1. Anasayfa
  2. Edebiyat Kafe

Hatıra Yapın Çocuklar

Hatıra Yapın Çocuklar
3

Geçenlerde dinlediğim bir podcast’de Murathan Mungan ona yaşlı bir dostu tarafından söylenen şu cümleyi hiç unutmadığını söyledi, zira bu günlerimiz için gerçek bir hediye gibi olan bu cümle şu;
” Hatıra yapın çocuklar, yaşlandığınızda canınız sıkılmaz”

Hakikaten şimdi değerini daha iyi anlıyorum bu cümlenin hatta eski bir yazımla birleştirip birbirini uzun zamandır hiç görmeyen iki dost gibi kavuşturmak istiyorum onları, belki tamamen rastlantısal denk gelip kısa bir sohbet etmiş olurlar bu hafta ki yazıda böylece.

Demişim ki seneler önce;

Ben daha çok gençken bir gün bir arkadaşımla çimlere uzanıp saatlerce gökyüzüne bakmıştık, birlikte baharın gelişini kutluyorduk o an’da.
Uzun uzun konuşurken bir ara arkadaşım suskunlaştı, öylece donakaldı. Bakakalmıştım onun o haline, sonra birden bire buzları eriyip çözülüp yeniden canlanıveren bir şeymiş gibi gülümsemişti bana.

-Noldu dedim.
-An’ın fotoğrafını çektim dedi.
An’ın fotoğrafı mı çekilir be kardeşim demiştim içimden.
Çekilirmiş meğer.

O an’dan bana kalan bir hediyedir “an”ı çekip, minik hayali lavanta kokulu keselerin içine doldurup, ruhumun çekmecelerine dizmek.
Bunu nasıl yapıyorsun diye merak ediyorsanız eğer aynen şöyle; her insanın unutmak istemediği ama zamanla unuttuğu an’lar vardır ya, sen o an’ı tüm duyularınla tek tek kayda alıyorsun, mesela o an ne hissetmiştin, üzerinde ne vardı, yağmur mu yağıyordu yoksa güneş mi açmıştı, belki de yağmur sonrası gökkuşağı ya da belki sadece o an’a ait bir koku, taze meyve tatları ya da kelimeler.

İşte her neyse bunların hepsini toplayıp “o an” belgeseline dönüştürüyorsun.

İyi de bu ne işime yarayacak deme lütfen.

İstediğin zaman çıkarırsın o an’ı çekmecenden,  miss gibi kokan keseciklerine her bir dokunuşunla tekrar tekrar detaylı bir şekilde yaşarsın yine ve yeniden.

Benim kesecikler doldu taşıyor.
Bak yıllar geçti, hala daha anımsıyorum o an’ı.
Benim üzerimde yeşil montum, onun üstünde kot pantolon ve kırmızı oduncu gömleği vardı.

Uzaktan bir yerlerden bir müzik sesi geliyordu.
Zerrin Özer “O YAZ” şarkısını söylüyordu.
Ve ben iyi ki öğren mişim o gün kayıt düğmesine basmayı.

Sahi yine Mungan’ın dediği gibi;

“Hayat biraz da birbirimize hatıra armağan etmek değil mi zaten?”
İşte bu armağanlar olmasa nasıl geçerdi acaba bu tuhaf günler?.
İşte birbirinden habersiz iki yazının bana bıraktığı soru bu.

Dinçel LAÇİN

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Hayat insanlara kimlikler ve bu kimliklere bazen elbiseler diker. Benim de vardı böyle bir elbisem, birgün onu çıkarmaya karar verdim, onu çıkardığımda kendimi bir portakal gibi soydum, soydukça kabuklarımı, yeni bir BEN ile buluştum. Bir çocuk oyunu gibiydim sanki, portakalı soydum, başucuma koydum, ben bir GER-ÇEK uydurdum, duma dum dum misali. İşte o kendime ayma anımda yeni kimliklerimle buluştum; Eğitmen. Profesyonel Koç. Ve acemi bir Yazar. Her şeyin acemiliğini seviyorum zira ben, Turgut Uyar'ın dediği gibi; "belki de asıl Ustalık budur, her zaman Acemi olmayı bilmek" Bunu unutmazsam/bunu unutmazsak daha daha daha elbiseler dikeriz kendimize, bedenimize ve tin'imize. Belki de YAŞAMAK budur. Selam olsun herkese.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

Yorumlar (3)

  1. 19 Mayıs 2020

    Şu an saat 24:00 Ve iyi ki burada, bu yazının tam da ortasına kadar 2 kez üst üste okudum. Bana çimlere uzanıp, yıldızlardan dilek tuttuğum arkadaşımı hatırlattı. Murathan Mungan’ı anımsattı… Ve sen canım Dinçelciğim iyiki yazdın iyiki…

  2. Ah, iyi ki varlar o hatıralar. Ne güzel bir anlatımıdır ayrıca, “lavanta keselerine konulan an’ların ruhun çekmecelerinden çıkması.” Yıllar sonra anımsayacağımız nice ‘an’lar anılar biriktirelim.?

    • 18 Mayıs 2020

      Canım Fatoş’um, seninle en başından olan şey bu, ne mutlu ki.
      Hiç görmeden de anı yükleyebilirmiş insan.
      Özenle naftalin kokulu bir sandığa doldurur gibi doldururmuş yüzünü dahi görmediği bir Can’dan gelenleri.
      Dizilmeye devam etsin ruhumuzun raflarına çilek reçeli kavanozları gibi.
      Çok teşekkür ederim ayrıca güzel yorumun için.
      ????

  3. Nice ‘an’lar anılar biriktirelim ruhumuzun çekmecelerine. Gün gelip açılınca o çekmeceler,lavanta kokularıyla buram buram burnumuza gelsin daha şimdi yaşanıyormuşcasına?

Bir cevap yazın