Masal Nedir? Masal Konu Anlatımı
Abone Ol 

Masal Nedir? Masal Konu Anlatımı

Masal Nedir?  Genellikle halkın ortak yaratısı olan, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılan; olağanüstü kişilerin başından geçen olayları olağanüstü biçimde anlatan yazı türüdür. Masalın Özellikleri  Tamamen düş ürünü olmaları masalların temel özelliğidir. Olaya dayalı sanatsal metinlerdir. Yer ve zaman belirsizdir. Belirsiz geçmiş zaman/ geniş zaman kullanılır.  Masallarda dil sade ve anlaşılırdır. Masallar genellikle tekerleme ile […]

Masal Nedir? 

Genellikle halkın ortak yaratısı olan, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılan; olağanüstü kişilerin başından geçen olayları olağanüstü biçimde anlatan yazı türüdür.

Masalın Özellikleri 

  • Tamamen düş ürünü olmaları masalların temel özelliğidir.
  • Olaya dayalı sanatsal metinlerdir.
  • Yer ve zaman belirsizdir. Belirsiz geçmiş zaman/ geniş zaman kullanılır. 
  • Masallarda dil sade ve anlaşılırdır.
  • Masallar genellikle tekerleme ile başlar. 
  • Evrenseldir. Milli ögelere yer verilmez.
  • Kahramanlar genellikle devler, cinler, periler gibi olağanüstü özelliklere sahiptir.
  • Masallarda iyiler kazanır, kötüler kaybeder. 
  • Ögretici (didaktik) nitelik taşır.
  • Dünya edebiyatında Binbir Gece Masalları, Andersen Masalları,… tanınmış ve sevilen masallar arasındadır.
  • Sözlü edebiyat ürünü olan masallar, derlenerek yazıya geçirilmiştir. Türk masallarını derleme çalışmaları Ziya Gökalp’le başlamış, Eflatun Cem Güney ve Pertev Naili Boratav’la devam etmiştir.

Masalların Ortaya Çıkışı 

Masalların ortaya çıkışıyla ilgili en belinen görüş kaynağının Yunan ve Hint mitolojilerinin olduğudur. Bilinen en eski masal/fabl örneği Eski Yunan’daki ‘Ezop Masallar’ dır.

ÖRNEK

Hint Masalları ~ Pançatantra, Kelile ve Dimne

Arap-İran Masalları ~ Binbir Gece Masalları

Alman Edebiyatı ~ Grimm Kardeşler 

Türk Edebiyatı ~ Billur Köşk, Kalyanamkara ve Papamkara

Masal Planı

》》 Masallar yapısı bakımından çeşitli bölümlerden oluşur.

DÖŞEME: Tekerleme bölümüdür. ‘Bir varmış, bir yokmuş.’

SERİM: Kişilerin tanıtıldığı bölümdür. ‘Küçücük bir çocuk varmış.’

DÜĞÜM: İyilerin ve kötülerin belirginleştiği bölümdür.

ÇÖZÜM: Kötülerin cezalandırıldığı bölümdür.

DİLEK: İyi dileklerin sunulduğu bölümdür. ‘Onlar ermiş muradına, darısı buradakilerin başına…’ gibi.

Halk Edebiyatından Bir Masal Örneği

Cacı-Kız

Bir varmış, bir yokmuş… Bir memlekette fukara bir adamla bir de karısı yaşamaktaymış. Bunlar züğürtlükten illallah derlermiş. Delikanlı bir oğlanları varmış bunların, dururken bir de kızları oluvermiş. Kız doğduğu gün bir eşek yemiş, ertesi gün de anasını babasını yemiş. Derken köyü tüm temizlemeğe girişmiş… Oğlan evde yalnız kalınca cazı kardeşinden korkmuş, başını almış, kaçmış gitmiş; ama giderken nişanlısını da yanına almış.
Neyse bunlar bir ağanın yanına hizmetkar olmuşlar ve evlenmişler de. Ama tatlı gün gördükleri de pek yokmuş. Gel zaman, git zaman, ağa oğlanın yaptığı işi sevmiş, kızını oğlana vermeyi düşünmüş. Oğlan da razı olmuş, ağanın kızıyla evlenmiş.
Bir gün oğlan iki karısını yanına çağırmış, iki tabağa, birine su, birine tuz koymuş, sonra demiş ki:
“Şimdi ben gidiyorum. Tuz su olursa, su da kan olursa al tayımı salıverin. O beni bulur.”
Kısrağına atlamış, eski köyünün yolunu tutmuş.
Cacı-Kız da köyün en zenginin konağına yerleşmiş, orda yaşarmış. Oğlan eve varmış, kapıyı çalmış. Kız: “Pencereye gel.” demiş oğlana. Oğlan gitmiş.
“Ben seni tanımıyorum.” demiş kız. “Sen kimsin?”
“Kardeşinim, ağanım.”
“Değilsin.” deyince, oğlan
“Sen kardeşini nasıl tanırsın?” diye sormuş.
“Parmağında ki altın yüzükten.”
Oğlan göstermiş parmağında ki altın yüzüğü. O zaman kız hemen oğlanı içeri çağırmış, çok izzet ikram etmiş.
Aradan birkaç gün geçmiş. Ama kız her gün atın yanına varıp geldikçe, kardeşine:
“Atın üç ayaklı.”
“Atın iki ayaklı.”
“Atın bir ayaklı.” demiş.
Dördüncü gün:
“Atın hiç yok.” demiş.
Oğlan artık korkmuş o zaman, konağın bahçesinde ki beş kiraz ağacından birine atlayıvermiş. Cacı-Kız ağacın altına gelmiş, kemire kemire oğlanın bindiği kirazı devirmiş. Oğlan ikincisine atlamış, derken üçüncüsüne… Sıra son ağaca gelmiş, hala al tayı ortalarda yok…
Tam o sırada oğlanın iki karısı tabaklara bakmışlar, ne görsünler, su kan olmuş. Al tayı salıvermişler. Ama bu yandan beşinci kirazı da Cacı-Kız yarısına kadar kemirmiş, hala al tay yok. Oğlan çok korkmuş, ama umudunu da kesmemiş. Köye doğru bakarmış. Gayrı ağacın az bir yeri kalmış devrilmeye. Oğlan bir de bakmış ki al tay yıldırım gibi geliyor. Tay sahibini görünce kişneyerek ağacın dibine gelmiş, Cacı-Kıza atmış çifteyi, atmış çifteyi, parça parça etmiş onu.
Oğlan ağaçtan inmiş, al tayını tırnağından, gözünden öpmüş. Atlamış sırtına, sevdiklerinin köyüne gitmiş. Onlara başından geçenleri anlatmış.
Oradan hep birlikte eski köylerine gelmişler, kimsenin yaşamadığı sefayı yaşamışlar.

Pertev Naili Boratav
(Az Gittik Uz Gittik)

Doğu Edebiyatından Bir Masal Örneği

Oğlan ve Dev

Biri vardı, biri yoktu, bir baba oğul idiler. Onların yaşlı bir anaları vardı. Oğlan günde üç tornana çalışırdı. Bir gün çöle gitti, yolda yaşlı birine rastladı. Yaşlı adam dedi: “Oğul, sen burada ne yapıyorsun?” Oğlan dedi: “Geziyorum bakıyorum, iş falan olur, belki iş bulurum diye.” Yaşlı adam ona dedi ki: “Gel, burada çalış.” Oğlan gitti, o yaşlı adamla çalıştı. Yaşlı adam dedi: “Sana bir yılda bir ceviz vereceğim.” Oğlan da kabul etti, gitti çalıştı. Bir yıl sonra, yaşlı adam ona bir ceviz verdi, dedi: “Bu senin ücretindir.” Oğlan dedi: “Pekiyi, ben artık kendi şehrime döneyim.” Yaşlı adam oğlana dedi ki: “Yalnız, cevizi sakın yolda kırmayasın. Ne zaman memleketine ulaşırsan, o zaman kır!” Oğlan: “Pekiyi”, dedi, yolda giderken kendi kendine, ‘aman bu ceviz nedir ki, ilime götüreyim? Şunu şuracıkta kırıp yiyeyim’, dedi. Oğlan cevizi kırdı, baktı; içinden bir sürü insan, davar, inek, her ne varsa çıktı. Dedi ki: “Ey Allah’ım, bu nasıl iştir ki, cevizi kırınca, içinden bunlar çıktı? Şimdi bunları nasıl geri toplayacağım?” Allah’a seslenirken birden bir dev göründü, dedi: “Ey oğlan, ne yapıyorsun?” Oğlan dedi: “Hiç, bu cevizi kırdım, içinden bunlar çıktı. Şimdi bunları cevize geri koyamıyorum ki, memleketime götüreyim.” Dev dedi: “Pekala, ben bunları senin için toplayacağım, ancak bir şartım var: Buradan memleketine gidince, evlenmeyeceksin!” Oğlan dedi: “Olur.” Dev bir daire çizdi ve bütün hayvanları topladı, bu cevizin içine soktu. Bunun üzerine oğlan cevizi eline aldı ve şehre gitti. Şehirde cevizi yine kırdı. Bütün hayvanlar yeniden çıktı, dağ taş hayvan doldu. Oğlanın ana babası, oğullarının bu kadar davar, at ve mal getirmesine çok sevindiler. Bunun üzerine oğlanın babası: “Pekala, artık evlenmen gerek!”, dedi. Oğlan kabul etmedi, dedi: Hayır, ben evlenmeyeceğim. Ben birinin şartını kabul ettim. Eğer evlenirsem, beni öldürecek.” Babası dedi: “Yo, oğulcuğum, o şimdi çöldedir. Nerden bilecek ki, seni öldürsün.” Oğlan dedi: “Hayır, babacığım, eğer beni seviyorsan, ben evlenmeyeyim.” Sözün kısası, babası her ne dedi ise, oğlan az işitti. Sonunda babası dedi ki: “Oğulcuğum, burada hiç kimse yok, kimse anlamaz, gel sen evlen!” Sonunda düğün yaptılar. Düğünün ilk gecesi hava karardı. Oğlan baktı ki, dev göründü. Devi görünce, düğünden çıktı, ‘kaçabildiğin gibi kaç’ kıra çöle kaçtı. Çöle gitti, bir mağaraya ulaştı. Baktı; orada yaşlı bir kadın vardı. Yaşlı kadın dedi: “Oğulcuk nereye gidiyorsun?” Oğlan: “Hiç, beni bir dev öldürmek istiyor, şimdi ondan kaçıyorum”, dedi. Bu kadın dedi: “Mademki kaçıyorsun, şu iki köpeği de yanına al ki, korkmayasın.” Oğlan gitti gitti, yine yaşlı bir kadına ulaştı. O yaşlı kadın ona dedi ki: “Oğulcuk, nereye gidiyorsun?” Oğlan dedi: “Hiç, beni bir dev öldürmek istiyor, şimdi ondan kaçıyorum”, dedi. Bu yaşlı kadın dedi ki: “Güzel, pekiyi, git! Bu iki mendili de vereyim, yanında götür. Bu mağaranın arkasında yanan bir duvar var. Bu iki mendili ne zaman birbirine sürtersen, ateşin arasından sana yol açılacaktır. İşte, o zaman kaça bileceksin, hiç korkma!” Oğlan iki mendili yaşlı kadından aldı ve gitti. Gitti baktı; mağaranın arkasında yanan bir duvar var. Bu iki mendili birbirine sürttü ve ateşin içinden bir yol açıldı. Oğlan bu yoldan gitti, Gitti baktı ki; bir yerde bir kız ve kadın oturuyorlardı. Kadın dedi ki:
“Ey oğlan, sen nereye gidiyorsun?” Oğlan dedi: “Benim başımdan geçenler işte böyle; bir dev peşimde, beni öldürmek istiyor. Kadın ona dedi ki: “Hiç korkma, şimdi dev buraya gelemez.” Oğlan dedi: “Pekiyi, öyleyse, beni evladınız yerine kabul edin, burada çalışayım, siz de benim masrafımı karşılarsınız.” Oğlan birkaç gün çalıştı, onlar da onun masrafını gördüler. Bir gün kız gider, oğlanın torbasından o iki mendili alır, der ki: “Güzel, şimdi bu iki mendili birbirine sürteyim, hani bakayım, ateşin içinden yol açılacak mı?” Kız iki mendili birbirine sürttü. Baktı ki, gerçekten ateşin içinden yol açıldı. Kız o yana kaçtı. O yana kaçınca, dev de oradaydı, bu yana geldi. Dev bu yana gelince, oğlanı tutmak istedi, fakat yaşlı kadının oğlana verdiği o iki köpek, devi tuttular ve onu paramparça ettiler. Ondan sonra, oğlan kendi şehrine döndü ve düğününü yaptı.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM