Kimse Mükemmel Değildir Ama Herkes İnsan Olabilir
  • Facebook
  • Twitter
  • 13 Mayıs 2020
  • 0
  • 206
  • 1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
    2 Kişi oy verdi
    Ortalama puan: 5,00.
    Bu yazıya oy vermek ister misiniz?
    Loading...
  • +
  • -
Abone Ol 

Kimse Mükemmel Değildir Ama Herkes İnsan Olabilir

Dünyanın en güzel melodilerini en korkunç gürültülere, en korkunç gürültüleri bir peri masalı dansı ettirebilecek güzelliğe çevirebilen en kuvvetli şey nedir? Öyle bir şey düşünün ki gecenizi gündüzünüze katıp uğruna savaşmaya değeceğine inandığınız bir şey. Gerçekten değip değmeyeceği değil konumuz, önemli olan buna inanıyor oluşumuz. Ufak bir gülümseme ve güzel sözle göklerde dans etmeye başlamamıza […]

Dünyanın en güzel melodilerini en korkunç gürültülere, en korkunç gürültüleri bir peri masalı dansı ettirebilecek güzelliğe çevirebilen en kuvvetli şey nedir?

Öyle bir şey düşünün ki gecenizi gündüzünüze katıp uğruna savaşmaya değeceğine inandığınız bir şey. Gerçekten değip değmeyeceği değil konumuz, önemli olan buna inanıyor oluşumuz. Ufak bir gülümseme ve güzel sözle göklerde dans etmeye başlamamıza sebep olan, tebessümlerin yok olup yerini korkunç sözler aldığında ise kendimizi Antik Mısır’daki Ölüler Tanrısı Anubis’in karşısında bulmuş gibi hissetmemize sebep olan o bazen nimet bazen ise lanet gibi hissettiren hissin adı nedir? Aşk mıdır? Sevgi midir? Tutku mudur? Sanırım bunu anlayıp ayırmak oldukça zor olacak. Çünkü tek bir kategoriyi göz önüne aldığımızda bunun tek başına bize bu kadar kuvvetli duygular yaşatabiliyor olması çokta gerçekçi olmayacaktır.

Bu yüzden ben bu hissin karşılığının bu üç duygunun kuvvetli bir şekilde karışımı olduğuna kalpten inanıyorum.

Hem hayat iksiri hem de ölüm zehri gibi. Hem onunla hem de onsuz yaşamakta aşırı zorlandığımız bir duygu. Bu zamana kadar tanıdığım herkes sevmenin ve sevilmenin olmadığı bir hayatta yaşamanın aşırı derecede olduğundan bahsederdi. Ve kesinlikle haklılar da. Ancak sevmenin ve sevilmenin olmadığı bir hayatta yaşamak ne kadar zor ise, sevmenin ve sevilmenin olduğu bir hayatta o kadar fazla zordur bana göre. Özellikle de hassas kalpler için. Sanırım hayatımız nasıl hayatta kalacağımızı öğrenmekle geçiyor ve bunu tam anlamıyla öğrendiğimizde de hayatın sonuna gelmiş oluyoruz. Öğrenmekten söz ediyorum. Bilmekten değil. Çünkü bence birçoğumuz 60 yaşına gelmeden bir çok şeyi biliyor hale geliyoruz. Ancak bildiklerimizi ne zaman uygulayabilecek olgunluğa erişebiliyoruz? 80? 90? 95? 100? Hatta bazılarımız bildiklerimizi uygulamayı hayatı boyunca asla öğrenemiyor. Ve bana göre öğrenmek budur. Bildiklerimizi uygulayabilme olgunluğuna erişebilmek.

Çoğu insan bu sihir gibi etkisi olan duyguya çok fazla kapılmamamız gerektiğini biliyor.

Ama hangimiz bunu yeterince uygulamayı başarabiliyoruz? Ne kadar kendimizi bu duygudan korumaya çalışsak bile, bir yerlerde bizi yeniden etkisine almayı başarıyor çünkü direnmeyi öğrendik belki ama henüz sihri önemsizleştirmeyi öğrenemedik. Değmeyeceğini bilsek bile bir yanımız hala bunlara değecek birisinin olduğuna inanmayı asla bırakmıyor. Buna inanmayı bıraktığımızda öğrenmemizi de tamamlamış olacağız sanırım ama muhtemelen ya asla öğrenemeyeceğiz ya da öğrendiğimizde hayatımızın sonuna gelmiş olacağız. Örneğin kendimden örnek vermek istiyorum. Her ne kadar kimsenin bu sihrin büyüsüne kapılmama değmeyeceğini biliyor olsam bile, hayatıma her yeni dahil olan insana acaba buna değer mi gözüyle bakmazsam, haksızlık yaparmışım gibi hissediyorum.

Genellikle hiçbir zaman değdiklerini görmedim ama hala dünyada bir yerlerde bu sihre kapılmamıza değecek insanların varlığına dair olan inancımdan vazgeçemiyorum. Sanırım bilmek ve direnmek aşamasını çok iyi bir şekilde tamamladım ve yaralarım ile hayal kırıklıklarımı minimum düzeye indirmeyi başardım kendimce. Lakin öğrenmek kısmını tamamlayabildiğimi söylersem bu gerçekten yalan olurdu. Kendimi asla, birilerinin buna değmeyeceğine ikna edemiyorum. Bunu her ne kadar biliyor olsam da ikna olamıyorum. Çünkü bazen düşünüyorum, bilirsiniz, herkes kendisine sorar, dünyada bir yerlerde benim gibi insanlar da olmalı diye. Sonra yine sorarız kendimize, ”benim gibi insanlar” nedir? Nasıl insanlardır? Kendimi mükemmel mi görüyorum? Hayır. Benim gibi insanlardan kastettiğim şey, zaman zaman gıcık, sinirli, uyuz, affedilebilir hatalar yapan ama gönül almasını bilen, hangi hataların affedilebilir hangilerinin affedilemez olduğunun farkında olan, sevmeyi bilen ve sevilmeye değen, aslında her insanın olması gerektiği gibi olan insanlar.

Kimse mükemmel değildir

Hainlikten uzak olmayan, hatalarına kırılan insanların verdiği tepkiler için daha da fazla kalp kıran, mükemmel olduğunu zanneden ve özür dilemenin alçaklık olduğunu zanneden insanlar değil. Kimse mükemmel olamaz ama herkes insan olabilir. Buna gerçekten inanıyorum. Yeter ki kalpten inanalım. Hatalar yapacağız, bağıracağız, küfürler basacağız belki, belki odanın altını üstüne getireceğiz ağlayarak, belki affedilebilir düzeyde kalp kıracağız ama kırdığımız kalbi düzeltmeyi de bileceğiz. Pes etmeyeceğiz, çekip gitmeyeceğiz, savaşmaya devam edeceğiz. Mükemmel olmak için değil, insan olmak ve insan kalmak için savaş vereceğiz. Ve eğer gerçekten bunu hepimiz yapıyor olsaydık, şuanda dünyadaki insanların bu sihre değip değmeyeceğini düşünmemize gerek kalmazdı. Çünkü bu sihre değen insanlar olabilmek için mükemmel olmamız gerekmiyor. Sadece insan olacağız, hepsi bu kadar. Ama kendini mükemmel zannedip insan olmayı reddeden insanlar yüzünden, bizler bu sihre kapılmanın değmeyeceğini bilip öğrenmiş hale gelmek zorunda bırakıldık.

Her gün, her saniye insan olma savaşını vermemizin umuduyla; kimse mükemmel değildir ama herkes insan olabilir.

Kübra Nur Sayan

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM