Serpil Tuncer
Serpil  Tuncer
meltemfas@hotmail.com
Beyaz Bir Fille Güvercinin Evliliği: Frida Kahlo
  • 2
  • 255
  • 14 Mart 2023 Salı
  • 1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
    1 Kişi oy verdi
    Ortalama puan: 5,00.
    Bu yazıya oy vermek ister misiniz?
    Loading...
  • +
  • -

“Resim tüm yaşamımı doldurdu. Korkunç yaşamımı doldurabilecek üç çocuğumu ve bir dolu başka şeyi yitirdim. Tüm bunların yerini resim doldurdu. Çalışmaktan iyisi yok herhalde.” diyen Frida Kahlo  26 Ekim 1872’de dünyaya geldi. Alman olan babası genç yaşlarda Meksika’ya göç etmişti. Onlar göçe zorlayan annesinin ölümü ve babasının başka bir kadınla evlenmesi olmuştu. Sara hastası olan […]

“Resim tüm yaşamımı doldurdu. Korkunç yaşamımı doldurabilecek üç çocuğumu ve bir dolu başka şeyi yitirdim. Tüm bunların yerini resim doldurdu. Çalışmaktan iyisi yok herhalde.” diyen Frida Kahlo  26 Ekim 1872’de dünyaya geldi. Alman olan babası genç yaşlarda Meksika’ya göç etmişti. Onlar göçe zorlayan annesinin ölümü ve babasının başka bir kadınla evlenmesi olmuştu. Sara hastası olan Frida Kahlo’nun babası Nürnberg’deki eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmış ve Meksika’da kendine bambaşka bir hayat kurmuştu. Meksika’ya göç ettikten hemen sonra evlenmiş bir kız evladı sahibi olmuştu ancak eşi, ikinci çocuğunu doğururken ölmüş daha sonra Matilde Calderon ile dünya evine girmişti. Bu evlilikten dört kızı daha oldu. Sırasıyla Matilde, Adriana, Frida ve Cristina’dır.

Frida Kahlo annesi için ‘Sadece sayı saymayı biliyor.’ diyordu oysa anne, dinine ve geleneklerine son derece bağlı Meksikalı bir Katolik’ti. Frida Kahlo babasının Cermen kültüründen gelmesi nedeniyle sanatçı yönünü felsefeyle güçlendirerek pekiştirdi. Oldukça hareketli bir çocuktu ancak çocuk felcine yakalandı. Böylece fiziksel acı ile küçük yaşlarda tanışmış oldu. Öyle ki, bu acı yakasını bırakmayacak, hayatını altüst edecek ama sanatına da yön verecekti. Her insan kendi kaderini yaşardı ve Frida için kader, ağlarını örmeye başlamıştı.

Frida sanatını şekillendiriyor.

Küçük Frida aylarca odasından çıkamadı. Sağ bacağındaki ağrı korkunçtu ancak Frida, bu işi kendi kafasında çözmüştü. Babasının da yönlendirmesiyle spora başladı. Futbol oynadı ve yüzdü. Frida bütün bu hengâmenin içinde büyüyordu ve kendi gerçekliğini yaratıyordu. Neydi bu gerçeklik?  Kendi doğum tarihini reddediyordu mesela ve resme yavaş yavaş kayıyordu. İçinde büyüyen bir ağaç ileride sanat meyvesini vermek üzere Frida’yı şekillendiriyordu. Yaptı da… Kendi sanatını konuşturdu ve doğum tarihini yeniden yazdı.

Frida Kahlo, 29 Ekim 1872 ‘de doğmasına rağmen gerçek doğum tarihinin bu olmadığını, Meksika Devriminin gerçek doğum tarihi olduğunu söylemiştir. Doğum tarihi Frida’ya sorulduğunda:

“Ben bir devrimle birlikte doğdum. Duyduk duymadık demeyin. Gün ışığını görünceye dek isyanın coşkusuyla dolup, böyle bir ateşin ortasında doğdum ben. Gün kavurucuydu ve o gün tüm yaşamım boyunca beni sarıp sarmaladı. Çocukken, bir kıvılcım gibi çıtırdardım. Büyüyünce tepeden tırnağa alev kesildim. Ben bir devrimin kızıyım, buna hiç şüphe yok, bir de atalarımın taptığı ihtiyar tanrısının. 1910’da doğdum. Mevsim yazdı. Kısa zaman sonra el Gran I nsurrecto (büyük isyancı) Emiliano Zapata, Güney’i ayaklandıracaktı. Evet, ben bu şansa sahip oldum işte: Benim doğum tarihim 1910’dur.”1 demişti.

Frida âşık oluyor…

Cachushas, sosyalizmi savunan bir gruptu. Köklere dönüş anlamına gelen bu gruba Frida Kahlo’da üye oldu. Bu gruptakiler Miguel N. Lira, Jose Gomez Robleda, Jesus Rios y Valles, Alfonso Villa, Manuel Gonzalez Ramirez ve Alejandro Gomez Arias… Bugün, Miguel N. Lira, avukat ve şair olmuştur. Jose Gomez Robleda Tıp Fakültesi’nde bir psikiyatri profesörüydü; Manuel Gonzalez Ramiez, tarihçi, yazar ve avukattı.

Alejandro ise saygı duyulan bir entelektüel olmuştu. Frida Kahlo için Alejandro ayrı bir önem taşımıştı. O, ilk aşkıydı. Bu ilişkide engellerle karşılaşmamak için elinden geleni yaptı. Ailesinden sakladı. Alejandro eğitim için Avrupa’ya gitmiş; Frida Kahlo ise ona hep mektuplar yazmıştır. Bugün yazdığı bu mektuplar Frida Kahlo Müzesi’nde yani Mavi Ev’de sergilenmektedir. 17 Eylül 1925 tarihinde bu ilişki bölündü. Bu bölünme Frida Kahlo’nun hayatının da miladı olmuştu. Bindikleri otobüs, tren ile çarpışmıştı. Alejandro Gomez Arias, trenin çelik çubuklarından birinin, Frida’nın leğen kemiği hizasında, bir taraftan girip, diğer tarafından çıktığını anlatmıştır.

Ambulans gelip de Frida, hastaneye götürüldüğünde doktorlar; omurgasının, bel bölgesinde üç noktadan kırıldığını, köprücük kemiği ile üçüncü ve dördüncü kaburgalarının da kırık olduğunu gördüler. Sağ bacağı on bir yerden kırılmış, yeniden oynamış ve ezilmişti. Sol omzu çıkmış, leğen kemiği de üç yerden kırılmıştı. Çelik çubuk, karnının sol tarafından girip cinsel organından çıkmıştı. Doktorlar, tekrar yürüyebileceğinden, hatta yaşayabileceğinden bile şüpheliydiler. Onu parça parça bir araya getirmeleri gerekiyordu ve Frida Kahlo 32 defa ameliyat oldu. Kızıl Haç Hastanesi’nden tam bir ay sonra, 17 Ekim’de taburcu oldu. Aylarca evden çıkamayacağını herkes biliyordu. Resimle olan samimiyeti, resmin içinde kayboluşu, resmin onda doğuşu işte tam bu günlerde başlar.2

Kahlo trafik kazasıyla ilgili şunları söyler: “Benim zamanımda otobüsler hiç güvenilir değildi; henüz yeni kullanıma girmişti ve çok ilgi görüyorlardı. Tramvaylar boşalmıştı. Alejandro Arias’la otobüse bindik, kısa bir süre sonra otobüs tramvayla çarpıştı. Tuhaf bir çarpışmaydı; şiddetli değil, ağır ve yavaştı. Herkesi sarstı. Önce başka bir otobüse binmiştik ama şemsiyemi unuttuğumu görünce aramak için inip, beni harabe eden otobüse bindik. İnsanın çarpışmanın farkına vardığı doğru değil, gözümden tek damla yaş akmadı ve demir çubuk kılıcın boğayı delmesi gibi beni deldi geçti.”3

Yine yataklara mahkûm olmuştu. Korseler içinde çırpınıp durdu. Bütün gün bir başına o yatakta yatıp, sıkılmaktaydı ve ailesinin teşvikiyle resme başladı. Annesi onun için özel bir karyola yaptırdı ve tavana da ayna… Frida bu aynaya bakarak portreler çizmeye başladı. Sanatına kendi acılarını yansıtıyordu. Birçok ressamın yaptığı gibi hayallerini değil de gerçekleri tuvaline taşıyordu.

Yatalaklık döneminde uzak ülkeleri görmeyi düşler Frida: Babasının memleketini, Almanya’yı… Ayağa kalktığı zaman yeni dostlar edinir kendine. Arkadaş toplantılarına katılır, Diego Rivera’nın da içlerinde bulunduğu Meksikalı sanatçı ve aydınlarla tanışır. 1929 yılında pek çok arkadaşı gibi Frida Kahlo da Meksika Komünist Partisi’ne katılır. Diego Rivera’yla Frida Kahlo; birbirini bütünleyen, ancak aynı zamanda birbirlerinin yaralarını derinleştiren iki insan. Ünlülerin aşkı türünden bir aşk belki. Fakat bu aşk, içinde barındırdığı aldatmalara rağmen kirlenmeyi, insanların dilinde yıpranmayı hak etmiyor.

Ressam Diego Rivera, Frida’ın eşi ve sevgilisi olmanın diğer adıdır. Diego, cüssesine uygun, yirmi beş metrekarelik duvarların ressamı; Frida ise kendi gibi küçük, elli santimetrelik tuvallerin ressamıdır. Her ikisi de güçlü çizgileri ve resimlerine yükledikleri derin anlamlarla hiç kuşkusuz 20. yüzyılın en büyük ressamlarındandır. Diego’nun bitmek tükenmek bilmeyen ilişkilerine ve kendilerini Frida’nın çekici sıcaklığına kaptıran -Troçki’nin de aralarında bulunduğu- erkeklerin varlığına rağmen aşkın ve bağlılığın daima orada olması ve kendini iki insanın yaşamının her anında hissettirmesi etkileyicidir. Diego, zamanla Frida’ın beyninde bir takıntı haline gelir.4

Fil ve Güvercin…

1929 yılında evlendiklerinde Frida 22 Rivera ise 42 yaşındaydı. Frida’nın ailesi çiftin evliliğine karşı çıkarak onları “Fil ve Güvercin” diye tanımlamıştı ancak Frida’nın babası Diego’ya şu sözleri söyledi: “Kızımın hasta olduğunu ve yaşamı boyunca sağlık sorunları olacağını unutmayın. Akıllıdır ama güzel değildir. Bunu da aklınızdan çıkarmayın. Her şeye rağmen onunla evlenmek istiyorsanız, rıza gösteriyorum.” dedi ancak evlilik Diego’nun aldatmaları yüzünden çalkantılı ve sorunlu geçti ve çift 1939 yılında boşandı ancak bir yıl sonra yeniden evlendiler. İkinci evlilik de birincisi kadar çalkantılıydı ve bu durum Frida’ya oldukça acı verdi.

1950 yıllarda sağlığı iyice kötüye giden Frida Kahlo 1950-1951 yıllarını hastanede geçirdi. 1954 ‘te günlüğünde geçirdiği krizlerinden bahsetmektedir.

13 Temmuz 1954 te Frida Kahlo’nun ölümü kayıtlara akciğer embolisi diye geçti. Güvercin sonunda özgür kalabilmişti.

Geride 143 eser bıraktı bunların 55 tanesi oto portreydi.

KAYNAKÇA

1-Çokatak, Didar Trakya Üni. SBE. Sanat Tarihi Anabilim Dalı Frida Kahlo’nun Resminde Kadın Olgusu, Yüksek Lisans Tezi, 2014-Rauda Jamıs, Aşk ve Acı, Everest Yayınları, İstanbul 2002, s. 21

2 Çokatak, Didar Trakya Üni. SBE. Sanat Tarihi Anabilim Dalı Frida Kahlo’nun Resminde Kadın Olgusu, Yüksek Lisans Tezi,-Rauda Jamıs, Aşk ve Acı, Everest Yayınları, İstanbul 2002, s. 21

3-Aria Özbalcı Ümran Görsel Anlatılar ve Ötekiler S:191

4-Frida Kahlo-Aşk ve Acı/ Rauda Jamis/ Çeviren: Hülya Uğur Tanrıöver/ Everesi Yayınları/ 317 s. (Eski basım: A f a Yayınları)  Cumhuriyet kitapeki sayı:668 S:3

Sosyal Medyada Paylaşın:

2 yorum

  1. Frido Kahlo ilgili ayrıntılı bir çalışma olmuş. Frido Kahlo okumayı .ok istiyorum. İnsanın içine işleyen bir hikayesi var. En kısa zamanda daha ayrıntılı okumalıyım. Teşekkürler.

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM