İyi Gelen Yazılar
  • Facebook
  • Twitter
  • 14 Mayıs 2020
  • 16
  • 170
  • 1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
    2 Kişi oy verdi
    Ortalama puan: 5,00.
    Bu yazıya oy vermek ister misiniz?
    Loading...
  • +
  • -
Abone Ol 

İyi Gelen Yazılar

Bu aralar okuyacağım kitaplar konusunda kararsızlık yaşadığım bir dönemdeyim. Kitaplığımdan aldığım kitapları birkaç sayfa okuduktan sonra okumaktan vazgeçip yerine koyuyorum. Oysaki hepsi merakla okunmayı bekleyen kitaplar. Çoğu zaman ihtiyacım olan bir kitap ya da bir film, bir fotoğraf karesi nokta atışıyla buluşur benimle. İhtiyacım olduğunda aradığım arkadaşlarım olurlar ya da özlediğim bir kahve sohbetinde buluştuğum […]

Bu aralar okuyacağım kitaplar konusunda kararsızlık yaşadığım bir dönemdeyim. Kitaplığımdan aldığım kitapları birkaç sayfa okuduktan sonra okumaktan vazgeçip yerine koyuyorum. Oysaki hepsi merakla okunmayı bekleyen kitaplar.

Çoğu zaman ihtiyacım olan bir kitap ya da bir film, bir fotoğraf karesi nokta atışıyla buluşur benimle. İhtiyacım olduğunda aradığım arkadaşlarım olurlar ya da özlediğim bir kahve sohbetinde buluştuğum dostlarım, bazen anne şefkati, bazen “dost acı söyler” diyen bir dost, kimi zaman da uzun yolculuklara çıktığım yol arkadaşlarım…

İyi Gelen Yazılar

Birçok kitaba bakıp sonra elimden geri bırakırken kendimi bu konuda zorladığımı düşündüm. Belki de bu aralar okumamalıyım dedim. Sonra Nil Karaibrahimgil’in bir süredir okunmayı bekleyen ‘İyi Gelen Yazılar’ isimli kitabı gözüme ilişti. Bir de bu kitaba bakayım dedim son kez. İlk sayfasını açtım. “İnsanın bir yanı delik bir yanı düğme ve kendi kendine iliklenemez kimse.” tekrar okudum ve sonra tekrar… Bu ne muazzam bir cümle… Kitabı elime aldım balkondaki bir köşeye geçip oturdum. Dilimde o cümle, yüzümde güneş yaklaşık on dakika öylece durdum. Güneşte şarj olup, sözde demlendikten sonra bir sayfa daha çevirdim. Kitabın önsözü… Çoğu zaman teşekkür için bir sürü isimle dolu olan önsözleri es geçerim. Ama kitabın önsözünde diyordu ki Nil: “Yazarak anlıyorum kendimi. Yazarak kokluyorum, duyuyorum, dokunuyorum.” Bu cümleyi okuduktan sonra ne mi oldu? Kelimelerinden dökülen parçalarla kendi parçalarımı birleşmiş ve bütünleşmiş hissettim. Biraz daha okudum, ‘iyi geldi’.

İçimin köşelerinde dinlenip, demlenme zamanı…

Birkaç sayfa okuduktan sonra kapattım kitabı, çekildim köşeme. Kendimle konuşma zamanım gelmiş belki de. “Kaderin bütün randevularımızı iptal ettiği bir anda karar verdik kendimizle buluşmaya.” diyor ya yazar A. Ali Ural, öyle bir zamandayız tam da hazır. Biraz ötelenmiş, boşa söylenmiş, biraz da silkelenmiş bir benle, oturduk karşılıklı konuşmaya başladık. Hazır karşılaşmışken ‘İyi Gelen Yazılar’la da, sordum kendime peki sana ne iyi gelen şeyleri yapamadığında içeride neler oluyor?

Bildiğimiz, bize iyi gelen ama yapmayı aksattığımız şeyler oluyor günlük rutinleri yerine getirirken. Bir gün boyunca su içmediğimizi düşünelim, baş ağrısı yapıyor. Yemek yemeden durduğumuzda kan şekerimiz düşüyor. Peki bize iyi hissettiren şeyleri aksattığımızda ‘öz’de neler oluyor hiç düşündünüz mü? Vücut alması gerekeni alamadığında nasıl tepkiler veriyorsa, doyurulmayı bekleyen ruhumuz da aynı tepkileri veriyor.

Günlük rutinleri yerine getirmek için bu düşüncelerime ara vermek durumunda kaldım. Aradan bir gün geçti ve İyi Gelen Yazılar’la buluştuk yine. Birkaç sayfa okuduktan sonra ‘Kendini Dışarıdan Seyretmek’ adlı bir bölüme geldim. Nil Karaibrahimgil burada, filozof ve bilim insanı Rudolf Steiner’in bir kitabında yetişkinlere verdiği bir egzersizden bahsetmiş.

Egzersizin adı, ‘günün değerlendirmesi’…

Ne kadar önemli bir konudan bahsetmiş. Kendimizi görmemiz, günü değerlendirmemiz, eksik ya da yanlış yaptığımız şeylerin farkına varmamız açısından pozitif değer katan bir rutin. Zihnimiz için de harika bir egzersiz.

Egzersiz, her akşam yatmadan önce o günü geri geri izleyerek yapılıyormuş. Fakat yargı, yorum, hikâyelendirme olmadan yapılması gereken bir egzersiz olduğundan bahsediyor. Her ne kadar yapmadığımızı düşünsek bile bunlardan soyunabilmeyi başaramadığımız zamanlar oluyor.

Nil’in en zorlandığı şey her gece bu ritüeli gerçekleştirirken beynini geri geri gitmeye zorlamak oluyormuş. Bunun için çok enerji harcadığından ve her seferinde uykuya daldığından bahsediyor. Bana göre en zor kısmı; yargı, yorum, hikâyelendirmeden birini bile katmadan geri geri gidebilmek. Alışkanlıklarımız var. Ne kadar bazı şeyleri öğrensek de uygulamak uzun zamanımızı alabiliyor. Bizimle yaşıt olan alışkanlıklar ve kök inançlar tek seferde yıkılamıyor. Ama çabaladıkça ve beyni o yönde çalışmaya zorladıkça canım nöronlar arasında bağlantılar bu yönde oluşmaya başlıyor.

“Beş yıl sonra olacağın insan tamamen bugün okuduğun kitaplara, izlediğin filmlere, dizilere, zaman harcadığın insanlara, tükettiğin gıdalara, alışkanlıklara ve giriştiğin yazışmalara, konuşmalara göre şekillenecek.” diyor Ruben Chavez.

Beş yıl sonra olacağımız insan bize İYİ GELSİN mi, ne dersiniz?

Fatoş Yıldız

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

16 yorum

  1. Yazınızı ilgi ve beğeniyle okudum. Yazınızı okurken şu dizeler aklıma geldi(inşallah size iyi gelir):
    Paranın vicdanı yoktur
    insanlığın cüzdanı
    işin içine para girerse
    kalmaz aşkın dermanı

  2. Ah ne iyi geldi şu yazı teşekkür ederim. Kendine dışarıdan bakabilmek de ayrı bir lütuf insana verilen. Bu sayede idrakimiz artsın inşaAllah.

  3. Senin yazıların da bana öyle iyi geliyo ki,sonu gelmesin kelimelerinin hep biriksin Patosum❤

  4. Beş yıl sonramı!?? biz canli varliklarin hic zamanlari yok bu gezegende ölümün heran bizimle oldugunu bildigimiz sürece.evet gecmise gitmek mümkün ve bunu yapmanin en iyi yoluda,yazmakla bütünleşen o guzel varligin dedigi gibi kendi izini surmek uyumadan once gecmise bi gezinti yapmak tarafsiz bi tanik olarak.yaziyla butunlesen guzel varlığın yazdigi gibi; insanin bir tarafi delik diger tarafi düymedir,ben de diyorumki kendine iliklenebilir insan,bir yanimiz ying bir yanimizda yang tir bu ikiyi birlestirdiginde kendine iliklenebilir butun olma yolunda ilerliyebikirsin…yaziyla butunlesen guzel varliga ve sizlere sonsuz sevgi ve saygilarimla sevgiyle OLun??

    • Sözün büyüsüyle epeyce düşündüm. Kendimize yetebilme sürecine gelebilmek için bile birbirimize ihtiyacımız var. Birbirimize değe dokuna biz oluyoruz, kendimizi buluyoruz. Ancak öyle iliklenebiliyoruz. Hayat kısa ama yol uzun. Neresinden başlarsak kâr. Çok değerli yorumunuz için teşekkür ederim, var olun!

  5. “İnsanın bir yanı delik bir yanı düğme ve kendi kendine iliklenemez kimse.” bu cümle, yazının tamamını okuyunca daha bir anlam kazanıyor. Devasa bir girdap içerisinde yaşadığım bu dünyada,böylesine muhteşem yazılar ile farkındalık yaşıyorum bazen ve derin bir nefes çekerek, hayatıma iyilik adına neler yaptığımı sorgularken buluyorum kendimi..
    Bu güzel yazı için teşekkürler.Fatoş YILDIZ

    • Ne güzel bir geri dönüş Emrahcım, zaman ayırıp okuduğun için ben teşekkür ederim.

  6. Beş yıl önce okuduğun kitaplar, izlediğin filmler, yol yürüyüp zaman geçirdiğin insanlar ve edindiğin alışkanlıklar hayran olacağım kadını tasarımlıyorlarmış meğer.
    Tanımaktan büyük onur duyduğum bu bilge kadının yolculuğuna geri kalan zamanında eşlik edecek olmak büyük bir lütuf.
    Yazıya gelince ne iyi geldi bir bilsen.
    Senin sevdiğin o cümlenin altını çizmiştim kitabı okurken, bazen bilmeden de aynı yerlerde buluşabiliyor aynı yerden sevinenler.
    ♥️♥️♥️

    • “İnsanın bir yanı delik bir yanı düğme ve kendi kendine iliklenemez kimse.” Düğmelerimi ilikleyip yaramı kapatırken hep yanımda olmasından aşk ve şükür duyduğum, kalemdaş ve ruhdaş iki kadın… sizi seviyorum

    • Azra Kohen’in ‘Gör Beni’ kitabında söylediği bir söz çok hoşuma gider;”Merakları ortak olan varlıklar bir gün mutlaka birbirlerini bulurlar.” Bu söze inancım çok büyük. Ve bizim buluşmamız da bunu kanıtlar nitelikte şükürler olsun!

      • Ben de bu kısmı not almıştım Azra Kohen’den 🙂
        Nasıl bir yolculuktur ki zincir gibi bağlı birbirine
        Sevgiyle

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM