Benlik, Mutluluk ve Arayış.
  • Facebook
  • Twitter
  • 6 Temmuz 2020
  • 9
  • 160
  • 1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
    3 Kişi oy verdi
    Ortalama puan: 5,00.
    Bu yazıya oy vermek ister misiniz?
    Loading...
  • +
  • -
Abone Ol 

Benlik, Mutluluk ve Arayış.

Bu hafta ki yazımın kelimeleri Benlik, Mutluluk, Arayış ve bu kelimeler Belma CANBAY hocama ait. Benlik, mutluluk, arayış Merhaba hocam. Henüz yüz yüze görüşemesek de çok uzun yıllardır tanıyor muşum hissi taşıdığım kişilerden birisiniz benim için, bir cümle okumuştum böylesi durumlar için, diyordu ki o cümle de; ‘dostlarınız sizi ilk gördüğü anda tanır fakat tokalaşmanız […]

Bu hafta ki yazımın kelimeleri Benlik, Mutluluk, Arayış ve bu kelimeler Belma CANBAY hocama ait.

Benlik, mutluluk, arayış

Merhaba hocam. Henüz yüz yüze görüşemesek de çok uzun yıllardır tanıyor muşum hissi taşıdığım kişilerden birisiniz benim için, bir cümle okumuştum böylesi durumlar için, diyordu ki o cümle de; ‘dostlarınız sizi ilk gördüğü anda tanır fakat tokalaşmanız yıllar alabilir.’ Ne güzel bir cümle değil mi, ne de derin ve bence cümlede ki gibi bilmediğimiz zamanlardan tanışıyoruz biz ve tokalaşmamız ise zaten doğru zamanda gerçekleşecektir.

Bu girişle yazıya başlamış oldum bile : ) ve her ne kadar sizi tanıyor gibi hissetsem de, verdiğiniz kelimelerden sizi doğru yansıtan yazıyı yazabilmem için bir kaynağa ihtiyaç duydum yine elbette ve bu kutsal kaynak canım instagram oldu yine : )

Aslına bakarsanız hocam kelimelerinizi yüzünüzde taşıyorsunuz bana göre. Sanki aramış, çok aramış ve bulmuş birinin dinginliği var suretinizde. Size her baktığımda bunu duyumsadım ben. Zira bunu bir gönderinin altına yazdığınız ileti de kendiniz de dile getirmişsiniz çok zaman önce.
Demişsiniz ki kelimelerinizi özetleyen o ileti de; ‘Her şey nefesle başladı, nefesle bitecek. Arada yaşadıkların sana bağlı, zihnini ve egonu devre dışı bıraktığın sürece, nefes al, nefes ver ve an’da kal’ ve sonra başka bir ileti de şu soruyu sormuşsunuz takipçilerinize; ‘Neden yaşamak varken bazı anları hızlıca bitirelim ki?

Bu muazzam ve üzerine çok düşünülesi bir soru kesinlikle, çünkü sizin bu iki cümlenizi birleştiren bir hikaye anlatacağım şimdi size ve bir Zen ustası ile aynı noktaya varacaksınız birlikte.

Hikaye şöyle;

ARAYIŞ içinde olan birkaç kişi, yaşlı Zen ustasının yanına gelmişler ve ‘Efendim, biz sizin hep mutlu ve memnun olduğunuzu görmekteyiz ve biz de sizin gibi mutlu olmak istiyoruz’ demişler, Usta yumuşak bir gülümsemeyle şöyle cevap vermiş; ‘ben oturduğumda oturuyorum, yattığımda yatıyorum, yemek yediğimde yiyorum, yürüdüğümde yürüyorum.

Ziyaretçiler şaşkın bir ifadeyle bakmışlar birbirlerine ve sonra biri dayanamamış şunları söylemiş; ‘siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz? Biz de aynen sizin gibi yatıyoruz, oturuyoruz, yemek yiyoruz ve yürüyoruz fakat yine de mutlu değiliz.’

Zen ustası yine cevap vermiş; ‘ben oturduğumda oturuyorum, yattığımda yatıyorum, yemek yediğimde yiyorum ve yürüdüğümde yürüyorum.’ Ve onların bu cevaptan memnun kalmadıklarını görünce şöyle devam etmiş
‘Tabi ki siz de yatıyor, yürüyor ve yemek yiyorsunuz ama yatarken kalkmayı düşünüyorsunuz, kalktığınızda gitmeyi, yürürken ne yiyeceğinizi düşünüyorsunuz.Sizin düşünceleriniz olduğunuz yerde değil, hep başka bir yerde oluyor. Hayatın kendisi geçmiş ile gelecek arasındaki kesişme noktasındadır. Bu değerli an’a kendinizi bırakın, böylece mutlu ve tatminkar bir hayat yaşama şansını yakalayabilirsiniz.

Bu hikaye ile sizi birleştirme noktam yine instagram oldu, geri kalan tüm fotoğraflarınıza baktığımda çocuğunuzla oyun oynuyorken ‘oynadığınızı’ , arkadaşlarınızla sohbet edip kadeh tokuştururken sadece o an da olduğunuzu, atlayıp da Harley Davidson’unuza kendinizi vurduğunuz köyde, dağda, bayırda ve belki de terasa mavi köşe için boyadığınız sandalyelere her dokunuşunuzda ben hep aynı yerde, yani AN’da olduğunuzu gördüm.

Bu basit gibi görünse de Zen Ustasının anlatmaya çabaladığı gibi ince bir hüner ister. Sizin geldiğiniz bu noktayı Murathan MUNGAN, MUTLULUK olarak tanımlar ve der ki;

‘Mutlu olmak için, içinde bulunduğunuz an’dan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için beklemekten vazgeçin, zira mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta, oysa mutluluk insan boyu hizasındadır.’

Biliyor musunuz bu dünyanın en mutlu resmi ‘ne istediğini bilmekmiş’ kimsin ve ne olmak istiyorsun?

Zira kişinin ne aradığını kendisinin de bilmediği durumlarda, arayış çok güç bir işe dönüşür, herkes amacını bulmak için bir arayış içerisine girmek zorundadır, hayatta gerçekten önemli olan tek şey budur ve eğer onun peşine düşmezsek diğer her şey anlamsız olur ve ne mutlu ki hocam siz mutlulukla boyu boyuna, üzüm üzüme gibisiniz, baktığımızda herkes bir arayış içinde şu hayatta ve herkes kendinden ne olacağını arıyor tüm hayatı boyunca, belki de bu ARAYIŞ hayatın ta kendisidir.

Ne dersiniz? Aslına bakarsanız hayata biraz da teslimiyetle güvenmek de önemli, insan bu hissin konforuna yaşamın içinde olgunluk yaşında varıyor, daha erken varanları kutlarım ve burada Charlotte Joko Beck’in şu cümlesini anımsayalım; ‘hayat bize daima, o an için tam ihtiyacımız olan öğretmeni verir: Buna her sinek, her talihsizlik, her kırmızı ışık, her trafik sıkışıklığı, her rahatsızlık veren yönetici veya iş arkadaşı, her hastalık, her kayıp, her neşeli an veya depresyon anı, her bağımlılık, her çöp parçası ve her nefes dahildir. Guru içinde bulunduğumuz her anın kendisidir.’

Dikkat ederseniz bir instagram iletisin de yazdığınız tek bir cümle ne çok yerle birleşiyor. Her nefes ve her an bize nasıl da hayatın anlamını sunuyor ve burada aslında hayata güvenmekle birlikte mutluğun Tanrıların bir hediyesi olmayıp insanın içsel üretkenliğinin bir başarısı olduğunu da iyice kavramış oluyoruz. Çünkü kabul edelim ki insanın yaşamdaki ana görevi kendisini doğurmak, olma potansiyeline sahip olduğu şeyi olmaktır ve bu çabasının en önemli ürünü ise kendi öz kişiliği yani BENLİĞİdir.
‘İnsan kendisi için bir muammadır’ der Carl Gustav JUNG ve yolculuğunun anlamlı oluşunun mu yoksa anlamsızlığının mı ağır bastığına karar vermek, tamamen kendi yapısına bağlıdır ve burada bize verdiği tavsiyesi ise şu; kendi içimize bakmak!

Der ki bu konuyla ilgili JUNG;

‘Kendi kalbine bakamayanın yaşamı bulanıktır, kendi yüreğine bakabilme cesareti gösterenler gönlünün muradını keşfedenlerdir. Dışarıya bakan rüya görür, hayal dünyasında kaybolur; içeriye bakan uyanır, kendini keşfeder.’

Tam da burada beni çok etkileyen bir anlatıdan bahsetmek istiyorum izninizle, çok derin bir bilge kadından dinlemiştim bu anlatıyı ve sanırım cümle bittiğinde bu yazıda ki her bir kelime sıkı bir düğümle bağlanacak birbirine.

Anlatı Leyla ve Mecnun hikayesi ile ilgili. Sufi inancının / yolunun hedefi, kişisel şahıs olarak sıklıkla bir kadın olarak karakterize edilirmiş ve bu kadına ‘ışık’ anlamına gelen Leyla denirmiş, Leyla denen bu kadın Sufi’lerin İlahi Töz’ünün gizemini simgelermiş. Leyla için en güzel söz ise Muhammed El_Harrag tarafından söylenmiş ve denmiş ki; Leyla’yı (ilahi töz/ilahi gerçeklik) o kendini görünür kılana dek kendi içinde arayasın, sen onu farklı biri sanıyorsun ama aslında o senden farklı biri değil. O zaman içimizde ki Leyla, bizim Mecnun tarafımızdan onunla derin iletişim kurmayı beklemektedir

Ve şimdi sonlara geldiğimizde, hikayeyi ve sembollerini doğru okuduğumuzda aslında hepimizin birer Mecnun olduğu ve kendi Leyla’mızı aradığımız bilgisine uyanıyoruz ve zaten uyanık kişi olmanın en önemli getirisi ise ARAYIŞINI bilinçli olarak yapmasıdır.

Bu çerçevede bu yazının son cümlesini yine siz yazmış olun ve bir instagram iletisi ile Morley’den şunu söyleyin bizlere; ‘Hayatta tek bir başarı vardır, o da hayatı bildiğimiz gibi yaşamak’ ben burada Leyla’mızı bulabilmiş olmak da dahil olmalı demek isterim ve tokalaşacağımız güne kadar size en derin sevgilerimi gönderirim.

Dinçel LAÇİN

Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
benlik mutluluk

BİRDE BUNLARA BAKIN

9 yorum

  1. Birleştirmelerin o kadar keyifli ki her hafta senin kaleminle farklı bir ruhu tanıyorum ve inanılmaz keyif verici yüreğine sağlık can dostum

    • Benim canım hocam, kendim hakkımda bilmediğim bir şeydi kelimelerden ruha özel elbiseler dikmek.
      Sayenizde oldu bu.
      İyi ki buluştuk.
      Bir bilinmeyenimle daha tanışmış oldum böylece.
      Sizi seviyorum.
      ♥️🤗

  2. Sevgili Dinçel,
    Güzel düşüncelerin, eşsiz anlatımın ve benim için derin anlamlarla yüklü her bir satırın için çok teşekkür ederim. Kişi “kamil insan” olma yolunda “arayış “içindeyse şayet, yaradan onun yoluna ışık tutacak kişileri ve hatta başka canlıları da çıkarıveriyor karşısına. Teşekkür ediyorsun onlara ve şükrediyorsun varoluşlarına. Bu kişiler en yakınımızdakiler (annemiz,babamız,eşimiz,evladımız…) olabileceği gibi hiç tanımadığımız ya da bir-iki kez karşılaştığımız kişiler de olabiliyor. Anladım ki bu kişilerden birisi de sensin benim için. Yazıların ve güzel paylaşımlarınla yaşam yolculuğumda bana ışık tutan “gönüllü” ruhlardan biri olduğun için, samimiyetin ve içsel bilgeliğinle henüz tanışmadığımız halde bana ayna olduğun için sana bir kez daha teşekkür ediyorum. Senin de belirttiğin gibi “insanın yaşamdaki ana görevi kendisini doğurmak, olma potansiyeline sahip olduğu şeyi olmaktır” Bu süreçte birbirimizden öğreneceğimiz çok şey olduğuna inanıyorum. İyiki varsın. Şu pandemi geçsin, tokalaşmayalım, sarılalım. Sevgimle…

    • Bu çok kıymetli yorumunuz için ben de çok teşekkür ederim hocam.
      Hisler karşılıklı Şükür.
      Sizden öğrenmek benim için büyük bir hazine gibi olacak.
      Pandemi bitsin ve sarılalım evet.
      Dostlukla.
      Sevgimle.
      İyi ki varsınız.
      ♥️

  3. Dinçelciğim, bilgileri bir yazıda birleştirebilme yeteneğin muhteşem. “Ben oturduğumda oturuyorum, yattığımda yatıyorum, yemek yediğimde yiyorum, yürüdüğümde yürüyorum” Nasıl güzel bir cümle. Yazdım bunu not defterime.
    Keyifle okudum, dostummm

    • Bir yazı yazma ustasından böyle bir geri bildirim almak.
      Of.
      Günüm güzelleşti be canım Neşe’m.
      Çok teşekkür ederim.
      Çok mutlu ettin.
      ♥️♥️♥️🙏

  4. Özümüzü bulup ona dokunabilirsek, işte arayışımızdaki ilk mutluluğa erişmiş oluyoruz belki de. Ara ara benliğimizi ziyaret edip halleşebilsek. Kendimizi anladığımızda, dinlediğimizde ve tanıdığımızda kapalı sandığımız yollar bir bir açılıyor. Yani her nasılsa bütün yollar önce kendimize çıkıyor Dinçel’im. Kendimize varamazsak mutluluğu arayışımız sanırım hiç bitmeyecek!
    Çok seviyorum verilen üç kelimeyle yapılan dansı. Ritmi herkese göre değişebiliyor belki ama kelimeler bazen herkesin kendinden bulabileceği parçalarla dolu olabiliyor.

    • “kendimize varamazsak mutluluğu arayışımız sanırım hiç bitmeyecek”
      Muazzam bir özet yine.
      Ben de nasıl seviyorum senin şu yorumlarını bir bilsen.
      Sorumluluk gibi algılama ama her yazıdan sonra en merakla beklediğim senin bu değerli katkıların oluyor.
      İyi ki varsın canım Fatoş’um.
      Çok teşekkür ederim yorumun için.
      ♥️♥️♥️

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM