1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikaye
Abone Ol 

1960 Sonrası Türk Edebiyatında Hikaye

1960 yılından itibaren edebiyatımızda hikâye türünde önemli başarılar elde edilmiştir. Yazarların bazları toplumcu çizgide, bazıları bireysel duyarlılıkla, bazıları da dini ve milli duyarlılığa dayalı bir anlayışla eser vermiştir. Yazarlar modernizm ve postmodernizm gibi yönelimlerin de etkisiyle anlatım olanakları ve teknikleri açısından hikaye türünün gelişimine katkı sağlamışlardır. 1960’lı yıllarda ülkedeki siyasal ve sosyal olaylar ve bu olaylar karşısında […]

1960 yılından itibaren edebiyatımızda hikâye türünde önemli başarılar elde edilmiştir. Yazarların bazları toplumcu çizgide, bazıları bireysel duyarlılıkla, bazıları da dini ve milli duyarlılığa dayalı bir anlayışla eser vermiştir. Yazarlar modernizm ve postmodernizm gibi yönelimlerin de etkisiyle anlatım olanakları ve teknikleri açısından hikaye türünün gelişimine katkı sağlamışlardır. 1960’lı yıllarda ülkedeki siyasal ve sosyal olaylar ve bu olaylar karşısında halkın durumu eserlere yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu dönemde Leyla Erbil, Demir Özlü, Demirtaş Ceyhun, Erdal Öz, Bilge Karasu, Dursun Akçam, Orhan Duru, Necati Cumalı, Mehmet Seyda, Talip Apaydın, Sevgi Soysal, Ferit Edgü, Yusuf Atılgan, Bekir Yıldız gibi yazarlar eserler vermiştir. 1970’li yıllardan itibaren yazarlar siyasal, toplumsal ve günlük konulan eserlerinde ele almışlardır.

Muzaffer İzgü, Füruzan, Gülten Dayıoğlu, Tomris Uyar, Adalet Ağaoğlu, Pınar Kür, Nazlı Eray eserleriyle öne çıkan yazarlardır. 1980’den itibaren de sıradan insanın yaşam mücadelesi, kadının Türk toplumundaki yeri ve çocuklar eserlerde ele alınmıştır. 1990’lı yıllardan itibaren ise bireyi merkeze alan hikâyeler yazılmaya başlanmıştır. Son dönem Türk hikâyeciliğine Nedim Gürsel, Feyza Hepçilingirler, Mustafa Kutlu, Rasim Özdenören, Hulki Aktunç, Sevgi Özel, Nazan Bekiroğlu gibi birçok sanatçı örnek verilebilir.

Postmodernizm

Postmodernizm, Batı edebiyatında bir kavram olarak 1950’li yıllarda görülmeye başlanmış; Türk edebiyatını da 1970’lerden itibaren etkilemeye başlamıştır. Postmodernistler kendilerinden önceki edebiyat geleneğine karşı çıkmışlar, eserin biçimsel özelliklerini önemsemeye başlamışlardır. Bir eserde anlatılan şeyi değil anlatımı önemsemişlerdir. Bu nedenle “Nasıl anlatırım?” sorusundan hareketle yeni anlatım tekniklerini kullanmışlardır. Metinler arasılık da bu anlatım tekniklerinden biridir.

Metinler Arasılık

Metinler arasılık, bir metin içinde diğer metinlerle ya da müzik, resim, teoloji gibi alanlarla kurulan ilişkiye dayalıdır. Çeşitli metinlerin bir metin içinde kullanılmasıyla oluşur. Örneğin bir roman yazarı eserinde halk hikayesinden, kutsal metinden, fabldan ya da başka bir yazarın romanından, hikayesinden yararlanabilir. Metinler arasılık postmodern edebiyatın temel anlatım biçimlerinden biridir. Bir metinde okurun bu anlatım tekniğini belirlemesi için iyi bir kültür birikimine sahip olması gerekir.

Küçerek Hikaye

Küçürek hikâye, hikâye türünün bir alt türüdür. Küçürek hikâyeye minimal hikâye de denir. Kısa ve yalındır. Okunması ve anlaşılması kolay bir türdür. Kelime sayısı açısından en az kelime ile kurgulanır. Küçürek hikâyede hiçbir şey uzun uzadıya anlatılmaz. Klasik hikâyedeki serim, çözüm bölümleri yoktur. Bu bölümler okurun düş gücüne bırakılır. Küçürek hikâyede yazar, çoğu zaman imgeler kurar ve onların gücünden faydalanarak hikâyesini anlatır. Bir kelimenin bile hikâyeden çıkarılması hikâyenin yapısını bozar. Bazı küçürek hikâyeler o kadar basittir ki okurda “Bu hikâyeyi ben de yazabilirim.” duygusu oluşturur.

Günümüzün modern yaşamında az zamanda çok şey yapma çabası, insanların sabırsızlıkları, zamanın azlığı, okur kitlesinin uzun metinlerden kaçma isteği, genel ağdaki bloglar, haber yazıları, sosyal medyadaki yazma ve iletişim alışkanlıkları gibi birçok faktör, küçürek hikâyeye ilgiyi giderek artırmaktadır. Şiir, fıkra, fabl, masal, manzum hikâye, atasözü gibi türlerin birçok özelliğini taşıyan küçürek hikâye, günümüzde bağımsız bir tür hâline gelmiştir. Franz Kafka (Frans Kafka), Max Jacob (Maks Yakop) gibi yazarlar dünya edebiyatında küçürek hikâyenin akla gelen ilk yazarlarıdır. Türk edebiyatında ise Ferit Edgü, Necati Tosuner, Hulki Aktunç,
Haydar Ergülen, Rasim Özdenören, Ayfer Tunç gibi yazarlar bu hikâye türünde öne çıkan yazarlardır; fakat bu yazarların dışında bu türde eser veren yazarlar da vardır.

1960 sonrası Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatında bazı sanatçılar dini yönelime göre eserler vermişlerdir. Dini yönelim Cumhuriyet Dönemi’nde insanların iç dünyalarını, ferdi duyuş tarzlarını ve inançlarını edebî eserlere yansıtmayı ilke edinen bir yönelimdir. İslamiyet’i yaşamlarına yansıtan sanatçılar, dinin huzur sağlayan boyutlarını eserlerinde ele almışlardır. İslami düşünüşü kimi zaman tasavvufi boyutlarıyla işleyen sanatçılar roman, hikâye gibi birçok düzyazı türünde eserler vermiştir. Sezai Karakoç, İsmet Özel, Cahit Zarifoğlu, Mustafa Miyasoğlu, Sevinç Çokum, Rasim Özdenören, Erdem Bayazıt, Hüseyin Atlansoy, Nazan Bekiroğlu gibi sanatçılar bu yönetimin etkisinde eserler vermişlerdir.

Cumhuriyet Dönemi’nde Sevinç Çokum, Hüseyin Nihal Atsız gibi birçok sanatçı din, dil, tarih, devlet, gelenek görenek gibi ayrıntıların üzerinde durarak milli kimliği eserlerinde işlemeye başlamıştır. Vatan ve bayrak sevgisine eserlerde önem verilmiş, kutsal kavramlar ön plana çıkarılmıştır. Türk tarihinin şanlı dönemlerine yönelik konu ve temaların çerçevesinde milli bir bilinç oluşturulmaya çalışılmıştır.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM