Sakine Şimşek
Sakine  Şimşek
canim-oglum1@hotmail.com
Varoluşsal Özgürlüğe Geçiş
  • 0
  • 233
  • 30 Ocak 2023 Pazartesi
  • 1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
    Bu yazıya oy vermek ister misiniz?
    Loading...
  • +
  • -

Mekanikliğin Esaretinden, Varoluşsal Özgürlüğe Geçiş ….. İnsanoğlu; geçmişten bugüne dünyanın her yerinde giderek artan bir mutsuzluğun hakimiyeti altında. ‘Bilim ve Teknoloji’ ile aklın üstünlüğünün gözle görünür hal alıp, yaşam standartlarını her geçen gün biraz daha yükseltmesine rağmen, maddeyi kendi hizmetinde kullanma becerisi, artanmutsuzluğuna maalesef çözüm olamadı. Her çağ kendisinden öncekilerine, gelişen teknoloji ve bilimin ışığı […]

Mekanikliğin Esaretinden, Varoluşsal Özgürlüğe Geçiş …..

İnsanoğlu; geçmişten bugüne dünyanın her yerinde giderek artan bir mutsuzluğun hakimiyeti altında. ‘Bilim ve Teknoloji’ ile aklın üstünlüğünün gözle görünür hal alıp, yaşam standartlarını her geçen gün biraz daha yükseltmesine rağmen, maddeyi kendi hizmetinde kullanma becerisi, artan
mutsuzluğuna maalesef çözüm olamadı.

Her çağ kendisinden öncekilerine, gelişen teknoloji ve bilimin ışığı altında fark yaratırken, insanın kendisini bilmeye olan cahilliği de aynı oranda artarak çoğaldı. Bugün dünyanın her yerinde yalnızlaşan mutsuz insanların ıstıraplarına şahit olmaktayız. internet, tv, sosyal medya, radyo, gazeteler vs. aracılığı ile gördüğümüz insan manzaraları pek de iç acıcı olmamakla birlikte, gülen yüzlerin ardındaki hüzün her türlü bağımlılıklar ile maskelenmektedir. Ve genellikle bağımlılıklar; yüzleşmekten kaçılan bir gerçekliğin üzerini örtmek için kullanılan örtü gibidir .Korku ne kadar çok
ise, örtüye o kadar daha sıkı sarılınmakta.

Peki tüm bu karmaşa, ıstırap ve mutsuzlukların sebepleri nelerdir?

Bireysel olarak da yaşanan her olumsuzluk ve mutsuzlukta, dışarıdan bir suçlu bulmakta usta olan bizler, bu konuda da bir suçlu aramalı mıyız ki? Ve gerçekten ortada bir suçlu var mıdır? Varsa kim ya da kimler yahut nelerdir?

Modern dünyanın sağladığı kolaylıkların verdiği rahatlık mı, yoksa bu kolaylıkları kullanmayı bilmeyen kullanıcı mıdır suçlu? Ya da kullanıcıyı kullanan modern dünya da mıdır suç? Eğer suçlu kullanıcı ise, peki kullanıcı kimdir? -Kullanıcı elbette ki insandır! Tüm bunların yaratıcısıda, kullanıcısıda insandır. O halde bizler kendimize suçlu diyebilir miyiz? Hem diyebiliriz, hem de diyemeyiz.

Şöyle ki;

Bir bakımdan ‘evet’ insan (her birimiz) suçludur. Çünkü; her şeyi aklı ile bilebilen insan, kendisinin gerçekte ne olduğunu bilmeye cahil kaldı. Dünya da var olan her şeyin muhteşem bir şuur ile birbirine bağlı olarak yer aldığı yaşamda, kendi varoluş amacının farkında olmaksızın ‘Şuursuzca’ yerini aldı. Böylesine bir bilinçsizlik halindeyken, neyin değeri olabilir ki?

Kendi değerini bilmeyen insan, neyin değerini tam olarak bilebilir ki? Değişken “Benliklerinin Kölesi “iken, elde ettiği seyler onun içerisindeki acıyı bastırabilir mi? Bir köle neye sahip olursa olsun, sonuçta bir köledir. Özgürlüğüne kavuşmadan sahip oldukları ile anlık mutluluklar yaşasa bile, içerisinde bitmeyen mutsuzluk ve tatminsizliğin acısı bulunacaktır. Sürücüsü olmayan bir at arabasını, gelişi güzel istediği yöne götüren atlar gibi, benliklerde efendi olup, kendi çıkarları doğrultusunda sürükler insanı. Efendi, her koşula göre sürekli değişen benlikler olmuşken, gerçek efendinin varlığından habersiz mekanikleşmiş insan; yaşamın içerisinde bir o yana bir bu yana savrulan at arabasından farksız olamayacaktır.

Diğer bir bakımdan da suçsuzdur.

Çünkü “ Şuursuz” olduğunun şuurunda olmadığından, kendisine yaptığı kötülüğün bilincinde değildir. Üstelik yaşam içerisindeki bu bilinçsizlik hali bugünün değil, dünkü bugünlerin öğrenilememiş tekrarlanışlarıdır. Yani geçmiş dediğimiz şeylerin, aslında
geçememiş olmasından dolayı, insanlık tarihinin geçmişinden bugünlere katlanarak gelen dünkü bilinmezliklerdir.

Koşullar, zaman, bilim,teknoloji vs. değişse bile insanın huzursuzluğunda ki başarısızlığı geçmişten bugüne aktarılarıp , artarak geldi. Hangi inanca, hangi ritüele, hangi kültüre, hangi ekonomik şartlara, modernleşmeye ya da neye ait olunursa olunsun; neye tutunulursa tutunulsun, başka bir kişinin ya da kişilerin daha önceki tekrarından, kopyasından öteye gidemeyecektir. Sadece seçimlerin sonuçlarından kaynaklanan maddesel refah, anlık mutlulukların süresi, bağımlılıklar, rahatlık ve kişisel ilerleme konularında farklılıklar olsa da içsel boşluğun huzursuzluğu ve tatminsizliğinde değişiklik olmayacaktır. Problemlere bulunan çözümler, ya çözümsüzlüğün bir başka şekle bürünmüş hali olacak ya da uzun vadeli sürmeyeceklerdir.

Yaşam / Varoluşsal Özgürlüğe Geçiş

Yaşam, geçen zamana bakmaksızın cevapsız kalmış tüm sorularını daima yineler. Ta ki cevaplar bulununcaya ve anlaşılıncaya kadar. Yüzyıllardır bir çok insan bulunduğu çağ ve coğrafyada, “insanın gerçekte ne olduğunun” cevaplarını, onu arayıpta bulamayanlar ya da bulup da anlayamayanlar için hep vermişlerdir.

Yaşamın içerisinde şuurlu olarak yer almış, hatta zaman ile birlikte akabilmiş bu insanların günümüze kadar gelen cevapları, bilinçliliğe açılan kapının anahtarları gibidir adeta. Fakat, bizzat deneyimlenerek öğrenilmiş her şey daha kalıcı olup; uygulanmak için kullanıldığında da bilinçsel
dönüşüm yaratır. Bu yüzden milyonlarca insan, bilinçlilikle yaşamda var olmanın ne olduğunu anlamak için, önce bilinçsizliklerinin sebep olduğu sonuçları deneyimlediler ve farkında olmaksızın da deneyimlemeye devam ediyorlar. Bir şeyin ne olduğunu tam olarak anlamanın yolu, o şeyin ne olmadığının bilinmesiyle anlaşılır. Doğruları bulmak için, yanlışların tespiti gerekir. Ve unutmamalı ki o yanlışların yanlış olduğunu kabul etmeden önce, onların o zamanki doğrular olduğu düşünülmüştü.

Kendisini kendisinden özgürleştirecek

Dünün doğru kabul edilenine, bugün yanlış denildiğinde zaten aradan geçen süre içerisinde bilinçte dönüşüm olmuş, genişlemiştir. Böyle bir bilinçte, bir tazelenme ve yenilenme söz konusudur. İşte bu yüzden insanın kendi varoluşsal değerini bilmesi, sadece anlatım ya da bilgi edinilerek öğrenilen bir şey değildir. O, ancak yaşamın içerisinde pratikle kazanılarak, yeterli farkındalık düzeyine eriştikçe anlaşılmaya başlanır. Ve anlaşılmaya başlandığı vakit, insan kendi esaretinden kurtulup; kendisini kendisinden özgürleştirecektir.

Mekanikleşmenin ıstırabından, bulunduğu an ile bütünleşip, eylemlerini tüm varlığı ile hissederek yapabilen insana dönüşmenin özgürlüğüdür bu! Uzun yıllar süren bir esaretin ardından kuşları, çiçekleri, bulutları,güneşi kısaca tüm yaşamı sanki yeniden keşfedercesine hissetmenin tarifsiz
mutluluğudur… Varoluşsal Özgürlüğe Geçiş….

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM