Küçücük vücudu, üzerine giymesi için verdikleri yeşil hasta önlüğü içinde kaybolmuştu. Karnındaki bebeğinin yaşamının sonlandığını öğrendiği andan itibaren üzerine çöken sakinlik ile nasıl baş edeceğini bilmiyordu. Çünkü Melek, kendini bildi bileli hiç bu kadar sakin hissetmemişti. Arkadaşına , eşine ve hastane odasına gelen tüm yakınlarına ‘’hissettim ben hissettim , önceden hissettim ‘’ diyerek daha da […]
Küçücük vücudu, üzerine giymesi için verdikleri yeşil hasta önlüğü içinde kaybolmuştu. Karnındaki bebeğinin yaşamının sonlandığını öğrendiği andan itibaren üzerine çöken sakinlik ile nasıl baş edeceğini bilmiyordu. Çünkü Melek, kendini bildi bileli hiç bu kadar sakin hissetmemişti. Arkadaşına , eşine ve hastane odasına gelen tüm yakınlarına ‘’hissettim ben hissettim , önceden hissettim ‘’ diyerek daha da sakinleşiyordu. Terleyen yüzüne saçları yapışıyordu. Ama Melek , bunu önemsemiyordu. Çünkü hissettiği sadece kalbiydi. Bedeni sadece dışarıdakiler tarafından görülen anlamsız bir suretti. Kalbi acı içindeydi. Hep böyle mi hissedeceğim diye düşünürken…
-Anneeeeeeeee! diye salondan seslenen kızının sesini duyarak uyandı Melek ve saçlarının tenine yapıştığını hissetti. Acısı azalmamıştı kalbi hala acı içindeydi ama artık acısı ile yaşamayı öğrenmişti.
Bedenini de hissetmeye başlamıştı. Kızına dolu dolu sarıldı. Onu kokladı ve öptü. Kızının küçücük ayakları ,ayaklarına değdiğinde ‘’ affet beni Allah ım , lütfederek bana bağışladığın bu güzel yavrum için , yeterince şükredemedim , lütfen affet beni ‘’ dedi kalbinden kalbine. Bebeğini kaybettiği günden bu yana kalpten af diliyordu Yaradandan (c.c) , sıkı sıkı , gerçek gerçek affet beni Allah ım diyordu.
Bilememişim ben , bu lütfa yeterince şükredememişim ben diye iç geçirerek yataktan kalktı. Bu güzel uyanmışlık hali yatak odasının camını açmasına ve uzun uzun gökyüzüne bakmasına vesile
oldu. Banyoya gitti. Yüzünü yıkadı. Su yüzünü değil, kalbini ferahlattı, akladı, pakladı sanki. Havluya elini uzatırken, kızı elinde çalan telefonu ile banyoya geldi. Banu teyze arıyor anne dedi ve telefonu annesine uzattı. Arayan arkadaşı Banu idi. Bir hafta önce dayısını kaybeden Selen e ziyarete gideceğini ona eşlik etmesini istediğini söylüyordu.
Arkadaşı konuşurken dün geceki rüyasını hatırladı. Şimdi başka bir kayıp hikâyesi onun tekrar acısını yenileyebilirdi. Yenilene yenilene acısı ile baş edebileceğini düşünerek tıpkı o günkü sakinlikle ‘ iyi düşünmüşsün gidelim ‘ dedi. Odanın en büyük camının önünde üç arkadaş, kahvelerini yudumlarken, ölüm, yokluk, yaşamın anlamsızlığı üzerine iç çekerek, ağlaşarak konuşuyorlardı. Birbirlerini zor duyuyorlardı sanki dışarıdan gelen kuş seslerinin seslerini bastırmasına izin veriyorlardı. Çünkü üçü de sözün hükümsüzlüğünü defalarca yaşayıp anlamıştı. Her oturmalarında da bu anlayışın hal olabilmesi için yalvarıyorlardı Allah’a ( c.c ) … birden kapı zili çaldı, gelen Selen in anneannesi idi. 58 yaşındaki oğlunu bir hafta evvel
toprağa vermiş 98 yaşında bir ulu çınardı gelen. O kapıdan girer girmez vakit ezanı okundu. Oturma odasına girmeden , banyoya yöneldi.
Selen anneannesini tabureye oturttu. Tek başına abdest alması olası görünmüyordu. Büyüttüğü altı çocuğundan en küçüğü idi Ahmet, bilir bilmez anlar anlamaz hareketlerle toprağa vermişti küçük kuzusunu, torununun evine de kızı getirmişti, yardımsız yürüyemeyen vücudu abdestsiz hiç mi hiç durmuyordu. Her vakit namazı öncesi özenle uzun uzun abdestini alıyordu. Onun suyla sıvazladığı kollarını yüzünü ellerini gören üç arkadaş , ayrı ayrı ama aynı anda aynı şeyi düşünüyorlardı
‘ Abdest ile vücutda kalpte diri kalıyor’ Selen anneannesini tesbihi ile uyumlu renkte seçtiği seccade ile buluşturdu. Çocuklarının odasından
aldığı yumuşacık süngerden yapılmış tabureyi gösterdi. Anneannesi belli belirsiz bir hareketle başını yukarı kaldırdı. Banu tabureyi yavaşça yerine götürdü. Melek başını kapıya dayamış elleri bağlı izliyordu. Anneanne titreyen vücudunu hiç hissetmeden kalbinin en derininden gelen bir tekbir ile huzura durdu. Üç arkadaş , ayrı ayrı ama aynı anda aynı şeyi düşünüyorlardı .
‘Allah a teslim olmak güç veriyor’ Namazını bitirdikten sonra anneannesini oturma odasına getiren Selen, ona bir bardak su getirdi.
Suyunu içtikten sonra Banu ve Melek ‘ Teyzeciğim başınız sağolsun ‘ dediler ve elini öptüler. Bütün vücudu titreyerek gözlerini sağolun dercesine açıp kapayan anneanne hiçbir söz çıkarmadı ağzından, uzun bir süre sessizlik oldu. Selen elini anneannesinin dizine koydu ve ‘ Anneanne , arkadaşım Melek bir süre önce bebeğini kaybetti. Sürekli rüyalar görüyor, ne okusa ne yapsa rahatlar ?’dedi. Anneanne odanın camına gözlerin dikti. Uzun uzun baktı. Omzunu yukarı doğru çekti. Sanki kendi kendine içine bakıyordu.
‘Allah ın emri kızım ‘’ dedei uzunca bir süre bekledi ardından Melek in sırtına dokundu titreyen elleri ile ‘’ Allah ın her emri güzel’’ dedi.
O an ,Melek te kendini omuzlarını yukarıya çekmiş şekilde buldu. Sanki karşısında bir ayna vardı.Onda kendini ve hatta kendi içini görüyordu.
Üç arkadaş ayrı ayrı ama aynı anda aynı şeyi düşündüler ‘ Allah aşkı her şeyi güzelleştiriyor.’ Selen anneannesinin eline teşbihi uzattı , üçü de camın önündeki koltuklarına geri çekildiler. Her ölümün şükrün , hayretin ve teslimiyetin doğmasına vesile olduğunu idrak edip , bahçedeki iğde
ağacından gelen mis gibi kokuyu içlerine çektiler. Banu, gözlerinden süzülen yaşları silerek ‘’ Allah ım , şükrümüzü hayretimizi ve sana olan
teslimiyetimizi aldığımız her nefeste artır ve lütfen daim eyle ‘’ dedi.
DİLEK HİLAL KIRIŞ
Bir ölüm, bir bilge yaşlı, arkadaşlık…Ne çok şey anlattı hepimize canım kardeşim.
Kalbe dokunan çok güzel bir yazı olmuş. Yüreğinize sağlık. Allah kalplerimizden sevgisini hiç eksik etmesin, boşa düşürmesin bizleri 🙏🏻