Göç Hüznü
  • Facebook
  • Twitter
  • 24 Mayıs 2021
  • 0
  • 189
  • 1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
    2 Kişi oy verdi
    Ortalama puan: 5,00.
    Bu yazıya oy vermek ister misiniz?
    Loading...
  • +
  • -
Abone Ol 

Göç Hüznü

Buğday tarlalarının, rüzgarla efil efil sallanışını, son görüşümdü. Sır ağacımla vedalaşamamıştım bile. Gözlerimin seğirmesinden anlamalıydım, ruhumun büyük bir göçe şahitlik edeceğini. Ama anlayamadım işte. Hüzünler ve göç, göç ve hüzünler…Bavulumu tıka basa hasretle doldurdum o akşam, biraz toprak, işlemeli bir mendil, kağıttan paralar ve azımsanmayacak kadar da altınla. Hangi para söndürür, yürekteki ayrılık ateşini? Elma […]

Buğday tarlalarının, rüzgarla efil efil sallanışını, son görüşümdü. Sır ağacımla vedalaşamamıştım bile. Gözlerimin seğirmesinden anlamalıydım, ruhumun büyük bir göçe şahitlik edeceğini. Ama anlayamadım işte. Hüzünler ve göç, göç ve hüzünler…Bavulumu tıka basa hasretle doldurdum o akşam, biraz toprak, işlemeli bir mendil, kağıttan paralar ve azımsanmayacak kadar da altınla. Hangi para söndürür, yürekteki ayrılık ateşini? Elma şekeri ile avutulur mu, o akşam içimde kaybolan çocukluğum?

Önce bir kağnı sakladı, içimde titreyen çocuğu ve sonra kıpkırmızı bir tren, toprağa düşen insanların teninden. Kanlı canlı, kanatlı bir kuş kimliğine bürünmüş gibi, korkularımı kucakladı…Hiçbir şey beni böyle sarmamıştı, hiçbir vagon bir ev sıcaklığı vermemişti o günkü kadar…İnsafsızlık, kovalayıp durdu bindiğim treni, günlerce. Ve ben, aç susuz, vicdanı sorup durdum, vagonun penceresinden göğe taşan karanlıktan! Karanlığın bir vicdanı olmadığını ve asla olmayacağını o gün anladım…Korkumdan ağlayamadım bile!

Kimseler bilmeyecekti, göçle geldiğim toprakları, gözyaşlarımla suladığımı! Ve kimseler bilmeyecekti, geride bıraktığım tahtadan atımı, topacımı, bilyemi! Atların kişnediği, horozların sabahı zor ettiği, bulutların hüzne alkış tutup, yine de dans ettiği, güneşin saklambaç oynadığı bir coğrafyadan, vagonlar dolusu kaçış ya da kaçırılış?

“Kalemi titreten bir hikayenin, ürküten gerçekliği!”

Bir gece apar topar, ç/alınmış bir çocukluğum ben! Adım, Polat! Sağlam kalmalı, çocuksu yanım. Adım, Hüseyin! Her yanım Kerbelâ! Adım, Meryem! Yüreğimde göç hüznümü büyüten, bin bir cefa! 

Siyah atlar, kahverengi atlar? Ailemle geçirdiğim neşe dolu akşamlar? İklimi sert, yüreği yufka insanlar? Hani, nerede şimdi sevdiklerim? Zihnimdeki vagonda kimsesizim… 

‘Coğrafya kaderdir ‘demişse İbn-i Haldun ve canlar cânı Peygamber (s.a.v) bile yetimse, içimdeki çocuğu, ürkütmeden büyütmenin vaktidir. Bir yanım Çerkes, atlar koşturur meydanlarda, renk renk atlar. Bir yanım Kürt, zılgıt sarar, içimdeki göğü. Her zerrem Türk, bir destan sarar ansızın, yüreğimi. İstediğim sadece, birlik ve bütünlük…

“Göçle sürüklenen ruhum, bir alüvyondan farksız. Eskiden olsa, yeşil bir ova arayıp dururdu kendine. Şimdi ise, yemyeşil bir ova olmak derdinde…”

Şule Meryem Canpolat Şimşek

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM