“Bir kadın kendi ruh evine düzenli aralıklarla dönme ihtiyacını feda etmekle, çocuklarına da kendi ihtiyaçlarını feda etmeyi öğretir.” Ah, okuyunca ne çok başım döndü. Kurtlarla Koşan Kadınlar Kitabının yazarı Clarissa Estes’ten şifa niyetine bir cümle. Çok fazla ilerlemeden şunu söylemeliyim ki enfes bir kitap kendisi. Okuması çok da kolay olmayan, metaforlarla dolu, sırlarla yüklü, çözümlenmek […]
“Bir kadın kendi ruh evine düzenli aralıklarla dönme ihtiyacını feda etmekle, çocuklarına da kendi ihtiyaçlarını feda etmeyi öğretir.”
Ah, okuyunca ne çok başım döndü. Kurtlarla Koşan Kadınlar Kitabının yazarı Clarissa Estes’ten şifa niyetine bir cümle. Çok fazla ilerlemeden şunu söylemeliyim ki enfes bir kitap kendisi. Okuması çok da kolay olmayan, metaforlarla dolu, sırlarla yüklü, çözümlenmek isteyen, durup durup sorguladığınız masallardan oluşan bir başucu kitabı.
Ben bugünkü yazımda “Ruh Derisi Masalı”ndan bir paylaşımda bulunmak istiyorum. O masalın çözümlemesini yapmak niyetinde değilim ancak beni çok etkileyen iki hususu öne çıkarmak, hatırlatmak ve bir kez daha altını çimek istiyorum ki iyice görünsün.
Evet, yukarıdaki ilk cümleden başlayalım. Her zaman sıkıca inandığım bir düşüncenin, alışkanlığın tasdiklenmiş hali sanki. Düzenli aralıktan kasıt tam olarak nedir bilmiyorum ama gün içinde ben kendi ruh evime dönmezsem o gün, gün olmaktan çıkıyor. Sinir sistemim zayıflıyor. İlla ki mutlu olduğum, güzel haberler aldığım, her şeyin madden ve manen yerli yerinde olduğu bir günden bahsetmiyorum elbet. Çok zor bir gün de olsa, o gün kendi ruh evime kısa süreliğine bile dönememişsem o gün bir gece vakti ormanda kaybolmuş gibi hissediyorum. Bu dinlemek istediğim bir sohbet, okumak istediğim bir makale veya deliler gibi yazabileceğim bir on dakika olabilir. Hatta ve hatta balkona çıkıp masmavi gökyüzüne boş boş bakabileceğim bir on dakika bile yeterli olabilir.
Ve bu alışkanlığımı çocuklar da bilirler. Hele ki bunu özellikle onlara da anlatmaya çalışırım ki kendi ihtiyaçlarının farkına varsınlar, kendileriyle kalmanın muhteşemliğini tadabilsinler. O yüzdendir ki iki yaşındaki emanetimizi uyutur uyutmaz ilk hedefim Reyhan zamanını işleme koymaktır. Toplanması gereken çamaşır, yıkanması gereken bulaşık, pişirilmesi gereken yemek veya daha başka her şey bekleyebilir, beklemeyi çok da güzel bilirler ama benim ruhum daima aç. Farklı bakış açılarını gösteren bir yazı okumak, hayretimi artıracak bir ses duymak istiyor ki açlığı bir nebze yatışsın.
Ademe tüm bilgiler öğretildi
Bu noktada tasavvuf okumalarımın birinde öğrendiğim şu bilgi aklıma geliyor:
Ne kadar enfes öyle değil mi? Belki de bitmek bilmeyen iştahımızın, tatmin olmayan nefsimizin sebebi bu. HATIRLAMAYA ihtiyacımız var. Hatırlamadıkça o boşluğu işimize yaramayan şeylerle doldurmaya çalışıyoruz ki buna da psikolojik mastürbasyon deniliyor. Ev zaten pırıl pırılken ilave temizlik mi yapıyorsun, sürekli dedikodu yapma ihtiyacı mı hissediyorsun, hiç de ihtiyacın yokken online alışveriş mi yapıyorsun, kendi bedenini sürekli başkalarının bedeniyle mi kıyaslıyorsun veya çevrendekilere sürekli kırılıp güceniyor, alınganlık mı yapıyorsun?
O zaman, ruh evini bir ziyaret et. Aslında neye ihtiyacın var ve neyin boşluğunu doldurmak istiyorsun?
İşte, tam da bu nedenle gün içinde ruh evine dönmek, bir şarkı, bir yazı, bir resim, bir muhabbetle hem kendi alemine hem de tüm aleme dair hatırlamalarda bulunmak, bilgileri davet etmek çok kıymetli geliyor. Ruh evime döndükçe yaşlanma karşıtı kremler sürmüş ve tüm hücrelerimi yenilemiş gibi hissediyorum.
Ha, diyeceksin ki neden özellikle bir kadın ruh evine dönmeli?
Haklısın. Kadın, erkek tüm bireylerin bunu yapmaya ihtiyacı var. Zira, bir beden ne kadar susuz ve aç kalamazsa bir ruh da o kadar uzun süre evine dönmeden yapamaz. Ancak, kadının daha da ihtiyacı var ruh evini ziyaret etmeye. Çünkü, hem toplumsal hem de klasik aile ortamında daha fedakar olması gereken bir koşullamayla yetiştiriliyor. Üstüne bir de annelik güdüsünü koyduğunuzda kendi varlığını unutup oksijen maskesini sürekli olarak başkalarına takmaya çalışan bir karakter ortaya çıkmış oluyor. “İyi” bir şey yaptım zannederken aslında hem kendisinin ruh sağlığı tehlikeye giriyor hem de kendi ihtiyacının bile farkına varmayan sağlıksız nesiller yetiştirmiş oluyor. İşte tam da bu noktada sevgili Estes’in tespiti müthiş önemli. Zira, çocukken ruh evimize nasıl döneceğimiz öğretilmediğinde büyüdüğümüzde çok daha şiddet içeren yollara başvurabiliyoruz. Başka ruhların evine bir hışımla girip ortalığı tarumar edebiliyoruz. Bu noktada, kendi ruh evini düzenli aralıklarla ziyaret eden bir kadın, bir anne figürü hem çocuklar hem de toplum için ilham kaynağı olabiliyor.
Amerikalı psikiyatrist ve psikoanalist Eric Berne’nin geliştirmiş olduğu ve çok sevdiğim Transaksiyonel Analiz kuramında da kişinin uyaran açlığı ve temas açlığının bilinmesi, kendi ihtiyaçlarını tespit edebilmesi ve bunu dile getirebilmesinin önemi vurgulanır.
Masalda beni etkileyen ikinci hususa giriş yapacaktım ki evin en miniği uyanmış ve bu haftanın yazısı oldukça uzamış. O zaman diğer haftaya kadar aşağıdaki sorular ruh evimize dönüşte erzakımız olsun mu?
Reyhan YILMAZ
Gün içinde ruh evime dönmedigimde , hayallerim için birşey yapmadığımda kendimi gerçekten kaybolmuş hissediyorum. Aslında bunu ruh evine dönmek olarak adlandirmamistim daha önce.. Bu farkındalık için teşekkürler Reyhan
Böyle güzel bir farkındalıkla okuduğun için ben teşekkür ederim canım
Beni kitapla buluşturan muhteşem kadın senin ablan olur Can Reyhan’ım. Hediyelerim ne çok şu hayatta şükürler olsun.
Kitap senin anlattığın gibi meteforlarla dolu, bastırılan kadının gücünü kaznması için harika bir yol haritası. Okunası, içilesi bir kitap. Kaybolan kadınlara şifa niyetine.
Ruh evine dönmek olmazsa olmazım benim de. Dönmezsem kaybolanlardanım. Yolu bulmakta zorlandığım an senin “KOÇ”luğunla döndüm zaman zaman ruh evime. Şanslıyım demiş miydim?💝
Ah be Fatoşum. senden gelen her kelime şifa gibi…
Ne zaman ruh evime dönsem ordan yeniden dogmus gibi ayrılıyorum. Cok dogru ,co yerinde bir tespit Reyhan 👏Anne kimliginde bunu yapmak istemek bile bugune kadar bize ogretilene ters.Bununla birlikte artik kadinlar olarak daha bilincliyiz.Zihinsel kaliplarimizi,bu yazida bahsi gecen oksijen maskesini once cekendimize takmakla yeniden sekillendiriyoruz.
Ve bunu yaparak aslında çocuklarımıza doğruyu da göstermiş oluyoruz. Oysa ki bu hep bencillik diye kodlandık senelerce. Onlar için bile u kodu kırmak gerekir.
Hobilerim var, cini boyarim, kanavice islerim, kitap okurum, arada dua hedeflerime odaklanirim. Bazen de cocugumla ‘gercekten’ ilgilenmek iyi gelir. Gene de arada insanlara icin icin alindigim kirildigim zamanlar oluyor…kendi kendime indirip kaldirip kendi kendimi vazgeciriyorum en sonunda ama kiziyorum keske hic olmasa diye…
Hangimizin olmuyuor ki canım? Tüm dalgalanmalarımızla bir bütünüz.
Kadın özüyle buluşursa dünya sifalanir.Nesiller sifalanir ve dünya daha yaşanılası hale gelir.Ne hakimiz hayata ne de hayat karşısında çaresiz.Bir örüntü içindeyiz.Bugun yaptıklarımız ya da yapmadiklarimiz yarinimizi soğutmakta.
Asıl Kurtlarla koşan kadınların master şefi buradaymış . Hoşgeldiniz Ayşe Hanım 🙂
Ruh evimi sık sık ziyaret ediyor ve o bembeyaz delikişi perdelerimi dışarıya bir süre kapatıyorum.. Bu muhteşem yazı da o dakikalar kadar iyi hissettirdi bana kendimi.Merakla devamını bekliyorum…
Canım ŞAdanım. Öyle güzel bir yürekle okuyorsun ki yazı ister istemez güzelleşiyor…
ruh evime dönmeyi seviyorum bazen bunu yapamadığım zamanlar oluyor ve bu beni çok ama çok rahatsız ediyor. Eve dönüş çağrısı inanılmaz keyifli bir yazı olmuş. Kimse bunu yapacak vaktim yok demesin istemek yeterli bazen 10 dakika bile yeter
Elbette hocam. 10 dakika bile şifa
Tekrar tekrar okuyacağım, “ruh evini düzenli aralıklarla ziyaret et” bana göre duyduğum en güzel davet.
Davetini kabul ediyorum ve ruh evime doğru yol almayı seçiyorum.
Sorular da müthiş bu arada.
Gelecek haftayı sabırsızlıkla bekliyorum.
Canım Reyhan’ım benim 💜💜💜
Senin o hiç bir şey bilmiyormuş gibi yazılarımı okuyuşun, heyecanla bir yorum yazışın yok mu? motivasyon kaynağım can Dinçelim