Ruh Derisi Masalından aldığım ilhamla geçen haftaki yazıma devam ediyorum. Nefes Başımı döndüren iki husustan bahsetmiştim. İlki, bir kadının düzenli aralıklarla ruh evine dönme ihtiyacını feda etmesinin çocuklarına da kendi ihtiyaçlarını feda etmeyi öğreteceği bilgisiydi. İkincisi ise masaldaki annenin çocuğuna söylediği bir cümle. Adam, kadını 7 sene boyunca eve bağlı kılar ve bir yere gitmesine […]
Ruh Derisi Masalından aldığım ilhamla geçen haftaki yazıma devam ediyorum.
Başımı döndüren iki husustan bahsetmiştim. İlki, bir kadının düzenli aralıklarla ruh evine dönme ihtiyacını feda etmesinin çocuklarına da kendi ihtiyaçlarını feda etmeyi öğreteceği bilgisiydi. İkincisi ise masaldaki annenin çocuğuna söylediği bir cümle. Adam, kadını 7 sene boyunca eve bağlı kılar ve bir yere gitmesine izin vermez. Bu aslında bizim kendimizi ne kadar çok ihmal ettiğimizi, yapmak istediklerimizi sürekli olarak erteleme alışkanlığı içinde olduğumuzu anlatmaya çalışan bir metafor. Bu bölümü kısa tutuyorum. Kadın, uzun uzun senelerdir kendini ihmal ettiğini fark ettikten sonra ruh evine dönmeye karar verir ve çocuğundan ayrılmadan evvel ona seslenir:
İşte bu cümle, hep inandığım ve arkamı güven içinde yasladığım sağlam bir dağ gibidir. Zira, Yaradan’ın (adına her ne demeyi tercih edersen) her insana kendi ruhundan bir ruh üflediği ve ondan sonra bedensellikten çıkıp bir anlam kazandığımız inancındayım. Hepimizde bu ruha dair özellikler çok farklı. Kimimiz çok affediciyiz, kimimiz merhamet dolu, kimimiz çok adilizdir kimimiz de çok sabırlı…
Bitmek Bilmez Motivasyon Kaynağı
Ne zaman çok daralsam, sanki bazı zor günler hiç geçmeyecek gibi gelse işte bu inanç beni yeniden canlandırır. Diriltir adeta. İçimdeki o nefesi tekrar hatırlar ve ayağa kalkarım.
Özellikle koçluk eğitimimin ardından bu düşünce koçluğun bilimi ve sanatıyla birlikte daha da köklendi diyebilirim. Koçluk eğitiminden önce zannederdim ki herkesin bir akla ihtiyacı var ve o aklı ben bir şekilde kendimde bulamasam bile bir yerlerden insanlar için bulmam gerekiyor. Ancak, dünyaca ünlü Amerikalı Psikyatrist ve hipnoz uygulayıcısı teorisyeni Milton Erickson’un da ifade ettiği “Her insan tam ve bütündür.” inancı (ki koçluk ekolünün temel taşıdır.) beni çok etkilemiştir. Eğitimimden sonraki koçluk görüşmelerimin her birinde insanların başkalarının aklına ihtiyacı olmadan tüm cevapları kendilerinin bulmasına şahitlik etmem de bu inancımı her seferinde daha da doğrulamıştır. Zira, ilk defa koçluk görüşmesine katılan herkesin görüşme sonunda ilk tepkisi şu oluyor:
Evet, durum tam olarak böyle oluyor. Çünkü, koçluk alan kişi o görüşmede derin odaklı bir şekilde içindeki nefesin gücünü fark ediyor ve başlıyor derin keşiflere. O gücü fark ettikten sonra zaten bir madenci gibi insan daha bir merak ve aşkla başlıyor kendini keşfetmeye. Cesareti artıyor, özgüveni tazeleniyor ve yaydığı frekansın titreşimi değişiyor aniden.
En büyük haksızlık nedir?
Bir önceki yazıma referans vererek hatırlatmak isterim ki en büyük sorunumuz içimizdeki o kudretli nefesi fark etmemek veya fark ettikten sonra gücünü unutmak. O yüzden hatırlamaya çok ihtiyacımız var. Hatta, en büyük israfın insanın kendi potansiyelini ziyan etmesi, en büyük haksızlığın da insanın kendi içindeki Hakkı gerçekleştirememesi olarak düşünüyorum. Var gücümle şunu da söyleyebilirim ki ne zaman ülkedeki veya dünyadaki haksızlıklardan dem vuran birini dinlesem kendi içindeki Hakkı ne kadar gerçekleştirebildiğini sormak istiyorum. (ki bence çok güçlü bir soru!)
Altı çokça boşaltılmış ve espri konusu yapılmış bir cümle olan “Her şey içimizde” ifadesini bir kez daha düşünmeye davet ediyorum. Bu sefer, o kudretli nefesin bir parçasının zaten içinde olduğunun farkına vararak! Çünkü, böylesine güçlü bir nefes içinde olur da en güzel şarkıları söylemez de ne yaparsın? Bir şifacı olmaz da ne olursun?
Lütfen, en zorlandığın yokuşlarda, en karanlık zamanlarında ve en acı hissettiğin anlarda dur ve Yaradan’ın seni bu aleme uğurlamadan önce kulağına fısıldadığı cümleyi hatırla:
“Benim nefesim senin içinde olduktan sonra çok güzel şarkılar söyleyeceksin ve bir şifacı olacaksın…”
Not: Masalın yazarı ben değilim. Hangi niyetle yazıldı onu da bilemem. Bildiğim şu ki her kitap okuyucusunun frekansına göre tekrar yazılır. Bunlar benim sentezlediklerim. Seneye bir kez daha okusam çok başka bir yorum katabilirim o zamanki aklım ve ruhumla. Şimdilik bu harman hepimize şifa olsun niyetiyle…!
Reyhan YILMAZ / Nefes
Canımm Reyhanım kalbimden bir ışık topu çıkardım, içine de seni koydum.Bunu sevgiyle yaptım.Çünkü yazını, küçük bir sıkıntı yaşayan annecigime sesli sesli okudum.Sonra yüzüne baktım.Yüzunde bir gülümseme,gözünde hafif bir pıt pıt🌹🤲🏻Demem o ki Allah’ım razı olsun ,sevgiyle kucaklarız.
Canım Reyhan’cım, ”Benim nefesim senin içinde olduktan sonra çok güzel şarkılar söyleyeceksin ve bir şifacı olacaksın.” bu idraki daim eylesin canım Allah’ım.
Le Guin de ekler………
“Bu bedenin içinde değilim ben
Ancak yine de bedenimin yaşadığı
Tum o dikkate deger dönüşümlere rağmen
Benimle ilgili değişmeyen
Değişmemiş olan bir şey var
Orada nasıl göründüğünden ibaret olmayan
BIRI VAR
ve onu bulmak ve tanımak için
Ötesine ,içine ,derinine
Bakmam gerekiyor”
İkiniz de ayrı mest ediyorsunuz beni.
Ne güzel, ne hazine cümleler,ikramlar bunlar böyle.
Var olun canlarım benim ♥️♥️♥️