Ses Var! O an düşündüklerini ne anlatma ne de yazıya dökme ihtiyacı hissetti. Sadece düşündü… Bu güne kadar yazmanın da anlatmanın da bir faydasını görememişti. Zaten bunları fayda sağlamak amacıyla yaptığını da söyleyemezdi. O an yazmayı seçiyordu ve yazıyordu ya da sanki hiç tanımadığı ya da çok iyi tanıdığı birine anlatırmış gibi kendine anlatmaya başlıyordu. […]
Ses Var! O an düşündüklerini ne anlatma ne de yazıya dökme ihtiyacı hissetti. Sadece düşündü… Bu güne kadar yazmanın da anlatmanın da bir faydasını görememişti. Zaten bunları fayda sağlamak amacıyla yaptığını da söyleyemezdi. O an yazmayı seçiyordu ve yazıyordu ya da sanki hiç tanımadığı ya da çok iyi tanıdığı birine anlatırmış gibi kendine anlatmaya başlıyordu. Evet, kendine anlatıyordu. Çünkü çoğu zaman karşısında oturan kişilerin onu kendinin dinlediği gibi dikkatle dinlediklerine inanmıyordu. Belki de böyle böyle yalnız olmayı bilinçle tercih etmeye başlamıştı. Çünkü insanlar onu artık hiç şaşırtmıyordu. İnsanlar bizi şaşırtmamalı zaten biz onlara şaşırmalıyız diye düşündü sonra ve yine kendiyle konuştuğu ve yazdığı günlerle sarmaş dolaş olmaya devam etti.
İç dünyası böyle heyecanla akıp giderken işten eve dönüş yolunda yerde bir kağıt buldu. Bu bir alışveriş listesi de olabilirdi ama değildi. Bu kısacık bir nottu ve şöyle yazıyordu:
Bu not nereden uçup gelmişti, kim, neden, yazmıştı bilmek çok güç. Ama tesadüfe inanan biri olarak o, notu okumuştu. Bu notu belki de birçok kişi gördü ve okudu ya da okumadı. Okuyanlar da bir etki yarattı ya da yaratmadı, bilmiyordu. Bunlar onun için pek de önemli değildi zaten. Önemli olan onun o notu okumuş olmasıydı. Acaba bu ses hangi sesti? Notu yazan kişi acaba duyduğumuz sınırsız seslerden hangisinin var olduğunu kabul etmişti. Belki de sesi yani bütün sesleri kabul etmişti. O kadar çok ses var ki hayatımızda anlamlar yüklediğimiz ya da yüklemediğimiz hatta o tek sese hayatımızı adadığımız sesler var. Acaba kasıt neydi o var olan seste ki? Diğerlerini yok kılan o bir ses hangisiydi yani yok kılmak değildi tabi bu ama bir öteleme kesindi.
Bütün bunları düşünürken eve gelmişti hemen ve kapını önünde bekliyordu. Evde kimse yok; demek ki kapıyı yine anahtarla açmak zorunda kalmıştı. O an var olan o sesin kapı sesi olabileceğini düşündü. Evet, olabilirdi bu ses birçok koşul karşılığında var olabilirdi. Kulağı kapıda olan birinin başka sesleri duyabileceği şüpheliydi.
Üzerini değiştirdi ve yazmaya başladı o sırada eşi geldi. Pencereyi açtı ve içeriye bir sürü ses geldi; kuş, araba, çocuk, rüzgar…
Bu ses, evet var olan bu ses, belki de umutla beklenen bu ses, yazılanı tarafından hiç duyulmamış bir ses de olabilir; karanlıkta beklenen bir ışık gibi. Bu not, kendi sesine ilk defa kulak veren birinin olabileceği gibi karşısındakinin sesini ilk defa duyan birinin de olabilirdi. Bu ses belki de sizin duymaktan usandığınız yok olmasını istediğiniz bir ses de olabilir. Ama evet, bir ses vardı.
O kişi için “bir ses var, evet…”