsa bu, ifade edilmeyi bekleyen çok fazla olumsuz söz ve duygu biriktirdiğim anlamına gelir.

Yutma güçlüğü (disfaji) yaşadığımda, kendine kimi ya da neyi yutmakta zorlandığımı veya bana uygun olmayan hangi gerçeği yutmaya mecbur bırakıldığımı sorabilirim (örneğin prensiplere aykırı olan bir durum olabilir). Birine veya bir duruma meydan okumak isterim ama yapamam. Ardından kim olduğumu ve ihtiyaçlarımı ortaya koymaktan, dolayısıyla hayatımda bazı değişiklikler yapmak zorunda kalmaktan kaçabilmek umuduyla kendimi fiziksel gerçeklikten koparmaya çalışabilirim.