Uyanışa Yolculuk
  • Facebook
  • Twitter
  • 9 Temmuz 2020
  • 3
  • 184
  • 1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
    1 Kişi oy verdi
    Ortalama puan: 5,00.
    Bu yazıya oy vermek ister misiniz?
    Loading...
  • +
  • -
Abone Ol 

Uyanışa Yolculuk

Zamanın ellerimizde akıp gidişine seyirci kalırız hep ve elimizden hiç birşey gelmez. Çaresizliğin, acizliğin en büyük resmidir bu…Peki ya gerçek bu değil de tam tersiyse…. Bizler yanlış biliyorsak, bizlere yanlış öğretildiyse… Hiç böyle düşündünüz mü? Yolculuk Oysa ki zaman ilerlemez, dururuyordur aslında. İlerleyen insandır, insanoğludur. Akıp giden zaman değil, insanın kendisidir.İnsan zamanın içinde değilde, kendi […]

Zamanın ellerimizde akıp gidişine seyirci kalırız hep ve elimizden hiç birşey gelmez. Çaresizliğin, acizliğin en büyük resmidir bu…
Peki ya gerçek bu değil de tam tersiyse…. Bizler yanlış biliyorsak, bizlere yanlış öğretildiyse… Hiç böyle düşündünüz mü?

Yolculuk

Oysa ki zaman ilerlemez, dururuyordur aslında. İlerleyen insandır, insanoğludur. Akıp giden zaman değil, insanın kendisidir.
İnsan zamanın içinde değilde, kendi içinde akıp gider. Zamansızdır aslında insan. Kendi içinde Rabbine yolculuk eder hep. Bu yolculuğun adıdır zaman

Bu yolculuk çok kıymetlidir. Birçok tapu yıkarsın ama başkasına sessiz gelir, senden başka kimse bu sesi duyamaz. Aslına bakarsak gerçek hiçte dışarıdan göründüğü gibi değildir. Kendi içinde büyük heybetliliğiyle zelzeleler, depremler olur. Bu kendi başına, kendi “oluşuna” bir yolculuktur. Var olma yolculuğudur… Ne yapacağın izlenir hep seni yaratan tarafından. Hangi yola sapacağın, hatta kendine bahşedilen bu zamanı nasıl kullanacağını…

Zaman öldürmek, kendini öldürmektir. Bu yolculukta katettiğin yol seni ruhuna kavuşturmuyorsa çaban boşa gitmiş demektir. Sen, zamanı değil kendini öldürmüşsündür…

İnsan, Rabbiyle ölümsüzdür. Yolun sonu ona varmalıdır. Bu yolculukta Ruhuyla birlikte olabildiyse asla ölmez. Asıl o zaman sonsuz hayat başlar. Asıl o zaman ölen “Dünya zamanı” dır.
Ne kadar kolay değil mi senden öncekiler gibi, herkes gibi basit düşünmek, yada düşünüyor gibi yapmak. Bende insanım, bende varım, bende bu yolculuktayım demek. Ama taş üstüne taş koymadan, hazıra konarak. Senden öncekilerin yolundan gitmek, hemde o yolu hiç sorgulamadan, bilmeden, anlamadan. Sürekli aynı tekrarları yapmak… Sana verilen aklı hiç kullanmadan… Ne kadar kolay gelir, sana bahşedilen aklı kullanıcı olarak değilde, taşıyıcı görevi üstlenmek… Attığın her adımı neden attığının idrakine varmadan. Hatta nereye bastığını bile görmeden. Hiç düşünmeden körü körüne… Oysa insan Kuran “oku”yarak düşünmeli. O ilk emri yerine getirmeli.

Ancak “oku”duğunda “an” layabilirsin.

Tefekkür etmeli. Bu kabiliyetini, bunu yapabilme yeteneğini kendinde keşfetmeli. Her” ayet”in bir anahtar olduğunu anlamalı. Gittiği bu yolda attığı her adımda bir SIR olduğu bilinciyle, zamanı durdurup kendisi ilerlemeli. Her zorluğa, her engele rağmen. Kendisini durdurup zamanın gidişine seyirci kalmadan.

Hani yerçekimi kuralı ona bağımlı olanlar içindir ya, Cennet’ten dünyaya indirilen için. Zamana bağımlıdırlar bunlar. Tüm bunlardan kurtulmanın tek bir yolu vardır. Nasıl mı? Yerçekiminden kurtulmak ancak ölümle olur.

Sonsuza teslim olunca olur.

Sonsuz gibi görünen okyanuslara açılmak gibi ruhuna açılmakla olur. O tek bir Ruh’a. Senin kendi Ruh’una… Rabbimiz, elbette bizlerden hepimizden. Yaratırken üflediği ruhu geri isteyecek, O’na nasıl baktınız. İncitmediniz hiç değil mi? Zulm etmediniz. Bedeninize hapsetmediniz. Nefessiz bırakmadınız. Bildiniz hep, onun yüceliğini hep bildiniz değil mi? İçinizdeki o ruh sizinle konuştuğunda O’nu işittiniz, O’nu duydunuz, O’nunla konuştunuz değilmi.

Her nefes alışında seni kalbe çağırdığını bildin değil mi?

Seni Şeytandan uzaklaştırmak istediğini, her kalp atışında çıkan o SES‘in seni kalbine çağırdığını anladın değilmi.
İnsan, “İnsan” olduğunu bir sessizlikte anlar... Sessizliğin içinden duyduğu tek bir sesle anlar… Şeytanın kuru gürültüsünden uzak durarak. Şeytanın kuru gürültüsünden uzak durun ki içersen gelen sese kulak verebilesiniz… İşte o sese kulak veripte, o sesi duyanlar secde kardeşleridir. işte o sesi duyanların alınlarında secde izi vardır. İşte o sesi duyanlar o izle tanınacaklardır. Görenler parmaklarıyla gösterecek ve diyecekler ki “işte onlar” “Rablerinin Salih kulları” “Secde kardeşleri” diyeceklerdir…
Ashab-ı Keyf ‘ten uyanır gibi uyan... Şu geçen zaman değil, sen geçiyorsun unutma. Sana üflenen o ruh var ya… O’ nun hikmetini düşün, küçücük bir bedene sığdırılmış bir kâinatı olduğunu anla…

O kalbinin içinde, Hidayete ermenin huzurunu ve bunun senin kendi ellerinde olduğunu düşün.
Kendi içindeki “Mehdiyet” in farkına varıp uyananlardan ol.
UYANDIK BİZ de… Allah yar ve yardımcımız olsun….

Tolga ÖZŞAHİN / UYANIŞA YOLCULUK / youtube

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

3 yorum

  1. Secde kardeşliği…daha güzel nasıl anlatılabilirdi. Varolun, sağolun…Kaleminize, ruhunuza sağlık…

  2. Enfes bir yazı olmuş Tolga bey. Uyanışa giden yolda yürürken kaleminizden dökülenler ne iyi geldi. Yüreğinize ve kaleminize sağlık.

    • Her sabah yeniden uyanmak gibi bu yazıda umarım kendi iç dünyalarında uyanmak isteyenler için bir vesile olur…

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM