Geçenlerde yeni bir kavram öğrendim: Ölüm Doulası Malum, doula tıbbı bir müdahale olmadan destek olmak anlamına geliyor. Hatta, son zamanlarda hamile bir kadına hamileliği süresince ve doğum sırasında rehberlik eden ve manevi destek olan kişi olarak ifade edilen doğum doulası kavramını da sıkça duymaya başladık. Ölüm doulası da tedavisi olmayan ağır bir hastalıktan dolayı ölümünü […]
Geçenlerde yeni bir kavram öğrendim: Ölüm Doulası
Malum, doula tıbbı bir müdahale olmadan destek olmak anlamına geliyor. Hatta, son zamanlarda hamile bir kadına hamileliği süresince ve doğum sırasında rehberlik eden ve manevi destek olan kişi olarak ifade edilen doğum doulası kavramını da sıkça duymaya başladık. Ölüm doulası da tedavisi olmayan ağır bir hastalıktan dolayı ölümünü bekleyen bir hastaya veya ölen kişinin ailesine manevi destek olan kişi anlamına geliyor.
Ülkemizde henüz ölüm doulası bilinmiyor ancak yurtdışında giderek yaygınlaşan bir hizmet alanı haline geldiği yazıyordu okuduğum kaynakta. Sonra, durdum ve düşündüm. “Yaşamak” kavramı popüler kültür tarafından içi o kadar boş bir şekilde pompalanıyor ki yaşamayı ölümden ayrı bir şey zannediyoruz. Yani yaşamak, ölümün zıttı gibi. Oysa ki, o kadar iç içe ki. Belki de ölümü anmaktan korktuğumuz için, doyasıya yaşayamıyoruz. Belki de ölümü hatırlamanın hakkını versek daha kaliteli ve anın tadını çıkara çıkara yaşayabileceğiz. Daha iyi hissediyorum bunu son zamanlarda. Kim bilir, insanlığa bir elçi edasıyla gelen Covid-19 belki de ölümün ne kadar da yakınımızda olduğunu hatırlatmaya geldi. Belki de avaz avaz bağırıyor da biz duymuyoruz:
Hani öyle bak ölüm kapıyı çalınca falan da değil. O kadar zamanı bile yok ölümün, burnunun ucunda, bir nefes sıcaklığı kadar yakın.
Bence, çok güçlü bir soru. Hatta bu sorunun cevabıyla korkuyu sevgiye dönüştürebileceğimize inanıyorum. Zira, bence hakkıyla yaşamadığını düşünen, henüz var olma amacını keşfetmeyen, bir insanın gönlünü alarak, hayatına değer katarak onun gönlünü diriltmeyi deneyimleyememiş bir kişi ölümden korkabilir. Tam da bu noktada Mutasavvıf Cemalnur Sargut Hanımefendi’den yeni öğrendiğim bir yorumu paylaşmak isterim. Sıkça duymuşsundur “sadaka, ömrü uzatır.” diye bir söylem vardır. Bu konuda kendisi şöyle diyor:
Çok hoş bir yaklaşım değil mi?
Ölüm neye göre, kime göre?
Yaşamak neye göre, kime göre?
Hal böyle olunca mana dolu, doya doya yaşadığını iliklerine kadar hisseden bir insan doya doya da ölebilir diye düşünüyorum. Zira, ölmenin sadece bir mekan değişikliği olduğuna, kazandığım gönüller, yeşerttiğim umutlar, güzellikle yetiştirebildiğim evlatlar, kalbine dokunabildiğim ve manen dirilmesine vesile olduğum canlar, güzelliği yayabildiğim yazılarımla sonsuza kadar yaşayacağımı düşünüyorum.
Hani, canım Nazım Hikmet diyor ya:
İnsan, öleceğini bile bile nasıl yaşar? Ya çıldırır ya da öleceğini unutur…
Ben de diyorum ki:
Değerlerle dolu bir hayat amacın varsa, doya doya yaşamaya değiyor be canım Nazım!
Ölümle tanışmaya ne dersin?
Gel, bugün ölümü düşünelim! Öyle karamsar, kötümser bir halde değil elbet. Ölümün varlığını hissederek nasıl daha farklı ve anlam dolu bir hayat deneyimlerim sorusuna cevap aramak için. Ölüm bilincini her gününe yansıtarak omuzlarına yük olan stresini yönetip daha “an”da bir gün geçirebilmek için.
Buradan başlayabilirsin:
Ölüm hakkındaki duygu ve düşüncelerini yaz, çiz, birisiyle konuş, bir şekilde ifade et ki yakınlaş. Yaklaşmayan bilemez. Bilmeyen ise hep korkar. Korkarak bir ömür yaşanmaz. Zira, insan tanıdıkça sever. Ölümü tanıyalım ki öleceğimizi bile bile aşkla her anının tadına vararak yaşayabilelim.
Reyhan Yılmaz
Var Olmak Nedir? Nasıl Varlıklı Olurum? Var olmak nasıl olur, insan ne zaman var olur?
Paylaşmayı bilmeyen aslında ölüdür..Harika harika bayıldımmm…İnsanlar çocugunun eskisini saklıyor veya durumu cok kötu olanlara en kötüsünü ama etrafındaki durumubiyilere en iyi etiketlileri veroyor malesef gonülden olmayınca hicbirsey yerini bulmuyor ve gormüyorlar ama ruhları birer birer ölüyor…eğer bilirsen ekmegi paylasmak ekmekten daha kıymetlidir demiş ya necip fazıl…dilerim herkes bunun kıymetini bilir ve ölüme hakkını vermek için hakkiyla yaşayabilir…eylem
Ölümden korkmanın gereksiz olduğu bu kadar güzel ve net bir dille anlatımı harika olmuş… Çok haklısınız Ölümü tanıyıp sevmeli… Kaleminize yüreğinize sağlık…
Burası fani dünya, inşa etmeye geldik hayatımızı ne büyük lütuf bize verilen. İnşaAllah inşamızı Hak’kıyla yapabilelim can arkadaşım. Ölüm doulası kavramı da ne kadar ilginçmiş, Buradan huzurla ruhun göçmesine yardımcı olmak ne kadar anlamlı. Teşekkür ederim bilgilendirme için, hoş muhabbetin için Reyhancım.
Hele bu güzel mesajın için ben şükran içindeyim canım Melda’cım!
Şebnem abla ne diyordu;”Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredersin” Seyrederek değil severek, dolu dolu yaşanan bir ömür olsun inşallah Reyhanım♥️
Dilerim ki birlikte olsun Fatoşum!
O kadar çok anıyorum ki ölümü, belki de her gün.
Benim için vuslat demek ölüm.
Gerçek demek.
O kadar seviyorum onu.
Belki de bu yüzden erken ölmeyi çok diliyorum.
Aman Can Dinçelim sen daha çok dirilişlere vesile olacaksın. Yapacak işimiz çok 🙂