A-TÜRK EDEBİYATI TARİHİNİNDÖNEMLERE AYRILMASI Türk Edebiyatının Dönemlere Ayrılmasındaki Ölçütler ◦Edebiyat toplumu oluşturan bireylerin, kısacası toplumun ürünüdür. Toplum yaşamında ortaya çıkan coğrafi değişikler, siyasal ve toplumsal gelişmeler başta dil olmak üzere o milleti millet yapan faktörleri ve onunürünü olan edebiyatı derinden etkiler. Savaşlar, göçler, din ve medeniyet değişiklikleri edebiyata farklı şekillerde yansır. Bu da edebiyatın içerisinde […]
Türk Edebiyatının Dönemlere Ayrılmasındaki Ölçütler
◦Edebiyat toplumu oluşturan bireylerin, kısacası toplumun ürünüdür. Toplum yaşamında ortaya çıkan coğrafi değişikler, siyasal ve toplumsal gelişmeler başta dil olmak üzere o milleti millet yapan faktörleri ve onun
ürünü olan edebiyatı derinden etkiler.
Savaşlar, göçler, din ve medeniyet değişiklikleri edebiyata farklı şekillerde yansır. Bu da edebiyatın içerisinde değişikliklere neden olmaktadır. Toplum yaşamında ortaya çıkacak değişikler, başta dil olmak üzere o milleti millet yapan faktörleri ve onun ürünü olan edebiyatı derinden etkiler. Tarih boyunca varlığını sürdürmüş olan Türk milletinin edebiyatı da bu değişimlere paralel olarak türlü aşamalardan geçmiştir. Türk edebiyatını bu değişimler sonucunda ortak paydalarına bakıp dönemlere ayırarak incelemek daha iyi anlamamıza katkı sağlar.
◦ Türk edebiyatının dönemlere ayrılmasındaki ölçütleri şu başlıklar altında inceleyebiliriz:
◦ Dil anlayışı
◦ Dil coğrafyası
◦ Kültürel farklılaşma
◦ Dinî hayat
◦ Sanat anlayışı
◦ A- İslamiyet’ten Önceki Türk Edebiyatı
◦ B- İslamiyet Etkisindeki Türk Edebiyatı
◦C- Batı Etkisindeki Türk Edebiyatı
A- İslamiyet’ten Önceki Türk Edebiyatı
◦ 1.SÖZLÜ EDEBİYAT: ( ?-8. yy.)
◦ Dış etkilerden uzaktır.
◦ Yabancı dillerden çok az sözcük almıştır.
◦ Hece ölçüsü kullanılmıştır.
◦ Kafiye, yarım kafiyedir.
◦ Nazım birimi dörtlüktür.
◦ Bu dönem ürünleri anonimdir.
◦ Daha çok doğa, aşk ve ölüm konuları işlenmiştir.
◦ Bu dönem şairlerine “Ozan, Baksı, Kam, Şaman” adları verilir.
◦ Dönemin edebi türleri “sav, sagu, koşuk ve destan” dır.
◦ Sav: Atasözleri, özlü sözlerdir.
◦ Sagu: Ölünün arkasından söylenen şiirlerdir. Halk
edebiyatında “ağıt”, Divan edebiyatında “mersiye” adı verilir.
◦Koşuk: Sevgi, aşk, doğa konularında söylenen coşkun şiirlerdir. Halk
edebiyatında “koşma” adını alır.
◦ Destan: Olağanüstü olayları ve kahramanları anlatan uzun manzum
yazılardır.
◦Yazıtlar 38 Harfli Kök Türk alfabesiyle yazılmıştır.
◦Türk edebiyatının ilk yazılı örnekleridir.
◦Türk edebiyatının ilk nutuk örneğidir.
◦ Halka birlik mesajı verilmiş, halk Çinlilere karşı uyarılmıştır.
◦Amacı gelecek nesillere ve halka nasihat vermektir.
Abideler:
◦ Bilge Tonyukuk Yazıtı: Vezir Tonyukuk tarafından yazılmıştır. Daha çok
Çinlilerle savaşları anlatmaktadır.
◦ Kül Tigin Yazıtı: Kök Türk hakanı Bilge Kağan’ın kardeşi Kül Tigin’in
ölümü üzerine Bilge Kağan tarafından yazılmıştır.
◦ Bilge Kağan Yazıtı: Kök Türk hakanı Bilge Kağan’ın ölümünden sonra
yazdırılmış bir abidedir.
◦ Son iki yazıtta daha çok dönemin olaylarından, törelerden ve Bilge Kağan’ın ulusuna dilediği iyi dileklerden söz edilir.
b. UYGUR DÖNEMİ METİNLERİ
⇒ Kök Türk Devletinin yıkılmasından sonra kurulan Uygur Devletinden kalma metinlerdir. Bu metinler Turfan yöresinde yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. Mani dinine ait ilahiler ve destanlar anlatılmıştır. 14 Harfli Uygur alfabesiyle yazılmıştır.
B- İslamiyet Etkisindeki Türk Edebiyatı
Geçiş Döneminin Başlıca Eserleri
◦ Kutadgu Bilig → Yusuf Has Hacip → Mutluluğa ulaşma yolu
◦ Divan-ı Lügati’t Türk → Kaşgarlı Mahmut → Araplara Türkçeyi öğretmek
◦ Atabetü’l Hakayık → Ayetler, hadisler
◦ Divan-ı Hikmet → Türkçenin Farsça kadar zengin bir dil olduğu göstermek
◦ ⇒ İslamiyet etkisiyle oluşan Türk edebiyatı “Halk Edebiyatı” ve “Divan
Edebiyatı” olmak üzere iki başlık altında incelenir.
a. TÜRK HALK EDEBİYATI ( TÜRK HALK ŞİİRİ)
◦ ⇒ İslamiyet öncesi sözlü Türk edebiyatının devamı niteliğindedir. Anadolu’da 13. yüzyılda başlamış günümüze kadar sürmüştür. Halk edebiyatı sözlü edebiyatın uzantısıdır.
◦ Özellikleri
◦ Dil; açık, yalın ve akıcıdır.
◦ Nesirden çok şiir vardır.
◦ Hece ölçüsü yaygın olarak kullanılmıştır.
◦ Şiirler hazırlıksız olarak saz (bağlama) eşliğinde söylenir.
◦ Dörtlük ve yarım kafiye kullanılmıştır.
◦ Halkın her türlü duygusuna şiirlerde yer verilmiştir.
◦ Son dörtlükte ozanın ismi geçer buna “mahlas” denir.
◦ Koşma, destan, semai, varsağı, mani, türkü gibi çeşitli nazım şekilleri vardır.
◦ Kendi arasında Aşık Tarzı, Anonim, Dini-Tasavvufi Halk Edebiyatı olmak üzere üçe ayrılır.
Örnekler
“Ne yazık ki bana olmadı kısmet
Düşmanı denize dökerken millet
Felek kırdı kolumu, vermedi nöbet
Kılıç vurmak için düşman başına.
Bugünler müyesser olsaydı bana
Minnet etmez idim bir kaşık kana
Mukadder harici gelmez meydana
Neler geldi bu Veysel’in başına.”
Aşık Veysel / Koşma
Insanoğlu gamdan hali değildir
Her birini bir efkara yazmışlar
Kollarımdan bağlasalar beni zincire, kırarım
zinciri varırım yâre
Hasret yanar gecelerim ah sensiz
davran gülüm esen yel ol gel bana
Türkü, Anonim
Hey develer develer
Peynirlidir pideler
Yedi yedi dedeler
Hani bize dediler
Oğluma uyku verdiler.
Ninni, Anonim
Evlerinin önü çardak
Elif ’in elinde bardak
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer Elif Elif diyeKarac’oğlan eğmelerin
Gönül sevmez değmelerin
İliklenmiş düğmelerin
Çözer Elif Elif diye
Karacaoğlan / Semai
b. DİVAN EDEBİYATI ( DİVAN ŞİİRİ)
⇒ Divan edebiyatı daha çok şiire dayanır, düz yazı (nesir) ikinci plandadır. 13. yüzyılda başlamış 19. yüzyıl sonuna kadar sürmüştür. Şairler şiirleri “DİVAN” adını verdikleri kitapta topladıkları için bu edebiyata “divan edebiyatı” denilmiştir.
Özellikleri
◦ Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalarla yüklü, ağır, sanatlı bir dil kullanılmıştır.
◦ Ölçü olarak aruz ölçüsü, nazım birimi olarak da genellikle beyit kullanılmıştır.
◦ Tam ve zengin uyak ağırlıktadır.
◦ Aşk, kadına övgü, din, ahlak, tasavvuf konuları işlenmiştir.
◦ Bu dönem verilen eserlerde Arap alfabesi etkili olmuştur.
Örnek
1.Benî candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz
mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i
yanmaz mı
2.Kamû bîmârınâ cânan devâ-yî derd eder
ihsan
Niçin kılmaz manâ derman menî bîmâr
sanmaz mı
3.Gamım pinhan dutardım ben dedîler yâre kıl
rûşen
Desem ol bî vefâ bilmen inânır mı inanmaz mı
Fuzuli / Gazel
1.Beni canımdan usandıran sevgili, cefa
etmekten usanmaz mı? Âhımdan felekler
yandı, hâlâ dileğimin mumu yanmaz mı
(arzuma kavuşamayacak mıyım)?
2.Sevgili bütün hastalarının (âşıklarının)
dertlerine çare bulur (da) benim derdime niçin
çare bulmaz, yoksa benim hasta (âşık)
olmadığımı mı sanır.
3.Ben gamımı (aşkımı) gizli tutuyordum; git
bunu sevgiline söyle dediler; ama söylediğim
zaman, bilmem o vefasız inanır mı, inanmaz
mı?
Tanzimat edebiyatı başlamadan önceki gelişmeler:
◦ Osmanlı aydınları , Batı kültürünü ve edebiyatını tanımaya başladılar.
◦ Yurt dışına çeşitli alanlarda öğrenim görmesi için öğrenciler gönderildi.
◦ Fransızca eğitim önemli bir noktaya geldi.
◦ Batı edebiyatından ilk çeviriler yapılmaya başlandı.
⇒ Mustafa Reşit Paşa’nın 3 Kasım 1839 tarihindeki Tanzimat Fermanını ( Gülhane Hattı Hümayunu) ilan etmesi ile siyasal ve kültürel yönden batıya yönelinmesi, edebiyat alanında da önemli yeniliklerin getirilmesine neden olmuştur.
⇒ Batı uygarlığının etkisi ile gelişen Türk edebiyatı değişik dönemlerden geçerek günümüze kadar gelmiştir.
Tanzimat Edebiyatı
◦Tanzimat edebiyatı 1860 yılında Agah Efendi’nin ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’i çıkarmasıyla başlamıştır.
◦Batılı tarzda ilk eserler bu dönemde ortaya çıkmıştır.
◦Konu bütünlüğüne önem verilmiştir.
◦Tanzimat I. dönem sanatçıları “sanat,toplum içindir”, II. dönem sanatçıları “sanat, sanat içindir” görüşünü savunmuşlardır.
◦Yazı dilini halk diline yaklaştırmak için çaba göstermişlerdir.
Örnek
Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten
Çekildik izzet ü ikbal ile bâb-ı hükûmetten
Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez iânetten
Hakîr olduysa millet, şânına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr-ü kıymetten
Namık Kemal / Hürriyet Kasidesi
Servet-i Fünun Edebiyatı
◦ Sanatçıların hepsinin eserlerinde Fransız edebiyatının ve Batılı akımların etkisi görülür.
◦ “Sanat için sanat” anlayışı (Tevfik Fikret’in son dönemleri hariç) hakimdir.
◦ Şiirde ilk defa konu bütünlüğü sağlanmıştır.
◦ Anlamdan daha çok anlatıma ve süslü, sanatlı bir üslup anlayışına önem vermişlerdir.
◦ Ağır bir dil ile süslü ve sanatlı bir anlatım benimsenmiştir.
◦ Divan edebiyatını – aruz ölçüsü dışında – tümüyle reddetmişlerdir.
◦ Aruzun değişik kalıplarını bir şiirde kullanma, konuya ve üsluba uygun kalıp seçme hâkimdir.
◦ Sone, terza-rima gibi Batı şiiri nazım biçimleri kullanılmıştır.
Örnek
Sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman,
beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan
ağırlığının altında her şey silinmiş gibi,
bütün tablolar tozlu bir yoğunlukla örtülü;
tozlu ve heybetli bir yoğunluk ki, bakanlar
onun derinliğine iyice sokulamaz, korkar!
Ama bu derin karanlık örtü sana çok lâyık;
lâyık bu örtünüş sana, ey zulümlér sâhası!
Tevfik Fikret / Sis
Fecr-i Ati Edebiyatı
◦ Edebiyatımızda ilk edebi bildiriyi yayımlayan topluluktur.
◦ Edebiyatımızda ilk edebî topluluktur.
◦ Servet-i Fünûn edebiyatına tepki olarak doğmuştur.
◦ Servet-i Fünûn’a bir tepki olarak ortaya çıkmasına rağmen, şiir sahasında bu edebiyatın özelliklerini sürdürürler.
◦ “Sanat şahsi ve muhteremdir.” görüşüne bağlıdırlar.
◦ Fransız edebiyatını örnek almışlardır.
◦ Şiirlerinde ağır, süslü bir üslup kullanmışlardır.
◦ Aşk ve tabiat şiirlerinde işledikleri başlıca konulardır
Örnek
Yarin dudağından getirilmiş
Bir katre alevdir bu karanfil,
Gönlüm acısından bunu bildi!
Düştükçe vurulmuş gibi, yer yer
Kızgın kokusundan kelebekler;
Gönlüm ona pervane kesildi.
Ahmet Haşim / Karanfil
Milli Edebiyat
⇒ “Milli edebiyat” adı ilk kez Genç Kalemler Dergisinde kullanılmıştır.
Bu dönemde milliyetçilik düşüncesinden kaynaklanan “halka doğru” ilkesi
ön plandadır. Bu yönelime Türkçülük adı verilmiştir.
◦ Dilde yalınlık sağlanmaya çalışılmış.
◦ Yazı ve konuşma dilini birleştirmeyi hedeflemişlerdir.
◦ Şiirde aruzu bırakıp hece ölçüsünü kullanmışlardır.
◦ “Sanat, toplum içindir” anlayışını savunmuşlardır.
◦ Batı taklitçiliğinden kaçınarak milli konulara yönelmişlerdir.
Örnek
Genç çağdaydım, kendimi bir dikenli yolda buldum;
Hıçkırıklar işittim, gül ve bülbül bağlarından.
Felâketler topladım, Anadolu dağlarından;
Uzun sazlı Âşıklar diyarında şair oldum.
Ezgi koydum, âhlarla, figanlarla Türk şi’rine,
Öz dilimle haykırdım, ‘Ey milletim, uyan! ‘ diye;
Viran yurdun dolaştım, bir şehrinden bir şehrine;
Saç ve sakal ağarttım ben de, ‘Vatan, vatan! ‘ diye.
Mehmet Emin Yurdakul
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı
◦ Cumhuriyetin ilk yıllarında ölen bazı sanatçılar dışında Milli edebiyatçılar, Beş Hececiler ve Bağımsızlar olarak ele alınan yazar ve şairler, Cumhuriyet döneminde de eser vermeye devam etmişlerdir.
◦ 1923-1940 arasındaki dönemde Kurtuluş Savaşı’nın yarattığı izler
doğrultusunda Anadolu’ya yönelme olmuştur.
◦ 1930-1940’lı yıllarda yeni akımlar ve topluluklar oluşmuştur. ( Yedi
Meşaleciler, Garipçiler, Maviciler, II. Yeniler, Toplumsal Gerçekçiler gibi)
◦ Dilde sadeleşmeye gidilmiştir.
◦ Aruz ölçüsü bırakılmıştır. Serbest ölçü ve hece ölçüsü kullanılmıştır.
Anadolu’nun güzellikleri, insanı, sosyal hayatı eserlere yansımış Türk tarihi
ve Atatürk’le ilgili konular ağırlık kazanmıştır.
◦ Dünya edebiyatı yakından takip edilmeye başlanmış ve bunun sonucunda
toplumsal gerçekçilik, varoluşçuluk, dışavurumculuk, gerçeküstücülük,
gelecekçilik gibi akımların etkisi edebiyatımıza yansımıştır.
◦ Roman ve hikâyede gerçekçilik akımı ön plana çıkar.
◦ Bu dönem roman ve hikâyelerinde toplumsal sorunlar, gözleme dayanan
bir gerçeklikle anlatılmıştır.
◦ Tiyatro, yeni Cumhuriyet’in ilkelerini halka aktarmada bir araç olarak hızla yaygınlaşmaya başlamıştır.
Örnek
Öteler öteler, gayemin malı;
Mesafe ekinim, zaman madenim.
Gökte saman yolu benim olmalı;
Dipsizlik gölünde, inciler benim.
Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen, bütün dalların birleştiği kök;
Biricik meselem, Sonsuza varmak…
Necip Fazıl Kısakürek