Zeynep Gök
Zeynep  Gök
hlyy.5252@gmail.com
Vicdan Hafifliği
  • 6
  • 311
  • 30 Ocak 2020 Perşembe
  • 1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
    4 Kişi oy verdi
    Ortalama puan: 4,75.
    Bu yazıya oy vermek ister misiniz?
    Loading...
  • +
  • -

Hayatımızın yapı taşlarını oluşturan, ruhumuzun domino taşları; sıraladığımız deneyimlerimiz, birikimlerimiz ve ardımıza baktığımızda yaşadığımız vicdan hafifliğimizdir.  Öyle değil midir?  Bazen özenle dizdiğimiz birikimlerimizle sıraladığımız bu taşlar ufak bir yanlışla yahut dokunuşla birbiri ardına  düşebilir. Her şeyin üst üste gelmesi bundan sebeptir. Yaşam birikimlerimiz birbirine bağlı domino taşlarıdır nitekim. Gelen, giden, olan , süren her dem kendi […]

Hayatımızın yapı taşlarını oluşturan, ruhumuzun domino taşları; sıraladığımız deneyimlerimiz, birikimlerimiz ve ardımıza baktığımızda yaşadığımız vicdan hafifliğimizdir. 

Öyle değil midir? 

Bazen özenle dizdiğimiz birikimlerimizle sıraladığımız bu taşlar ufak bir yanlışla yahut dokunuşla birbiri ardına  düşebilir. Her şeyin üst üste gelmesi bundan sebeptir. Yaşam birikimlerimiz birbirine bağlı domino taşlarıdır nitekim. Gelen, giden, olan , süren her dem kendi hayatımızın bağına tesirdir. Bundan sebeptir akıştaki bozukluk yahut düzen.

Biraz sabır…

 Fazla sabır ve ısrarcı olmama istikrarı…

Biraz ya da fazla sabır bize biçilen durum. Fakat ısrarcı olmama istikrarı her zaman aynıdır. 

Ne istediğimizi bilmek esas önemli ayrıntıdır. Küçük şeylere odak her zaman büyük ayrıntıları fululaştırır. Derdimiz büyük olmasın varsın. Derdimiz tasamız, uğraş verdiğimiz sorunlarımız büyük olmasın da , isteklerimiz ne kadar bol olursa olsun. Varsın bu isteklerimiz geç olsun. Güçte olsun. Fakat olsun…

İstekler sonucu önemlidir. 

Sağlıklı olma durumu ve herhangi bir canlıya büyük küçük yardımda bulunma görevi bizi biz yapan en büyük temelimizdir. Görmek, görmezden gelmemek ne büyük bir lütuftur.

‘Bana dokunmayan yılan’ mantığını gerçekten anlayabildik mi hakkıyla? 

Yılanın zehrini bilerek, sana zarar verebilme ihtimaline rağmen ona bir şey yapmadan, kendi halindeliğiyle yaşaması isteği değil midir ? 

Hangi ara yardım düşüncesini öteleyen anlayışlara kanar duruma geldik kim bilir? Bin yıl yaşasın. Zehrini kendi içinde tutsun, dokunmasın, akıtmasın ve bin yıl yaşasın.

Zehirli kimseler de öyle değil midir? Yaşarken denk geldiğimiz dilleri acıtan kimseler de kendi zehriyle bin yıl yaşasın, kimseye zarar vermeden. Hayatın ince çizgisi bizi diğer hayatları etkileme gücü vermiyor. Kimsenin hayatına olumsuz etki etme gibi bir kuvvet hissetmemeli insanoğlu. Duyduklarımıza yorum yapmak bile, bu yöndeki düşüncelerimizde en naif haliyle göstermeli kendini. Hiçbir şeyi boş yere görmeyiz, duymayız, bilmeyiz bu hayatta. Olumsuz yöndeki düşüncelerimizle bizimle ilgisi olmayan durumları dahi yaşamımıza çekebilir ve sınavı başlatabiliriz. Bu sebeple duyduklarımıza, gördüklerimize ve bildiğimiz kadarıyla öğrendiklerimize çok hassas bir tavır göstermeli. 

 Bana kalırsa her şeye şahit olmamak en güzeli…

Her derde ortaklık zarar verebileceği gibi, yarar da gösterebilmeli. Bunun yararı bizim düşünce yolculuğumuzla şekillenir. 

Fayda sağlayabildiğimiz dertler, yardım edebileceğimiz en ufak bir dokunuş insani yönümü nasıl kısa bir sürede olsa hafifletiyorsa, önüme sunulan herhangi bir sorunda zikrimle fikrimi köreltebilme olanağında da olabilir. Kime nasıl davrandığımla ve kimseler için kötü düşünme zehrini vücuduma , kalbime yaymadan konulara bakabilmeyi öğrenmeye çalıştığım zorlu bir sınav yapıyorum özümü. Öyle bir sınav ki bu; asla sonu gelmeyecek ve notu tarafımdan öğrenilemeyecek olduğunun bilincinde. Fakat yargılamak ve kendime saygımı azaltarak başkalarının hayatlarıyla uğraşmayı, kendi hayatımdan kendimi soyutlayarak dikkatimi yalnızca başka hayatlara verme yükümlülüğü günümüzün elem hastalığı neticede ve ben bu hastalıkla baş etmektense , kendimi zorlu ama insani huzura yürüdüğümü hissettiğim bir sınava sokuyorum.

Artık yargılamak ya da ön yargılı olmak istemiyor bünyem. Farklı hayatların harmanı, en azından dünyadaki insanların nerede, nasıl, hangi hayatta dünyaya geldiklerini seçemediğinin bilincine varmış olmanın tadındayım. Kendini hangi yönde geliştirdiğinin önemi, insani varlığının bilincinde olmaya çalışmanın yükü, hangi coğrafyaya ait olmanın çok daha ötesinde bir durum. Aynı insanlarla benzer hayatlarla dünya serüveni yerine , bambaşka dünyaları tanıyarak ama özüme de veda etmeyerek, kendim olarak devam edebildiğim, yargıdan ve kinden uzak bir yaşam haritası sunmaya odaklanıyorum. Her canlıyı yaradılış fıtratıyla kavrayabiliriz bir sürede. Fakat insanoğlu yaradılışı asla kesin çözümü olmayan bir denklem niteliğidir. 

Vicdan ve merhamet

Temelini vicdan ve merhametle sağlamlaştırmış ruhlar olmak temennim. Kimin neyi nasıl yaptığıyla değil sorunum. Kendini anlatma çabası en vurucu benlik sorunsalıdır. Yaptıklarımızla görülmek en güzelidir. Göremeyen gözler için tek temennimiz göz açıklığıdır kalp yolunda. 

Farklı hayatların harmanında mutluluk serüvenine doğru yol aldığımız vicdan yüklü kervan ruhların bulunduğu bir Gaia’m olma dileğimle… 

Peki sizin kendinize biçtiğiniz, bu yolun sonunda sunduğunuz hayatınız, hangi ruhla son olmak istiyor?

ZG.

Sosyal Medyada Paylaşın:

6 yorum

  1. Geldiğim yer muhteşemdi,biliyorum.Bulundugum yer muhteşem olmayabilir fakat bunun sorumluluğunu her insan gibi uzerime aliyor ve iyileştirmek için elimden geleni yapmaya çaba gösteriyorum.Bünyem çok ve gereksiz konuşmayı,ruhum başka hayatları merak etmeyi kaldırmıyor.Kendime dönüyor ve yoldaş olduğum ruhlarla yola devam etmeyi seçiyorum.Ve çok çok teşekkür ediyorum bu güzel yazı için…

  2. Benim ki; anlam aramış, bulduğu ve bildiği anlamı başkalarına da aktarmayı kendine görev edinmiş bir ruh gezgini olarak son bulmak ister.
    Uğrayabildiğim, ulaşabildiğim her ruh’ta bir dönüşüme sebep olursam kendi yolculuğumu mutlu tamamlayabilirim.
    Sizi okumayı seviyorum.
    Kaleminize sağlık.

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

Yorum yazmak için giriş yapmalısın

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM