“Sahip olma isteği onlarda bir hastalık olmuş. Bu insanlar, zenginlerin bozabileceği ama yoksulların bozamayacağı birçok kural koymuşlar. Yönetici olan zenginleri güçlendirmek için yoksullarla güçsüzlerden vergiler alıyorlar. Bize ait olan toprağın, kendilerinin olduğunu söylüyor, komşularını çitler yaparak kendilerinden uzaklaştırıyorlar; toprağı binalarıyla ve öteki süprüntüleriyle çirkinleştiriyorlar. Bu ulus, baharda yatağından taşarak, yoluna çıkan her şeyi yok eden bir ırmağa benziyor.” Bu sözler Tatanka İyotake ’ye ait…
Herhangi birine ‘Bir Kızılderili ismi söyle’ deseniz hemen hemen herkesin ilk aklına gelen ismin orijinal hali Tatanka İyotake yani ‘Oturan Boğa’.
Alıntıladığımız sözler ise Oturan Boğa tarafından, Amerika’yı işgal eden ve Kızılderili ırkını yok eden beyazlar için söylenmiş.
Biliyorsunuz Amerika bugünlerde, ırkçı polislerin vahşice öldürdüğü George Floyd’u konuşuyor ve sonrasında yaşanan protesto gösterileriyle uğraşıyor. Maalesef ki ‘Süper Güç’ olarak adlandırılan bu ülkenin tarihinde ne ilk ne de son olacak George Floyd…
Yazının başındaki sözleri bir kere daha okuyun lütfen.
Oturan Boğa, Amerika Birleşik Devletleri Ordusuyla savaşan son Kızılderili kabilesinin şefi.
Savaş bittikten sonra kabilesini soykırım korkusuyla Kanada’ya göç ettirdi. Kanada’da bir Amerikan Birliğine saldırınca yakalandı. Hükümet kendini affedince ömrünün geri kalan kısmında ‘Vahşi Batı’ sirkiyle dolaşarak geçirdi.
Oturan Boğa’ya sirk gösterilerinde izleyicinin çok büyük ilgi gösterdiği ve Oturan Boğa’nın izleyicilere kendi dilinde küfür etmesine halkın güldüğü söylenir.
Hiç ilgisi olmadığı halde ‘Hayalet Dansı’ adında bir terör örgütüne üye olmakla suçlanmış ve kendisini tutuklamaya gelen polislerle çatışarak 15 Aralık 1890’da öldürülmüştür.
Ne hazindir ki, kendisini tutuklamaya gelen polisler, daha önce birlikte beyazlara karşı savaştığı sonra Amerikan Hükümeti tarafından yerel polis yapılan Kızılderililerdir.
Oturan Boğa’nın işgalci Amerikalılar hakkında yaptığı şu tespit çok çarpıcıdır:
‘Sahip olma isteği onlarda hastalık olmuş’
Sevgi, nefret, kin, öfke, tutku, hırs gibi bütün duygular son derece insani duygulardır. Ama bu duygular aklın kontrolünden çıktığı anda tehlikeli hale gelir. Herhangi bir duygu aklı örtecek kadar büyürse insana da topluma da zarar verir.
Sahip olma isteği de bu duygulardan biridir ve biraz derin düşünürsek, ırkçılığın kökeninde de aklı örten ‘sahip olma’ isteğini görebiliriz.
Aklın kontrolünden çıkan ‘Sahip olma isteği’, Sanayi Devrimiyle başlayıp, 20. Yüzyılda iki dünya savaşına neden olmuştur.
Özellikle 20. Yüzyıl, hastalık haline gelmiş sahip olma isteğinin yeryüzünde açtığı derin yaralara sahne oldu. Milyonlarca insan can verdi. Doğal kaynaklar talan edildi. Ekolojik düzen belki de bir daha tamir edilemeyecek kadar bozuldu.
Ama en büyük hasar, İnsanoğlunun zihninde yarattığı hasardır.
Hepimiz Kızılderilileri, kafa derisi yüzen vahşi insanlar olarak tanıdık. Gerek kovboy filmleri, gerek çizgi romanlar aracılığı ile bütün dünyaya bu empoze edildi. Belki de dünyanın en barışçı insanlarına düşman edildik. Eğer iletişim bugünkü seviyeye gelmeseydi belki de hala öyle bilecektik.
İnternetle başlayan iletişim çılgınlığı bir yandan büyük bir bilgi kirliliği ile zihnimizi iğdiş ederken, bir yandan da hiç bir şeyin gizli kalmasına izin vermeyerek, geçmişin yaralarını sarmamıza fırsat veriyor.
İnşallah bu fırsatlar çoğalır da Oturan Boğa’nın söylediği gibi ‘baharda yatağından taşarak, yoluna çıkan her şeyi yok eden bir ırmak’ yeniden yatağına döner.
Ahmet KESKİN
“Oturan Boğa ” hakkında merakım vardı . Ancak bilgim yoktu teşekkürler