Edebiyat Tarih İlişkisi
Abone Ol 

Edebiyat Tarih İlişkisi

Edebiyat, duygu, düşünce ve hayallerin dil malzemesi vasıtasıyla ifade edildiği yazılı ve sözlü ürünlerin tamamını kapsar. Bu kapsamda var olan bilginin, duygu ve düşüncenin ifade ediliş tarzı bir sanattır. Geçmişi ilgilendiren bir sanat eserini oluşturmanın ve değerlendirmenin yolu hiç şüphesiz tarihi iyi bilmekten geçer. Tarihî roman yazarlarının tarih kavramı ve tarihî vakalar hakkında üst düzeyde […]

Edebiyat, duygu, düşünce ve hayallerin dil malzemesi vasıtasıyla ifade edildiği yazılı ve sözlü ürünlerin tamamını kapsar. Bu kapsamda var olan bilginin, duygu ve düşüncenin ifade ediliş tarzı bir sanattır.

Geçmişi ilgilendiren bir sanat eserini oluşturmanın ve değerlendirmenin yolu hiç şüphesiz tarihi iyi bilmekten geçer.

Tarihî roman yazarlarının tarih kavramı ve tarihî vakalar hakkında üst düzeyde bilgi sahibi olmalarının gerekliliği de buradan doğar. Bu bağlamda “edebiyat tarihi” kavramı, edebiyat eserlerinin, bunları oluşturanların; söz konusu eserlerin ilgili olduğu devir, dönem ve ortamların sosyal, siyasal ve kültürel özellikleriyle bağlantılı olarak incelenmesi durumudur. Buna göre tarihin malzemesi, geçmişte yaşanmış olaylar ve insanın hayatına karışmış kültürel değerler ve durumlardır. Tarih, bütün bunları bazı belgelere dayanarak inceler. Bu belgelerin önemli bir parçasını oluşturan edebî eserler, medeniyet tarihinin bir parçası olarak ele alınabilecek edebiyat tarihinin en temel kaynaklarını, dolayısıyla ilgi alanını oluşturmaktadır.

Zira bu eserler, yazıldığı dönemin pek çok açıdan çekilmiş fotoğrafı durumundadır.

Bu yönüyle edebî eserler, sözlü ve yazılı ürünler, gelecek için tarihsel bir anlam yüklenir; geçmişle geleceği buluşturma noktasında oynadığı rol bakımından büyük bir önem taşır. Tarih ile edebiyatın buluştuğu kavşak da burasıdır.

Edebiyat-Tarih İlişkisi 

Edebiyat, tarih, felsefe ve sosyoloji gibi bilimsel sahalar, kendi özel alanlarında bağımsız birer disiplindir. Başlangıçta tarih, edebiyatın bir biçimi olarak yer almaktayken 19. yüzyıl başlarında tarihçilerin kendi bilimsel yöntemlerini kullanarak tarih – edebiyat arasındaki ayırımı inşa ettikleri görülür.

Böylece edebiyat, insanın duygu ve düşüncelerinin, felsefî yaklaşımlarının ifadesi; tarih ise, insanoğlunun zaman içinde yaşadığı vakaların kaydı olarak ayrışır. Ancak bu iki disiplin arasındaki ilişki, her zaman aktif kalmaya devam eder. Zira bunlardan biri olmadan diğerinin anlaşılması güçtür. 

Tarih bilimi veya tarihçi, genelde insanlığın, özelde toplumların geçmişte karşı karşıya kaldığı önemli olayları ayrıntısına girmeden konu edinir.

Edebiyat ise, daha çok tarihin anlatmadığı sıradan kişi ve olaylarla, bunların bıraktığı izlerin ayrıntılarıyla ilgilenir. Tarihî şahsiyetlerin tarihte üstlendikleri rolün dışında yaşantılarına ait örneklerin belli bir olay örgüsü içinde anlatımı edebiyat biliminin, edebiyatçıların, roman ve hikâye sanatının işleri arasında yer alır.

Edebî eserin tarih öğretmek gibi bir işlevi olmasa da tarih ilmini anlama ve sevdirme yolunda etkin bir rolü vardır. Bu bağlamda tarihçinin yazdıklarıyla sunulan bir tarihî olay veya şahsiyet, edebiyat ve edebî ürünler vasıtasıyla ilgi alanı haline getirilebilir.

Örneğin,

Fatih Sultan Mehmet gibi bir devlet adamı ve çağ değiştiren İstanbul’un fethi gibi önemli bir olay ile ilgili kronolojik bilgiler vererek aktaran bilim tarihtir. Ancak Fatih’in ve fethin toplum hayatına yansıyan yönlerine edebiyat ışık tutmaktadır. Fatih Sultan Mehmet’in çocukluğunu, yaşantısını, kişisel mizacını, hassasiyetlerini, duygu ve düşüncelerini, devlet teşekkülüne ve idarî mekanizmaya ilişkin telkin ve tavsiyelerini, eserlerini ve bu eserlere yansıyan görüşlerini edebiyat bilimi aktarmaktadır.

Bütün bunlar, çeşitli sanat dallarıyla ele alınıp incelenir. Bu iki bilim alanının ilişkisi temelinde pek çok örnek verilebilir.

Tarih, pek çok savaştan sebep ve sonuçlarıyla birlikte söz ederken;  edebiyat, bu savaşların toplum hayatında yarattığı acıları örnek olaylardan kesitler kurgulayıp canlandırarak ele alır.

Ancak okuyucu, hayatın gerçeği ile sanatın gerçeği arasındaki farkı göz ardı etmeden bu ikisinin ilişkisinden yararlanabilir.

Amacı güzellik duygusu uyandırmak olan bilhassa kurmacaya dayalı sanat eseri, aynı zamanda konu edindiği alanı okuyucuya sevdirmede, dolayısıyla okuyucunun bu alanda bilgi sahibi olmasının önünü açmasında büyük rol oynar.

Örneğin;

Pek çok tarih kitabının, Cengiz Aytmatov’un Toprak Ana adlı romanı kadar savaşların insan hayatında neden olduğu dramı, toplumlara yaşattığı kötülüğü ve parçalanmasına yol açtığı ailelerin acılarını bu derece etkili anlatamadığı söylenebilir. Bu bağlamda şu yargıya varmak mümkündür: Başta tarihî roman ve hikâye olmak üzere şiir, tiyatro, biyografi, otografi, monografi ve portre gibi edebiyat ürünleri, tarihe olan ilgiyi artırmada vazgeçilmez materyallerdir.

  • Sanatçı edebi bir eser ortaya koyarken dönemin şartlarından etkilenir ve eserlerine yansıtır. 
  • Bu sebeple bir edebi eser incelenirken yazıldığı dönemin şartları ve toplumsal yapısı anlaşılabilir.  
  • Edebiyat tarihi geçmişten günümüze edebi eserleri, eserlerin yazarını ve tarihini inceleyen bir bilim dalıdır.  
  • Tarih aynı zamanda edebiyatın en çok ilişki kurduğu bilim dalıdır. 
  • Tarihi araştıran bir bilim insanı dönemi daha iyi anlayabilmek için o dönemde üretmiş olan yazarların eserlerini incelemek zorundadır.  
  • Şu çıkarımı yapmak doğru olur: Tarih edebiyattan, edebiyatta tarihten yararlanmaktadır.  

ÖRNEK METİN

TOPRAK ANA / Cengiz Aytmatov

-Çok doğru Toprak Ana.

Bizim kolhoz da onun adını taşıyor artık. Maysalbek’in asker arkadaşları onun mektubunu köy bürosuna göndermişler. Yazdıkları mektupta arkadaşlarının kahramanlığıyla gurur duyduklarını, onu asla unutmayacaklarını, vatanın da onun anısını yaşatacağını söylemişler. Yine onların yazdıklarına göre, büyük saldırının başlamasından önce Maysalbek bir düşman cephanesini havaya uçurmuş, o büyük patlamada, o civarda tek canlı kalmamış. Oğlum Maysalbek’i ve bütün kahramanları selamlıyorum elbet. Onun kahramanlığından da gurur duyuyorum. Ama hiçbir şan, hiçbir şeref onu bana geri getiremez ki! şan ve şerefin böylesini hiçbir ana hayal etmez. Analar çocuklarını yaşasınlar diye doğururlar, dünyada mutlu olsunlar diye doğururlar…

-Haklısın Tolgonay. Ben de zafer getiren o baharı hiç unutmayacağım. Hepinizin cepheden dönen askerleri karşılamaya gidişinizi de unutmuyorum. Ama o gün sevinciniz mi daha çoktu, üzüntünüz mü, bunu söyleyemem.

Edebiyat-Din İlişkisi 

  • Din öğretiminde edebiyattan yararlanılır.  
  • Din ne kadar güçlü ve açık bir şekilde ifade edilirse o kadar hızlı ve etkili bir biçimde yayılabilir.  
  • Dünya üzerinde ki büyük inanç ve dinler etkili bir biçimde dili kullanmıştır.  
  • Tıpkı tarih gibi dinde edebi eserlerin şekillenmesinde büyük rol oynar.  
  • Toplumun benimsediği din ve dini yaşayış şekli yazarın ve eserlerin etkilenmesine yol açmaktadır. 
  • Dinin etkisinde kalan edebiyatta yeni türler (tasavvuf) ortaya çıkmış ve yeni kavram ve kelimeler oluşmuştur.  
Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM