Dünya tarihinin en büyük salgınlarından birinin ve belki de en büyüğünün yaşandığı bugünlerde pandemi kısıtlamalarından en fazla etkilenen alan hiç şüphe yok ki eğitimdir. Geçtiğimiz Pazartesi günü okullar açıldı ve 2020 – 2021 eğitim öğretim yılı başladı. Herkes için hayırlı uğurlu olsun… Okullar açıldı ifadesini bir ağız alışkanlığı olarak kullanıyoruz. Zira eğitim belirsiz bir süre […]
Dünya tarihinin en büyük salgınlarından birinin ve belki de en büyüğünün yaşandığı bugünlerde pandemi kısıtlamalarından en fazla etkilenen alan hiç şüphe yok ki eğitimdir.
Geçtiğimiz Pazartesi günü okullar açıldı ve 2020 – 2021 eğitim öğretim yılı başladı. Herkes için hayırlı uğurlu olsun…
Okullar açıldı ifadesini bir ağız alışkanlığı olarak kullanıyoruz. Zira eğitim belirsiz bir süre daha uzaktan yapılacak gibi duruyor.
Eğitim öğretim yılının başlamasıyla birlikte ilgili ilgisiz herkesin de eğitim öğretim konusunda ahkâm kesme günleri başlamış oldu. Biz de eğitim konusunda birkaç kelam ederek ahkâm kesenler kervanında yerimizi alalım.
Yazdıklarımız her ne kadar sadece kişisel görüşlerimizi yansıtsa da, çok uzun yılların birikim ve tecrübelerine dayandığı için yabana atılmaya, sürç-i lisan edersek de affola…
Ülkemizde yıllardır hiç değişmeden süren ve hiç değişmeyecek görünen alışkanlıklardan biridir, eğitimden şikayet etmek.
Öğrenciler ailelerinden, öğretmenlerden ve sistemden, öğretmenler öğrencilerden ailelerden ve sistemden, veliler öğretmenlerden, çocuklarından ve sistemden, sistem de öğrencilerden, öğretmenlerden ve ailelerden şikayet edip durur.
Nasıl ki her futbol seyircisi birer teknik direktör gibi davranıyorsa, eğitimin her aktörü de birer eğitim uzmanı kesiliverir.
Örneğin; yıllardır eğitim sisteminin sık sık değişmesinden yakınılır. Oysa 21. Yüzyılda eğitim konusunda her gün farklı yaklaşımlar ortaya konuyor. Teknoloji her gün yenileniyor. Hayatın her alanında her gün onlarca değişiklik oluyor.
Bu noktada önemli olan değişimin nasıl olacağıdır. Değişime itiraz edenler öneri getirmek zorundadırlar. İtirazlardan ziyade öneriler konuşulmalı, önerilere odaklanılmalıdır.
Ülkemizde eğitim ile ilgili en önemli tartışma konularından biri de lise ve üniversite giriş sınavlarıdır. Veliler ve öğrenciler, yıllardır giriş sınavlarından şikayetçidir. Zaman zaman bu şikayetlere uzmanlarda katılırlar. Ancak biraz düşünüldüğünde liseler için bazı okulların bazı okullardan daha fazla tercih edilmesi, bir eleme sistemini zorunlu kılmaktadır. Üniversiteler için de durum aynıdır. Girilecek fakülte sayısı ile bu fakülteleri talep eden kişi sayısı arasında böyle büyük bir fark varsa eleme kaçınılmazdır.
Yapılması gereken şey; bu giriş sınavlarının ya da belki ileride oluşacak farklı bir eleme sisteminin, öğrencilerin psikolojilerini bozmaması için tedbirler almaktır. Ve maalesef görünen o dur ki; bu konudaki sıkıntıların büyük bir bölümü velilerin tutum ve davranışlarından kaynaklanmaktadır.
Örnekleri çoğaltabilirsiniz. Herkes, her konuya olduğu gibi eğitim konusuna da kendi penceresinden bakıyor. Her ne kadar katılmasak da bu tartışmaları da bir zenginlik olarak görebiliriz.
Ülkemizde ilk, orta ve liselerde yaklaşık 18 milyon öğrenci okuyor. İnternetin en önemli bilgi kaynaklarından biri olan wikipedi’ye göre dünya üzerinde 242 ülke var ve Türkiye’deki öğrenci sayısı. bu 242 ülkenin 182 tanesinin toplam nüfusundan daha fazla. Yani öğrencilerimiz ülke kursa, nüfus sıralamasında 242 ülke arasına 60. sırada olacaklar. Üstelik bu sayıya okul öncesi eğitim kurumlarındaki yaklaşık bir buçuk milyon öğrenci dahil değil. Bir milyon öğretmeni ve yaklaşık 100 bin diğer personeli de eklerseniz 20 milyon civarı bir kitle sözkonusu
Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar kalabalık bir eğitim ordusunu, sorunsuz bir şekilde yönetmek mümkün değildir. Hele ki, eğitim gibi her gün güncellenmesi gereken bir konu hakkında, şikayetlerin ya da eksiklerin bitmesini beklemek biraz safdillik olur.
Ancak hiç kimse; “Canım koskocaman bir kitleyi yönetiyoruz, o kadar hata kadı kızında da olur” diyemez, dememelidir.
Zira herkes için kendi kızı, kendi oğlu Kadı’nın kızından daha önemlidir.
Ahmet KESKİN