Medya Değişmez… Biz Değişeceğiz…
2

İlk gençlik yıllarımda sinema sektörünün en gözde konularından biri “karate filmleri “ydi.

Karate Filmleri

Bruce lee, Wang Yu gibi uzak doğu karakterleri, 1980’lerin başında çocukluk ve ilk gençlik yıllarını yaşayan neredeyse herkesin idolüydü. Bu filmler bizi öyle çok etkilerdi ki; her filmden çıktığımızda kendimizi, çöp varillerine uçan tekme atarken bulurduk.

Yine o dönemlerde Yeşilçam filmlerinin etkisiyle ‘artist olmak için evden kaçan kızlar’ yaygın bir fenomendi.

Çoğunuz bir şekilde duymuşsunuzdur. Bütün terör örgütleri yandaş toplamak için medyayı kullanıyorlar. Hatta geçtiğimiz yıllarda Washington Post gazetesinin konuştuğu eski IŞİD’çilerden birinin propaganda amacıyla hazırlanan videolar hakkında; “Van Damme filmleri gibiydi. O kahramanlardan biri olmak istedim” dediğini okumuştum.

Medya’nın insanları nasıl etkilediği yılardır konuşulur.

10 yıl öncesine kadar televizyon ve sinema üzerine yoğunlaşan eleştirilere, yaklaşık 10 yıldan bu yana internet ve sosyal medya da eklendi.

Milyonlarca kişinin doğrudan içinde yer aldığı medya, gerçekten de çok ciddi bir etki gücüne sahiptir.

Hollywood filmlerini Amerika’nın nasıl kamuoyu oluşturmak için kullandığı, çizgi filmlerin çocukları nasıl etkilediği, dizilerin aile hayatı ve ilişki biçimlerini nasıl değiştirdiği ve medyada yayınlanan reklamların tüketim alışkanlıklarını nasıl biçimlendirdiği herkes tarafından söylenir durur.

Tüm bu söylenenlerin büyük oranda gerçek olması ise medyayı kocaman bir sorun haline getirmektedir.

Sokaklar, dizilerden etkilenen binlerce çakma kabadayıdan, dizi karakteri kadın özentisinden, Kahraman olma meraklısından geçilmez durumda…

Her gün gazetelerde, sosyal medyada başlayan laf kavgasını gerçek hayata taşıyan ortaokul ya da lise öğrencilerinin haberlerini okuyoruz.

Küçücük bebeğini ağlatıp bunu kameraya çekerek paylaşan ve kendi çocuğunun acısıyla beğenilme arzusunu tatmin eden ebeveynleri ya da ‘aman sussun da ben de rahat rahat dizi izleyeyim’ diyerek üç yaşındaki çocuğun eline telefon ya da tablet veren ebeveynleri de maalesef kanıksadık.

Bir de tabii bütün hayat felsefesini, siyasi görüşünü ve yaşam tarzını medyada gördüğü ve çok büyük bölümü bilimsellikten uzak paylaşımlarla oluşturan insanlar var…

Kısacası artık, Latincede ‘ortam’ anlamına gelen ‘medium’ kelimesinin çoğulu olan medya, toplumsal hayatın en önemli aktörlerinden biri ve belki de birincisi konumundadır.

Bu özelliklerinden dolayı oldukça da kârlı bir sektör olan medya, bütün dünyada çok güçlü sermaye sahiplerinin elindedir. Dolayısıyla medyayı düzeltmek, değiştirmek ve kontrol altına almak neredeyse imkânsızdır. İnternet ise bu imkânsızlığın doruk noktasıdır.

İşte kontrolsüz bir güç olan medyanın olumsuz etkilerinden kurtulmak için modern dünyanın bulduğu çözüm; ‘medya okuryazarlığı’ adı verilen eğitimdir.

Yani insanoğlu; “madem medyayı değiştiremiyoruz, medyayı izleyenleri eğitelim” demiştir.

İngilizce “media literacy” sözcüğünden dilimize geçmiş olan medya okuryazarlığı kavramı, yazılı ve yazılı olmayan, büyük çeşitlilik gösteren formatlardaki medya mesajlarına ulaşma, bunları çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği olarak tanımlanmaktadır.

Medya okuryazarlığının iki temel amacı vardır. Birincisi medyadaki içeriğe erişebilmek için teknolojiyi kullanabilme becerisi; ikincisi ise sunulan içeriği sadece anlamak değil aynı zamanda bu içeriği değerlendirebilme yeteneği…

Ülkemizde 2006 yılından bu yana ilköğretim 7. Sınıflarda medya okuryazarlığı dersi seçmeli ders olarak okutulmaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığına göre bu dersin amacı; medya mesajlarının doğru algılanması, eleştirel bir bakış açısıyla alınabilmesi, gerçeklik-kurgusallık ayrımının yapılabilmesi, medyanın sunduğu dünyanın gerçeğin kendisi olmayabileceğinin anlaşılması, medyanın yönlendirme ve yönetme fonksiyonlarının olduğunun farkına varılabilmesi, mesajı gönderenlerin kendi düşüncelerini empoze etme gayreti içinde olabileceklerinin değerlendirilmesi gibi hedefleri içermektedir. Yani medya okuryazarlığı, kaynağı her ne olursa olsun, bilgiyi değerlendirip onu yerinde kullanabilen bireyler olmayı, böyle bireyler yetiştirmek” olarak açıklanıyor.

Ne güzel…

Ama 7. Sınıf öğrencilerinin Lise Giriş Sınavlarına hazırlanmaktan başka herhangi bir dersle ilgilenecek durumda olmadığını ve seçmeli derslerin bizim ülkemizde hiç umursanmadığını hepimiz biliyoruz değil mi?

Ayrıca özellikle ergenlik çağındaki öğrencilerin okula ve okulda verilen eğitime bakış açısını da düşünmeliyiz. 6. Sınıftan itibaren öğrencilere okulda hele ki seçmeli bir şekilde ‘medya okuryazarlığı’ eğitimi verebilmek neredeyse imkânsızdır. Medya okuryazarlığı derslerine biraz daha erken başlamak daha faydalı olacaktır ama sanırım yapılacak olan en doğru iş, eğitimin her konusunda olduğu gibi başta ebeveynler olmak üzere önce yetişkinlikleri eğitmek olmalı…

Ahmet KESKİN / Karate Filmleri

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

"Kıyamet borusu çaldığında, ben, elimde bu kitapla yüce yargıcın huzuruna çıkacak ve şöyle haykıracağım: İşte yaptıklarım, işte düşündüklerim ve işte ne olduğum. BU kitapta ben her şeyi, bütün açıklığıyla dile getirdim. Yaptığım hiçbir kötülüğü gizlemediğim gibi, yapmadığım bir iyiliği de söylemedim. Gerek rezil ve sefil, gerekse asil ve iyilik sever olduğum zamanları tüm içtenliğimle gözler önüne serdim. İç yüzümü tıpkı senin bildiğin gibi dışa vurdum. Ey ebedi Varlık! Kullarını etrafıma topla da itiraflarımı dinlesinler. Topla ki kederlerim karşısında inleyip, çirkefliklerim karşısında utansınlar. Ve hepsi birer birer Taht’ının dibine gelip, kalplerindekini aynı içtenlik ve dürüstlükle itiraf etsinler. Sonra da içlerinden birisi çıkıp, cesaret edebilirse, ‘Ben, bu adamdan daha iyiyim’ desin." Jean-Jacques ROUSSEAU / İTİRAFLAR

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir
hulum_nedir

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

Yorumlar (2)

  1. 22 Haziran 2020

    Ne kadar doğru söylediniz, medya okuryazarlığının içeriğini, neye yaradığını önce yetişkinlerin idrak etmesi, okuyabilmesi en önemlisi sanırım.

    • 22 Haziran 2020

      Okulların öğretimde etkisi hala devam etse de eğitimde etkisi giderek yok oluyor malesef… Bu nedenle bu tür konuların önce ailede başlaması gerektiğine inanıyorum. Bunun için de doğal olarak önce yetişkinler ve veliler medya okurayazarlığının önemini kavramalı

Bir cevap yazın