Reyhan Yılmaz
Reyhan  Yılmaz
yreyhany@gmail.com
Şeksiz Şüphesiz
  • 13
  • 172
  • 11 Nisan 2020 Cumartesi
  • 1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
    1 Kişi oy verdi
    Ortalama puan: 5,00.
    Bu yazıya oy vermek ister misiniz?
    Loading...
  • +
  • -

Çay içiyorduk eşceğizimle. Birden dedi ki: Kendini 5 yıl sonra nerede görüyorsun? Ah, yüreğim yerinden çıkacak gibi oldu. Halbuki hiç böyle sorular sormaz. Ailemizin sağ beyni bensem sol beyni de odur. Öyle tamamlarız parçalarımızı. Ama bu dönem öyle gösterdi ki her birimizin hayal kurmaya, gelecek tasarımı yapmaya ve umutlanmaya ihtiyacı var. Üstelik kendi başımıza değil, […]

Çay içiyorduk eşceğizimle. Birden dedi ki:

  • Kendini 5 yıl sonra nerede görüyorsun?

Ah, yüreğim yerinden çıkacak gibi oldu. Halbuki hiç böyle sorular sormaz. Ailemizin sağ beyni bensem sol beyni de odur. Öyle tamamlarız parçalarımızı. Ama bu dönem öyle gösterdi ki her birimizin hayal kurmaya, gelecek tasarımı yapmaya ve umutlanmaya ihtiyacı var. Üstelik kendi başımıza değil, bir grup halinde hayallerimizi, umutlarımızı konuşmaya ihtiyacımız var ki düşen frekanslar yükselsin, güneş görmeyen taraflarımız gün ışığı alsın, hayal kurmayı bilmeyen tarafımız da azıcık uzundan başlasın hayal kurmaya.

Heyecanla anlattım elbette beş yıl sonra olmak istediğim kendimi. Dinledi ve dedi ki:

Tamam, çok güzel ama gerçekten inanıyor musun?

İnanmak ne kelime, iman ediyorum, dedim.

Tanrılar Okulu kitabının yazarı Stefano D’anna der ki şüphe toprak testideki minicik bir kılcal çatlağa benzer. Eğer testide çatlak varsa dışarı su sızdırır. Yani, bir şeye yüzde yüz değil de %99.9 inanıyorsan bir şeyleri yanlış yapıyorsun, inancın tam değil demektir. Kaldı ki sen bile inanmıyorsan bu hayaline, hayalini gerçekleştirmek için gönderilen yardımcılar nasıl gerçekleştirsin ki?

Hayal ettiğim her şeye çok inanırım, inanıyorum. Şeksiz şüphesiz. Hiç bir realitenin, otoritenin bozamayacağı kadar çok inanıyorum. Çünkü anlam veremediğim bir şeyler olsa bile mucizelere çok inanırım. Değil mi ki mucizenin kelime kökü acizlikle aynıdır. İnsanoğlunun kontrol edebildiği şeyler vardır ki biz koçluk görüşmelerinde buna odaklanır ve öyle yol alırız, bu noktada muktedir olur ve hayatın kontrolünü elimize alabiliriz. Bir de kontrol edemediği birçok şey vardır (bakınız insanlığa bir eğitmen edasıyla gelen pandemi misali). İşte bu noktada acizdir.

Aciz insan da mucizesiz yapamaz, nefes kadar kıymetlidir mucizelere iman etmesi.

İşte öyle, hayal kurarken sanki şu an gerçek oluyormuşçasına tüm detaylarıyla hayal kurmalı. Hayalinin içindeki tüm renkleri görmeli, kokuları içine çekmeli ve dokunduğunu hissetmeli insan. Daha önce bunun için “hayalinin duşunu almak” demiştim, yıkanır gibi o hayalin içine girmek….Çok seviyorum bu tabiri. Tüm bunlardan sonra o duyguyu dile getirmeli. Gerçek olsa bu hayalin ne hissedersin? Peki, o hayalini gerçek kılma adına şimdi atacağın o minicik adım ne olur?

Neden mi detaylarıyla hayal etmeli? Çünkü, bizim kölesi olalım diye değil de aslında bizim emrimize verilen o mucize organ beyin gerçekle hayali ayırt edemiyor. Hayal ettiğin an “gerçek” sanıp gerçekleştirmek için sana çözüm yolları sunuyor, bağlantılarını keşfettiriyor ve yeni bir alan açıyor sana ki kontrolü eline alabilesin.

Hatırlatmakta fayda var. Erzurum’da 8 Temmuz 1919 günü sabaha karşı Atatürk’ün yol arkadaşı Mazhar Müfit Bey’e aldırdığı notta yeni alfabenin kabulü hayali vardır. Düşünsene, bir ülkenin kurtuluş savaşı mücadelesini başlatmışsın ve böylesi yoğun stres altında dahi yaklaşık 10 sene sonrasının hayalini kurup tüm hücrelerinle inanabiliyorsun. İşte bu nedenle, özünde bu ülke aşkla inanarak kurulan bir hayalin ürünüdür.

Şöyle bir deneyimimi paylaşmak isterim. Zor bir dönemden geçtiğim ve iş aradığım bir dönemdi. O dönemde doğum yaptım. Birkaç ay içinde iş bulacağıma o kadar emindim ki gün içinde bebeğimi emzirirken bir taraftan da sütümü sağıp buzluğa atıyordum ki çalışmaya başlayınca bebeğime şimdiden hazırlık yapmış olayım. İnançtan benim anladığım bu. Hayal et ve gerçekten olmuş gibi yaşamaya başla.

Hem ne kaybedersin bir düşün? Hiçbir şey.

Peki, ne kazanırsın?

Sağlıklı bir ruh hali, enerjisi yüksek bir kişilik, dolayısıyla etrafındakilerinin de frekansını yükselten bir enerji kaynağı olma hali, günü korkuyla değil umutla yaşayan bir hal (ki hayat seçimlerden ibaret dediğimiz taraf burası)…ve de hiç olmadı buzlukta fazladan bir miktar anne sütü. Kime zararı olabilir ki?

E o zaman, daha ne duruyorsun? Haydi, hayalinin duşunu alıp şeksiz şüphesiz inanmaya!

İflah olmaz ümitvardan inanç dolu günler,

Sosyal Medyada Paylaşın:

13 yorum

  1. Yıllardır ‘Hayal Kurmak’ konusunda başta öğrencilerim olmak üzere bir çok kişiye anlatmak istediklerimi ne güzel özetlemişsiniz. Kaleminize (ya da klavyenize) sağlık. Maalesef bir çok kişi illa gerçekleşsin diye hayal kuruyor. Yani aslında hayal kurmuyor, plan yapıyor. Hayal kurmakla plan yapmak arasındaki farkı daha çok kişiye öğretebilsek keşke… Saygılar…

  2. Ah reyhanım seninle her konuştuğumda ve yine yazını okuduğum da aynı hissi aldım sen insanı kendine getiriyorsun hatta hayatın giden kısmını geri çekip yola şevkle imamla inanmakla en güzel şekilde devam?hayat ağacı gibisin ?

  3. Reyhan cok guzel bir yazi olmus.Umudu anlatirken gerçekliği goz ardi etmeden s,somutlastirarak anlatmissin.cok begendim.

    • Çok değerli bir paylaşım yapmışsınız Çok teşekkür ederim Ben de yakın zamanda bu konunun önemini anlatan bir kitap tanıtımı yapmıştım hayaleti ol kitabı

  4. Öylece durdum.
    Kalakaldım.
    Hangi yazın daha güzel yarışması yapsam acaba hangisini seçerim inan bilmiyorum, zira her biri ruha yeni bir ışık huzmesi, her biri ayrı bir ders.
    Sen olsan seçebilirmiydin ki?

    • Ben seni, yani en güzel “yazı”larımdan birini seçmişim ruhlar aleminde Dinçelim.

  5. Offf…Ben boşuna mı umut ışığım diyorum sana? Öyle güzel bir hatırlatma yaptın ki yeniden, umudun içinde şüphenin hiç işi olamaz gerçekten de. Umudunun ışığına bin şükür CAN Reyhan’ım ??

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM