Sabır … Sabretmeyi Nasıl Öğrenebiliriz?
  • Facebook
  • Twitter
  • 20 Mayıs 2020
  • 2
  • 170
  • 1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
    1 Kişi oy verdi
    Ortalama puan: 5,00.
    Bu yazıya oy vermek ister misiniz?
    Loading...
  • +
  • -
Abone Ol 

Sabır … Sabretmeyi Nasıl Öğrenebiliriz?

Sabır … Sabrı Öğrenmek Hani herkesin bildiği bir tabir vardır. Hayatın cefasını çekmeden, sefası sürülmez diye. Sabır, yaşantımız boyunca karşılaştığımız tüm bu sıkıntılara karşı öfkelenmeden göstermiş olduğumuz bekleme durumudur. Sabır Demir Kalkandır Hiç kimsenin hayatı tek düze bir çizgiymiş gibi değildir. Hayat bu, elbette hepimizin hayatında inişler çıkışlar olacak, gelgitlerin olmadığı bir hayat düşünülemez. İşte […]

Sabır … Sabrı Öğrenmek

Hani herkesin bildiği bir tabir vardır. Hayatın cefasını çekmeden, sefası sürülmez diye. Sabır, yaşantımız boyunca karşılaştığımız tüm bu sıkıntılara karşı öfkelenmeden göstermiş olduğumuz bekleme durumudur.

Sabır Demir Kalkandır

Hiç kimsenin hayatı tek düze bir çizgiymiş gibi değildir. Hayat bu, elbette hepimizin hayatında inişler çıkışlar olacak, gelgitlerin olmadığı bir hayat düşünülemez. İşte tam bu gibi durumlarda sabır önemlidir. Sabretmeyi bilen her türlü zorluğa karşı demir bir zırh giyinmiş gibi olur.
Beklemeyi bilmeliyiz. Sabır ve zaman, şiddet ve öfkenin yapabileceğinden çok daha fazla iş başarır. Sonunda huzurla gülen yine biz olursunuz. Sabır, yolumuza çıkan tüm kapalı kapıların sevinç anahtarıdır.

Kararlılık ve Bekleyebilmek

Hayat bir mücadeledir. İnsan dik durup savaşmalı, boyun eğmek yenilgiyi kabullenmek demektir. Sabır, ağrıları dindiren acı bir ot gibidir, hem can yakar hem tedavi eder. Bir düşünün eğer ki bulutlar ağlamasa yeşillikler gülebilir mi? Acele ile değil. Alelade otlar iki ay içinde, kırmızı bir gül ancak bir yılda yetişir. Tencerede bile kısık ateşte ve usulca pişirilen yemek, delice kaynayandan daha lezzetli değil midir? Sabretmekte aceleci olmamak ve hedefe varmak için belirlenmiş zamanın geçmesini beklemek gerekir.

Sabır, dinimizin belki de en önemli yapı taşlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Kararlı olarak beklemeyi bilen insanlar, amaçlarını elde etmeye en yakın insanlardır. Aceleci ve kararsız kişiler ise daima başarısızlığa mahkumdur. Kişi; imanına şirki, ameline riyayı, yaşantısına da haramı karıştırmadan yaşaması büyük bir sabır gerektirir.

Kaybetmek Sabrı Öğretir

Görebiliyorsan, konuşabiliyorsan, dokunabiliyorsan, duyabiliyor ve yürüyebiliyorsan hatta en mühimi nefes alabiliyorsan ne mutlu sana. Elinde olmayanları değil, elinde olanları düşün, hazinelerinin farkına var. Kaybettiğin her ne ise bir bakarsın yağmurlu bir gecede yada bir bahar sabahında karşına çıkar kim bilir. Hayat mucizelerle dolu. Unutma hüzün olgunlaştırır, kaybetmek sabrı öğretir.

Bilemeyiz, hoşlanmadığın bir şey belki de senin için hayırdır. Yaptığın yorumlar, onca yaşadığın üzüntüler gereksizdir ama şunu bilmeliyiz ki, sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil, tozunu almaktır.

HZ.Eyüb Sabır Makamı

Sabrı anlatmışken şundan da bahsetmek isterim. Bu konuyla ilgili Hz.Eyüb en büyük örneğimizdir. Şanlıurfa’da Hz.Eyüb’ün sabır makamına gidip oraları görme imkanım olmuştu. Taşına dokunmak anlatılamaz, çok farklı bir duygu. Gerçekten neler çektiğini birazcık anlayabilsek, idrak edebilsek; bizim çektiklerimizin yanında söylenecek sözümüz dahi olmaz. Hz.Eyüb hikayesini hepimiz biliriz ama özetle; ; Tıkır tıkır giden işleri ilk kez hayvanlarının peş peşe hastalanmaya başlamasıyla bozulur. Ani bir sarsıntıyla evi yıkılır, tüm çocukları göçük altında kalır. Yıkıntıdan sağ kurtulan yalnızca karısıdır. Hz. Eyüp’ün gözleri evlat acısından kanlı yaşlarla dolar; ama ‘SABIR’ der. Hz.Eyüb’ün vücudunda yaralar çıkmaya başlar. Küçük küçük çıbanlar, gün geçtikçe büyür; bütün vücuduna yayılır. Eyüp Peygamber hekimlere gider, ilaçlar kullanır ama nafile. Yaralar iyileşeceğine daha da azar. Hastalığı günden güne artar. Artık çalışamadığı için elde avuçta ne varsa hepsini tüketir. Eyüp Peygamber sağlığını kaybeder ama sabrını ve metanetini asla kaybetmez. Daha sonra tüm bu yaşadıklarının mükafatını yaradan O’na misliyle verir. Yitirdiklerini fazlasıyla tekrar elde eder.

‘’Sabrın sonu selamettir’’ diyen atasözümüz ne de güzel söylemiş, sabrın sonu Allah’la selamlaşmaktır.

Sabır, sırat köprüsüne benzer, cennet ise öteki taraftadır.

Bu yazıyı okuduktan sonra hadi kuru dua’yı bırak, ‘’ağaç istiyorsan, tohum ekmelisin’’

Tolga ÖZŞAHİN / youtube videoları için tıklayınız

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

2 yorum

  1. Bu süreçte en çok kendini hissettiren, fark ettiren şeylerden biri de bu sabır konusu oldu benim için. Çok önemli bir konuya değinmişsiniz, emeğinize, kaleminize sağlık.?

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM